Yalnızlık sağlığımızı tehdit ediyor

Amerika’da yapılan yeni bir çalışma, “yalnızlık” veya “sosyal izolasyon”un bir sağlık tehdidi haline gelebileceğini gösterdi.

Haberin Devamı

Bu yeni bir bilgi değil, daha önce başka araştırmalarda da benzer sonuçlar elde edildi. Yalnızlaşan, sosyal izolasyondan uzunca bir süre etkilenenlerin daha kolay hastalandıkları gösterildi.
“Yalnızlaşma”, bizde de önemli bir problem olma yolunda. Özellikle şehirlerde yaşayan insanlarımızın temel sorunlarından biri haline geldi.
“Çoğaldıkça yalnızlaşan” ve bize yabancı olan yeni bir toplumsal örgütlenme sistemine geçtik. Bu, özellikle metropollerimizde net ve açık olarak görülüyor.
Alt kattaki komşunun üst kattaki hastadan, hatta cenazeden haberi olmuyor. Aynı işyerinde çalışanlar birbirleriyle konuşup sohbet etmek, dertlerini sözler ve gözlerle paylaşmak yerine mesajlaşıyor.
Facebook, Twitter ve benzeri araçlar, yüz yüze ya da birebir iletişimin yerini alıyor.
El sıkışarak, göz göze, diz dize konuşarak, dokunarak, duygusal iletişim ağlarını birbirine cömertçe açarak hayatı paylaşmak geçmişin tatlı anıları haline geliyor.
Yolda yardıma ihtiyaç duyan engelli birini gören görmezden geliyor, çocuğa, ihtiyara, ihtiyaçlıya ilgi “özel bir şey” muamelesi görüyor.

NE OLUYOR?

Haberin Devamı

Bu olumsuz ve “bize yabancı” gelişmeler, toplumsal örgütlenmelerden (iş, arkadaş, aile, hemşerilik) kopmaya, yalnızlaşmaya, “endişe, korku, kaygı, umutsuzluk, öfke, kıskançlık, küslük/dargınlık, vesvese” gibi hastalığa davetiye çıkarabilecek olumsuz duyguların yoğunlaşmasına sebep oluyor.
Bu tür olumsuz duyguların yoğunluğu arttıkça, bağışıklık sistemi zayıflamaya, metabolizmamız dengesini bozmaya, iç salgı bezleri hata yapmaya, damar/dolaşım sistemi problem çıkarmaya, uyku süreci bozulmaya başlıyor.
Yeme içme davranışları alt üst oluyor, aktivite ve seks isteği sıfıra iniyor.
Bir süre sonra daha çok un, şeker tüketimi, daha az fiziksel aktivitenin doğal neticesi obezite sisteme giriyor.
Benzer şekilde Haşimato’dan diyabete, hipertansiyondan artrite pek çok sağlık sorunu birbiri ardına gündeme geliyor.

Yalnızlığın ilacı paylaşmaktır

“Yalnızlaşma”nın depresyondan panik bozukluğa, uyku sorunlarından kronik yorgunluğa, obeziteden fibromiyaljiye, sinirsel kolitten reflüye kadar değişen pek çok sağlık sorununa kırmızı mumlu tarife çıkardığı anlaşılıyor.
Yalnızlaşma bizi yorgun, bezgin, umutsuz, kaygılı ve vesveseli, “hasta” ve “mutsuz” insanlar haline getirebiliyor. Sosyal ilişkilerimizi bozuyor, toplumsal örgütlenmemizi tehdit ediyor, hoşgörü ve tevazudan uzaklaştırıyor.
Ne yapıp etmeli, çoğalmanın, birbirimize yeniden ve daha çok yaklaşıp hayatı daha çok paylaşmanın bir yolunu bulmak zorundayız.
Yalnızlaşmadan korunmanın yolu dertleri, sorunları paylaşmaktan, konuşmaktan, yakınlaşmadan, komşuluk, hemşerilik ilişkilerine, mahalle-sokak tanışıklıkları ve dayanışmalarına yeniden geri dönmekten, aile içi kopuklukları giderip her evi ve her yüreği yeniden bir mutluluk, huzur ve umut ocağı haline getirmekten geçiyor.

Ne yapmalı?

Haberin Devamı

Çevrenizdeki boş kalabalıklar sizi aldatmasın. Takdirler, alkışlar, övgüler gözünüzü boyamasın. Sosyal statünüzün yükselmesi ve/veya ekonomik göstergelerinizin iyileşmesi sizi havalara sokmasın!
Oturup ciddi şekilde düşünün: Yalnız mısınız, değil misiniz anlamaya çalışın!
“Paylaşıyor, paylaşılıyor musunuz? Seviyor, seviliyor musunuz? Koruyor, korunuyor musunuz?” Bu sorulara yanıt arayın.
Aynı evde çocukların anne babasından, karı kocanın birbirinden ailelerin akraba ve sosyal kökenlerinden haberleri yok!
Toplumun bir bölümünün geleneksel manevi zenginliklerinden uzaklaşıp yalnızlaştığı yeni bir dönem yaşıyoruz. “Ev alma komşu al!” deyiminin, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” cümlesinin bizim olduğunu unutuyoruz.
Sonuçta daha çok hasta oluyor, daha keyifsiz, mutsuz, umutsuz, kaygılı, sinirli, öfkeli bir toplum haline geliyoruz.
Kopuyoruz, küsüyoruz, ayrışıyoruz, ötekileştiriyor, ötekileşiyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları