Paylaş
YAŞLANMAYI hızlandıran pek çok yanlışlarımız var. Biz ya bunları gereği kadar ciddiye almıyor ya da bilerek-bilmeyerek tekrarlayıp duruyoruz. Oysa bu yanlışlardan bir kısmı, özellikle damar yaşlanmasını hızlandıranları çok ama çok önemli. Bildiğiniz gibi, “damar sistemimiz” bedenimizin en ücra noktasına kadar ulaşabilen bir “yol ağı” gibidir. Vücudumuzu bir şehir organizasyonu gibi düşünürsek eğer, alt yapıyı bu yol ağı/damar sistemi oluşturur, ulaşımı bu sistem sağlar. Sistem iyi çalıştığında hücrelerimiz ihtiyaç duydukları besin maddeleri, oksijen ve diğer yaşamsal ihtiyaçlarını rahat rahat karşılar, metabolik faaliyetlerle oluşan atıkları ve karbondioksiti de hiçbir sorun yaşamadan uzaklaştırabilirler. Eğer sistemin herhangi bir seviyesinde –otoyollar, ana caddeler, ara yollar ve sokaklarda- bir hasar ya da yıpranma oluşursa, muntazam ve tıkır tıkır işleyen trafik aksamaya başlar. Organ, doku ve hücreleriniz ihtiyaçları kadar besin maddesi ve oksijeni temin edemez. Ürettikleri atık maddelerden yeteri kadar temizlenemez.
DAMARLAR: YAŞAM BORULARI
Uzmanlara göre, yaşlanma hızımızı belirleyen temel faktör, damar yaşlanmasıdır. “Hangi yaştasınız?” sorusunun en kısa yanıtı da, “Damarlarınız kaç yaşındaysa, gerçek yaşınız odur” şeklindedir. İşte bu nedenle damarlarımıza gözümüz gibi bakmak, göz kulak olmak, koruyup kollamak, onları hızlı yaşlandırabilecek sorunları erkenden tanıyıp bir çaresine bakmak zorundayız. Bu üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır, çünkü yaşlılıkla ilgili sorunların temel hazırlayıcısı da işte bu “yaşlanmış damarlar”dır. Örneğin dünyanın hemen her ülkesinde ölüm sebeplerinin birinci sırasında yer alan kalp krizlerinin, üçüncü veya dördüncü sıralarda yer alan beyin felçlerinin –inme- nedeni, yaşlı damarlar, yani damar sertliğidir. Yaşlandıkça belirginleşen görme zayıflaması, kulak uğultusu, işitme azalması, cinsel güçsüzlük, bellek zayıflaması, cilt kırışması ve benzeri problemlerin de gerçek nedeni, sertleşip elastikiyetini kaybeden plaklarla daralıp tıkanan yaşlı damarlardır.
DR. GOTTO NE DEDİ?
Beni damar yaşlanmasının önemi konusunda ilk uyaran ve konuya daha fazla ilgi duymamı sağlayan, Amerikalı ünlü kardiyolog Dr. Antonio Gotto’dur. Doksanlı yılların başlarında bir konferans için geldiği Türkiye’de 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i de ziyaret etmiş ve yaptığı tıbbi değerlendirmelerin sonunda, o zamanlar yetmişli yaşlarda olan Sayın Demirel için, “Sağlığı mükemmel, sağlık geleceği parlak, çünkü damarları çok genç ve sağlıklı!” deyimini kullanmıştı. Damar gençliğinin, güçlü ve elastik damarlara sahip olmanın ne anlama geldiğini de bana ilk kez o anlattı. Dr. Gotto’ya, göre genç ve sağlıklı damarlara sahip olmak için yapmamız ya da yapmamamız gereken bazı şeyler vardı. Peki, neydi o “yapılması veya yapılmaması” gereken şeyler? Sağlıklı damarlara sahip olmak için nelere yakın ya da uzak durmamız lazım geliyor?
