Yanlış bilgiye dikkat

Birkaç gün önce muayene ettiğim orta yaşlı kadın hastamın sorusu bu yazının nedenidir!

Hastam annesinde erken yaşlarda kemik erimesi (osteoporoz) başladığını, daha 40’lı yaşların başında girdiği menopoz nedeniyle bu sorundan çok korktuğunu belirtiyor ve nasıl beslenmesi gerektiğini öğrenmek istiyordu. Onu beslenme uzmanlarımızdan birine yönlendirdim. Bu hastamın yönelttiği bir soru çok önemliydi. Bir arkadaşından duyduğu ve oldukça etkili olduğunu öğrendiği yeni çözüm önerisi için fikrimi soruyordu. Arkadaşı "yumurta kabuğunu havanda iyice parçalamasını ve toz haline getirmesini sonra bol miktarda limon suyu karıştırarak içmesini" tavsiye etmişti. "Acaba o da bu yöntemden faydalanabilir miydi?"

YUMURTA KABUĞUNDAN SALMONELLA GEÇEBİLİYOR

Kalsiyumun kemik yoğunluğu kaybını önlemede önemli bir mineral olduğu doğrudur. Yumurta kabuğunun, kalsiyumdan zengin olduğu da kuşku götürmez bir gerçektir. Bununla birlikte yumurta kabuğunu toz haline getirilerek kalsiyum kaynağı olarak içmek veya yemek söz konusu değildir. Üstelik böyle bir uygulama yumurta kabuğunda bulunabilen salmonella ve benzeri mikropların yapabileceği enfeksiyonlara yakalanma riskini de beraberinde getirir. Yumurta kabuğu tozunun limon suyu ile karıştırılması herhalde bu ilginç fikre daha renkli ve sağlıklı bir görüntü vermek için düşünülmüş olsa gerekir!

ŞEHİR EFSANELERİNE İNANMAYIN

Beslenme hatalarına yol açan "şehir efsaneleri"nin sayısı artıyor. Bu efsanelerden bazıları ciddi sorunlara yol açıyor. Kataraktan Alzheimer’e, diyabetten kemik erimesine kadar uzanan çok sayıda hastalığın gidişini besin seçimlerinizle etkileyebileceğinizi iyice öğrendiniz. Bunda medyanın da büyük katkısı oldu. Haber kanalları bilimde ulaşılan en küçük gelişmeleri bile size anında ulaştırıyor. İnternet, televizyonlar, dergi ve gazeteler bu işlevleri fazlasıyla yerine getiriyor. Ama bir haber kanalı daha var ki, bu kanaldan yayılan bilgiler bazen oldukça tehlikeli olabiliyor: Bu kanal daha çok kulaktan dolma bilgilerin, saçma sapan fikirlerin kolayca yayıldığı "fısıltı kanalı". Bu kanala siz "dedikodu kanalı" veya "şehir efsaneleri kanalı" adını da verebilirsiniz.

DİĞER ÖRNEKLER

Yukarıdaki örneğe benzer önerileri siz de sık sık duymuş olmalısınız. "Yükselen tansiyonunu limon suyu ile düşürmeye çalışanları", "kilo vermek için her sabah greyfurt suyu yudumlayanları" veya "yağlarını eritmek için sirke-limon-sarımsak karışımları içenleri" siz de görmüşsünüzdür. Duyduğunuz herhangi bir beslenme tavsiyesini doktorunuzla konuşmadan hemen "doğru" diye kabul etmeyin. Bu önerileri hastalıklarınızın tedavisinde asla kullanmayın. Beslenmenin bazı sağlık sorunlarını geciktirdiği, önlediği hatta iyileştirdiği doğru ama bu önerilerin bilinen, uygulanan, geleneksel beslenme planları içinde yer alması, yeni ve farklı bir öneri ise bilimsel kanıtlara dayalı olması da şart. Beslenme önerilerini uygularken lütfen bir değil birkaç kez düşünün. Her öneriye itibar etmeyin!

Kolesterolü nereye kadar düşüreceğiz

K olesterol seviyesinde arzu edilen hedefler her hasta için farklıdır. Hiçbir koroner kalp hastalığı riski olmayan ve genetik mirası güçlü birinde LDL kolesterolün 130-140 mg civarında olması -özellikle HDL kolesterolü 50 ve üzerinde ise- kabul edilebilir sayılırken, koroner by-pass ameliyatı geçirmiş veya stend takılmış başka bir hastada LDL kolesterolün 100’ün üzerinde olması asla kabul edilemez. Bu son durumda LDL kolesterolün 70’e kadar indirilmesi hedeflenir. Ancak bu en yüksek risk düzeyindekiler için önerilen bir hedeftir. Ayrıca her hastada bu hedefin başarılması mümkün olmayabilir. Üzülerek ama açık yüreklilikle belirtelim ki sağlığınız üzerinde olumlu etki yapacak şekilde kolesterolünüzü ne kadar düşürebileceğimizi, kolesterolün en düşük hangi değerlere ulaştığında sağlık sorunlarına yol açabileceğini biz de tam olarak bilmiyoruz.

