Yaşlanmak bir zirvedir

BİLELİM ki yaşlanmak bir “düşkünlük” dönemi, bir “son” değil, bir “zirve” dönemidir.

Haberin Devamı

Bu nedenle sağlıklı, sağlam ve başarılı yaşlanma, sadece daha uzun yaşamak için değil; daha akıllıca ve daha iyi yaşlanmak, beynimizi/zihnimizi/ruhumuzu ve bedenimizi yaşlılıkta da canlı tutmak, daha da önemlisi yaşlılık dönemini bir “hastalıklar senfonisi” olmaktan çıkarıp bir “huzur, dinginlik ve keyif dönemi” olarak tamamlamak, yaşı 50’yi geçen herkesin öncelikli ve vazgeçilmez prensibi olmak zorundadır.

Bunun için de yaşlanmaktan korkmak yerine onun üzerine üzerine gitmek, onu bir “halsizlik ve yorgunluklarla süslü, ağrılı ve uykusuz bir zaman dilimi” olmaktan çıkarmak, kısacası ömrümüzün her döneminde olduğu gibi yaşlılık döneminde de “hastalıklarla geçen zaman dilimlerini minimumda tutmak” ortak hedefimiz olmalıdır.

Diğer taraftan içinde yaşadığımız bu garip ve enteresan dönem, yaşlanmayı biz istesek de istemesek de uzatmakta ve bu nedenle de yaşlılığı bir son değil, bir zirve haline getirmeyi ortak sorumluluğumuz haline dönüştürmektedir.

Haberin Devamı

Yaşlanmak bir zirvedir

BİR SORU TÜRK YAŞLISI MUTSUZ MU

DAHA en baştan belirteyim: Ben kişisel olarak bilimsel verilere dayanmadıkça mutluluk anketlerine pek itibar etmem. Bunun ilk nedeni, yukarıda altını önemle çizdiğim iki ayrıntıdır: Bana göre mutluluk her şeyden önce: BİR: KİŞİSEL... İKİ: KÜLTÜREL/Sosyal hatta coğrafi bir algıdır.

Her şeyin daha büyüğüne, güçlüsüne, pahalısına, hızlısına dayalı Batı kültürleri için mutluluk sahip olunan her şeyin en fazlasına ulaşma ölçeği gibi de değerlendirilebiliyor. Oysa aynı değerlendirme, Doğu kültürlerinde Batı kültürlerine kıyasla “daha az ekonomik beklenti, daha çok sosyal keyif, daha güçlü inanç zenginliği, daha fazla rahatlık, güvenlik” gibi unsurlarla bağlantılı bulunuyor.

İYİ BİLGİ YAŞLILIK=MUTSUZLUK MU

NE yazık ki ve her nedense çoğumuz yaşlılık ile düşkünlüğün, daha da önemlisi yaşlılık ile mutsuzluğun eşanlamlı olduğunu düşünüyor ve yanılıyoruz. Yaşlandıkça daha çok yorgun düştüğümüz, ağrılı sorunlarla daha fazla karşılaşmaya başladığımız, daha çok uykusuzluk sorunu yaşadığımız, gençlikteki fiziki gücümüzü yavaş yavaş aramaya başladığımız doğrudur. Ama bütün bunlar “hiçbir yaşta ve asla” yaşlanmanın bir hüzün, bir mutsuzluk, bir depresif yaşam dilimiyle eşanlamlı olduğu anlamına gelmez.

Haberin Devamı

Net ve açık olarak belirteyim: Bilimsel araştırmalar da bu düşüncemi doğruluyor. O çalışmalar gösteriyor ki mutluluğumuzun dozu 30’lu yaşların sonlarına doğru yavaş yavaş azalmaya başlıyor ama 50’li yaşlardan itibaren yeniden ve hızla yükselme trendine giriyor. Ve yine o araştırmalara göre, bu önemli bilgi; zengin fakir gözetmiyor, ülkeden ülkeye de değişmiyor.

TAVSİYEM ŞUDUR: Yaşlılıkla mutsuzluğu asla eş tutmayın. Mutluluğun kültürel ve kişisel bir algı/his/yaklaşım tarzı olduğunu lütfen unutmayın.

Yaşlanmak bir zirvedir

BİR UYARI UYKUSUZLUK SORUNU YAŞLILIKTA DAHA ÖNEMLİ

UYKU sorunlarına ve çözüm yollarına yaşlılığa hazırlanırken daha fazla odaklanmakta fayda var. Zira yaşımız ilerledikçe uyku problemleri de çoğalmaya başlıyor. Yaşlılık yolculuğundaki uyku bozukluğu rakamlarından bazıları şunlar...

Haberin Devamı

1- Yetişkin ve yaşlıların en az yüzde 40’ı ara sıra da olsa uykusuzluktan şikâyet ediyor.

2- Uyku sorunlarından yakınanların sayısı, yaş ilerledikçe artıyor. 60’lı yaşlardan sonra en az her üç yetişkinden biri herhangi bir uyku şikâyeti yönünden yakınarak doktora gidiyor.

3- Yetişkin ve yaşlıların yüzde 40’ı horluyor. Bu önemli bir işaret. Önemli çünkü horlama, uyku kalitesinin (yataktaki diğer eş ve aynı odayı paylaştığınız diğer biri dahil) ciddi ölçüde bozulduğu bir durum.

4- Yetişkin ve yaşlıların yaklaşık yüzde 5’inde gizli ya da açık uyku apnesi (uykuda solunum durması) sorunu var. Kısacası uyku apnesi aslında gizli bir uyku sabotajcısı.

Yaşlanmak bir zirvedir

BİR TAVSİYE BİR AKIL OYUNU: BRİÇ

Haberin Devamı

NÜFUS cüzdanlarında yazan “kronolojik yaş”larına oranla daha geç ve iyi yaşlanan, özellikle biyolojik ve psikolojik yaşlarını daha genç ve sağlıklı tutmak isteyenler için değişmez ve vazgeçilmez ilk önerim daima “egzersiz çalışmaları” olmuştur. Bedensel egzersizin biyolojik yaşınızı küçültebileceğini, beyinsel egzersizlerin ise psikolojik yaşlanmanızı geciktireceğini unutmayınız. Özellikle briç ve benzeri toplu paylaşımlarla yürütülen akıl oyunları beyninizdeki “sinaptik plastisite gücü”nü arttırarak yani beyninize yeni ilişkiler kurabilme becerisi kazandırarak psikolojik yaşlanmanızı geciktirecek, belleğinizi koruyup güçlendirecektir. Ben bu nedenle her türlü sosyal paylaşım deneyimi yüksek zihinsel ağırlıklı akıl oyunlarını özellikle 50’li yaşlardan sonra şiddetle tavsiye ediyorum. O akıl oyunlarının bir numarasında ise briç oyununun olduğunu düşünüyorum. Tavsiyem şudur: 50’li yaşlar sonrasında mutlaka bir briç partneri grubu oluşturun. Hatta mümkünse bir briç kulübüne üye olun. 

Yazarın Tüm Yazıları