NOT EDİN ÖNEMLİ
1. KAN şekeri yüksekliği damarları yaşlandıran en önemli faktörlerden biri. Araştırmalar şeker hastalarının kalp damar hastalığından ölme ihtimallerinin –maalesef- 3 ila 7 kat fazla olduğunu gösteriyor. Eğer dikkatli bir diyabet kontrolü yapılırsa risk neredeyse sıfırlanabiliyor.
2. Kan basıncı yüksekliği de önemli bir risk faktörü. Tansiyonunuz ne kadar yüksekse koroner arter hastalığına yakalanma veya felç geçirme riskiniz de o oranda yükseliyor. Tersi de doğru, kontrol altına alınmış kan basıncı yüksekliği riskinizi ciddi oranlarda azaltıyor.
3. Kolesterol yüksekliği de önemli bir faktör. Özellikle HDL kolesterol azlığı, trigliserid yüksekliği ve kan şekerinin fazlalığının birlikte olduğu durumlarda kolesterolün risk faktörü olarak daha önemli hale geldiği anlaşılıyor. Kolesterolünüzü azalttığınız her yüzde için koroner arter hastalığı riskiniz %2 ila 3 arasında düşüyor.
4. Tütün kullanmak -sigara, puro içmek, nargile çekmek- en az şeker, kolesterol, tansiyon fazlalığı kadar önemli bir risk faktörü. Koroner arter hastalığına bağlı ölümlerin beşte biri doğrudan sigara içme ile de ilişkili.
5. Kilo fazlalığı, hele hele ideal kilonun %20’sinin üstüne çıkmış olmak ve bilhassa göbek, bel çevresinden kilo kazanmak, hele bir de fiziksel hareketsizlikle birleşecek olursa çok ama çok önemli bir risk unsuru haline gelebiliyor.
BEN OLSAM...
BEN sizin yerinizde olsam, öfke ve hiddetten uzak, çalışma ve dinlenme oranları iyi ayarlanmış, kaygısı az, umudu bol, hüznü az neşesi çok, yalnızlaşmayı değil çoğalmayı hedefleyen, yaşlandıkça daha çok sosyalleşen ve her şeyden önemlisi fiziksel olarak aktif olmaya ve planlı bir egzersiz programı ile yaşamaya gayret eden biri olmayı da hedefim haline getirir, damar sağlığımı biraz daha garantiye almak için doktorumla konuşarak aspirin kullanıp kullanmama konusunda da bir karar verirdim.
BUNLARI YAPARDIM
Omega-3 kazanmanın yollarını arar, gerekirse omega-3 desteklerinden –özellikle EPA’sı 300-350 mg.ın üzerinde olanlardan- istifade etmeye gayret ederdim. Yıllık sağlık kontrollerimi yaptırırken sadece açlık değil tokluk şekerime de baktırır, açlık ve tokluk insülin seviyelerimi de öğrenir, varsa eğer insülin direncimi kontrol altına almanın yollarını öğrenirdim. D ve B12 vitamini seviyelerimi takip ederdim. Genetik olarak riskli gruptaysam yetinmez doktorumdan bir “aterosklerozdan koruma planlaması” yapmasını isterdim. imkanım varsa, “doppler” incelemeleriyle erken ateroskleroz araştırmaları yaptırır, belirli aralıklarla “efor testi”nden geçerdim.
Damarlarımızı nasıl koruruz
- Sigara/tütün kullanımını bırakmak,
- Yüksek LDL ve trigliserid seviyelerini düşürüp düşük HDL kolesterol seviyelerini arttıracak tedbirler almak,
- Kan basıncı yüksekliğini kontrol altında tutmak,
- Kan şekerinin yükselmesine ve insülin direnci oluşmasına engel olmak,
- Alkol alımını sınırlamak,
- Fiziksel olarak hareketli, stresi az, huzuru bol bir yaşam tarzı oluşturmak,
- Kilo kontrolünü yalnızca kozmetik ya da mekanik bir rahatlık olarak değil, kalp sağlığı için de zorunlu bir faktör olarak kabullenip bel çevresini yakın takip altına alıp izlemek.
Paylaş