Gelecekteki araştırmalar en yüksek risk grubu için belkide daha düşük değerleri öneren sonuçları ortaya çıkaracaktır. Örneğin, 50 mg ve altındaki LDL değerleri bu yüksek riskli insanlar için daha güvenli değerler olarak tanımlanacaktır. Bunların hiçbirisini bugün için bilmiyoruz. İyi bildiğimiz ve emin olduğumuz tek şey 130 mg’dan yüksek LDL kolesterol seviyelerinin genel olarak herkes için sağlıksız olduğudur.

Dr. Evren ALTINEL

ealtinel@yasasinhayat.org

Vücudunuza karotenoid kazandırın

Karotenoidler özellikle damarlarınıza ve kanserden korunmanıza destek olan renkli, doğal kimyasallardır. Kırmızı veya sarı dolmalık biber, portakal, greyfurt, mandalina, havuç, kuru veya taze kayısı, şeftali, karpuz ve kavun, Trabzon hurması güvenilir ve güçlü karotenoid kaynaklarıdır. Bu besinleri yiyecek planınıza daha çok ekleyin. 

Diyetisyen Kudret Alçiçek

Virüslerden korunun

V irüs enfeksiyonlarının bazıları son derece ağır problemlere yol açabiliyor. AIDS virüsü oluşturduğu ağır bağışıklık zayıflaması ile yaşamı güçleştiriyor, telafisi olmayan sağlık sorunlarına yol açıyor. Hepatit B ve C virüsleri karaciğer yetmezliğine neden olabiliyor. İnsan papilloma virüsü (HPV) rahim ağzı kanserlerine, cinsel organ bölgesinde şişlik ya da siğillere neden olabiliyor. Kısacası bazı virüs hastalıklarının yaşamı sonlandırıcı etkileri var. Virüs enfeksiyonlarından korunmanın en garantili yolu temiz bir çevrede yaşamak, kişisel ve çevresel hijyen koşullarına uymaktan geçiyor. Özellikle kişisel temizliğiniz konusunda hassas davranırsanız, tek eşli bir cinsel yaşamı seçerseniz yukarıdaki sorunlarla karşılaşma olasılığınız azalacaktır.

Göz altı morluklarının

tedavisi mümkün mü (2)


Göz altı morluklarından şikayetçiyseniz göz çevrenize kullanacağınız bakım ürünleri konusunda hassas davranmanız gerekiyor. İçinde K, C ve E vitaminleri, folik asit, alfa lipoik asit, üzüm çekirdeği özütleri, yeşil çay ekstresi, meyan kökü (licorice), kojik asit, GABA olan ürünler oldukça etkili. Özellikle K vitamini kan damarlarında büzüşmeye yol açarak ve kan emilimlerini azaltarak fayda sağlıyor. Piyasada K vitamini içeren etkili ürünler var. Bunları deneyebilirsiniz. Meyan kökü ve kojik asit doğal renk açıcı özellikleriyle etki gösteriyor. GABA mavi-mor renkleri açarken, folik asit dolaşımı düzenliyor. Alfa lipoik asit, üzüm çekirdeği ve yeşil çay özütleri ile C ve E vitaminleri de antioksidan etkileriyle yarar sağlıyor. Peptidler hemoglobin yıkımını azaltarak göz altı morluklarını azaltabiliyor. Sizin için hangi ürünün doğru olduğuna mutlaka cilt doktorunuzla birlikte karar vermelisiniz. Eğer bu tedavilerden beklediğiniz sonucu alamadıysanız göz altı morluklarının lazer ve cerrahi yöntemlerle azaltılabileceği aklınızda olsun. Basit bir kapatıcı da bu morlukları tedavi etmese de estetik olarak fark edilmemesini sağlayacaktır. ehattat@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTAT

Sigara tüketiminde lideriz

Türkiye’de sigara tüketimi müthiş bir hızla artıyor. Sigara gençler hatta çocuklar arasında hızla yaygınlaşıyor. Sigara tüketiminde dünyanın lider ülkeleri arasında olmayı bile başardık. Amerika ve Avrupa’da başlatılan sigara karşıtı kampanyalar, toplumsal ve yasal düzenlemeler her nedense Türkiye’de bir türlü başlatılamıyor. Amerika’da bazı eyaletler, Avrupa’da bazı ülkeler topluma açık bütün alanlarda sigara içmeyi çoktan yasakladılar. İngiltere’de futbol tribünlerinde bile sigara kullanma yasağı var. Yani adamlar neredeyse sokakta bile sigara içmeyi yasak hale getirecekler. Sigaranın kanser ve solumum sistemi hastalıklarının oluşumunda çok önemli bir rol oynadığının bilinmesine rağmen biz okullarımızda bile sigara karşıtı kampanyalar oluşturamıyoruz. Resmi dairelerde bile sigara içme yasağı uygulayamıyoruz. Geçen hafta üst üste yazdığı iki yazısı ile milliyet gazetesindeki köşesinde sigaranın ekonomisi ve dünyadaki yasal düzenlemelerin son durumunu özetleyen Sayın Güngör Uras’a sağlıklı yaşam adına teşekkürlerimizi sunuyor ve kocaman bir alkış gönderiyoruz. Sigaranın zararları ve sigara ile mücadele konusuna önümüzdeki günlerde daha çok yer ayıracağız.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Çayda ve kahvede şeker kullanıyorum, diyet yaparken tatlandırıcı denedim, ancak zorlanıyorum. Bu günlük almam gereken kaloriyi ne kadar etkiler? Kesme şeker kullanmam kilo vermeme engel olur mu?

Çay şekerini azaltmak için

Zayıflama diyetlerinde günlük harcadığınız enerji miktarı üzerinden 500-1000 kalorilik kısıtlama yapılarak bazal metabolizma hızınıza yakın bir değerde kalori alımınız sağlanır. Günlük harcadığınız enerjinin 1800 kalori olduğunu düşündüğümüzde uygulayacağınız diyet ortalama 1200-1300 kalori civarında olmalıdır. Yani 500-600 kalorilik bir sınırlama yapılması halinde haftada 500 gr vermeniz sağlanacaktır. Bu noktada bir de küp şeker ile aldığınız kaloriyi hesaplayalım; 2 adet küp şeker 20-25 kalori enerji verirken 30 adet küp şeker ile 300 kalori aldığınızı hiç düşündünüz mü? 500- 600 kalorilik kısıtlamanın 300 kalorisini küp şekerleri keserek yaptığınızda bu kaloriyi 2 porsiyon meyve + 1 ince dilim ekmek + 5-6 adet fındık tüketerek almak daha keyifli olmaz mı? Sofra şekeri kullanımı aldığınız enerjiyi artırmaktan başka bir fayda sağlamayacaktır. Çay ve kahvede şeker tüketimini sonlandırmak için bir öneri:

Tükettiğiniz şeker miktarını bir ay süre ile yarıya düşürün, diğer bir aylık dönemde günde 5-6 adet tatlandırıcıyı geçmeyecek şekilde tatlandırıcı kullanın diğer çayların yanında günde 5-6 adet kuru kayısı tüketin ve üçüncü ayda artık şeker kullanmayı bırakabilirsiniz.

niluferinceis@yasasinhayat.org

Diyet yapıyorum ama migrenim olduğu için atak olduğunda diyetim bozuluyor. Ne yapabilirim?

Migreniniz varsa nasıl diyet yapacaksınız

Migren atağı geldiğinde, aslında bu şiddetli ağrı nedeniyle, yediğinizi içtiğinizi çok fazla düşünecek durumda olmayabilirisiniz. Bazı yiyeceklerde bulunan tramin ve feniletilamin, histamin, nitritler, monosodyum glutamat ve alkol ağrıyı artırabiliyor. Migren ağısını tetikleyen yiyecekler sizin ağrı şiddetinizi de artırıyor olabilir:

- Kahve

- Çikolata

- Eski peynirler, süt

- Mayalı ürünler

- Konserve ürünler

- Kızarmış yiyecekler

- Baharatlı yiyecekler

- Fıstık

- Alkol

Migren ağrınızı azaltmak için;

- Yukarıda saydığım besin maddelerini azaltmaya özen gösterin.

- Size hangi besin maddesinin iyi gelmediğini bulmak için sebze-meyve içeren bir diyet yapın ve zararlı olabilecekleri tek tek deneyin.

- Magnezyum ve B vitamini alımının yeterli olmasına özen gösterin.

- Diyetin kalorisini çok düşürmeyin, aç kalmamaya çalışın.

- Mümkünse bu dönemde özellikle yürüyüş yapın.

- Zencefil çayı içmek de migren ağrılarına iyi geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları