Vücudunuz olağanüstü bir düzen içinde çalışan mükemmel bir hücresel organizasyondur.
Yaklaşık 3 trilyon kadar hücre ile iç içesiniz. Her hücreniz, bağımsız fonksiyonları olan, nerede, ne zaman, nasıl davranacağını çok iyi bilen kusursuz birer ünitedir.
HÜCRELERİNİZ genellikle çekirdek ve bu çekirdeği çevreleyen sıvısal bir yapı (sitoplazma), bu yapı içerisinde yer alan enerji üretim merkezleri (mitokondrialar), mesaj oluşturucu ve iletici özel bölümler (Endoplazmik retikulum) ve en dışta da hücre zarı ile çevrelenmiştir. Önemli bir kısmını yağ yapısında bileşiklerin oluşturduğu hücre zarı, çekirdek ve diğer hücresel yapıları dış etkilerden korur. Hücrenin içi ve dışı arasındaki madde değişimi ve iletişimi düzenler. Bu zar hücrelerin yaşam süresine çok etkilidir. Hücrelerinizin sitoplazma bölümünde ise binlerce işlem mükemmel bir şekilde ve hiç aksamadan sürer, gider. Protein üretimi, büyümenin ve eskiyen kısımların onarımı, bağışıklık fonksiyonlarının planlanıp yürütülmesi, bağışıklık cisimciklerinin yapılması, bunlardan sadece birkaçıdır.
GİZEMLİ YAPI: DNA
Yaşamınız için gereken enerji patlamasını sağlayan ATP'lerin üretilmesi ve oluşan metabolik atıkların hücre dışına taşınması da hücre sitoplazması ve zarında hiç durmadan devam eder.
Hücresel çekirdeğin içinde genetik kodlarınızı muhafaza eden o olağanüstü sarmal yapı, yani DNA'nız yer almaktadır. DNA, hücrenin ve içinde yer aldığı organ ve sistemin, yani sizin kim olduğunuzu, ne olduğunuzu, yaşamınızın nasıl süreceğini içeren talimatları, şifreleri taşıyan gizemli yapıdır. Enerji üretim merkezleriniz gibi çalışan mitokondirialarınız da, ayrıca kendi küçük DNA'larına sahiptir. Hücrelerinize çeşitli maddelerin nasıl, ne sıklıkta ve ne miktarda girip çıkacağı, bedeninizin geri kalan kısımlarına gerekli mesajların ne şekilde iletilip geri alınacağı, sonsuz bir düzen içinde hiç aksamadan nasıl süreceği DNA'nızın genetik kodlarında saklanmıştır. Her hücreniz daha önce de belirtildiği gibi diğer hücrelerden bağımsızdır. Proteinleri, hormonları ve enerji yüklü parçaları üretip vücuda sunan ayrı bir üretim birimi gibi çalışmaktadır.
Bizi geliştiren, çoğaltan, bizden yeni nesiller yaratan güç hücrelerimizdedir, hücrelerimizde saklıdır. Hücrelerimiz sürekli ve tam bir düzen içinde bölünür. Tıpkı sevgi ve bilgi gibi onlar bölündükçe biz güçlenir, büyür, onarılır, düzeltilir, yenileniriz. Bu bölünme bazı hücrelerimizde saatler veya günlerce, bazılarında ise haftalar ya da aylarca sürer. Bu sürecin hızı, düzeni ve kalitesi yaşlanmanızın en önemli belirleyicilerindendir. Zira hücrelerinizin sonsuz değil, sınırlı bir bölünebilme kapasiteleri vardır. Her bölünmeden sonra bu yetenekleri biraz daha azalmakta, zorlaşmaktadır.
Yaşlanma işlemini başlatan şeylerden biri muhtemelen bu sınırlı bölünme kapasitesi olmalıdır. Hücresel bölünme yeteneğinin bu muhtemel üst sınırı ‘‘Hayflick Sınırı’’ olarak bilinir. Leonard Hayflick tarafından üzerinde pek çok çalışma yapılan bu ‘‘bölünmenin sınırlılığı ve yaşlandırıcı etkisi’’ yaşlanma öykünüzün farklı ve enteresan bir yönünü oluşturur. Hayflick sınırı üzerinde çalışanlar hücre hasarını ve yaşlanmasını azaltıp bölünme ve yenilenmeyi arttırabilecek buluşların ortalama yaşam süresini uzatabileceğini düşünürler.
Kromozomal yapılar olan telomerlerin her bölünmeden sonra uzunluklarının azalması ile yaşlanma arasında bir ilişkinin olabilecğini ileri sürenler vardır. Hücreler bölündükçe telomerleri kısalmakta ve bu kısalma kritik bir uzunluğa eriştiğinde telomerler çalışmayı kesmekte, hücre bölünmesi durmaktadır. Yaşlanma sürecinin nasıl olduğunu açıklayan önemli teorilerden biri olan ‘‘Telomer Yaklaşımı’’, telomerlerde oluşan kısalmayı ve bozuşmayı onaracak bir buluşun uzun yaşamın anahtarı olabileceğini düşünür. Bu buluş belki de yaşlandıkça kırışan ve sarkan ciltlerin de, zayıflayan, güçsüzleşen kasların ve kemiklerin, koruma gücünü önemli ölçüde yitiren bağışıklık sisteminin de, giderek azalan bellek ve cinselliğin de çözümü olacaktır.
Hücre çekirdeğinde muhafaza edilen gizemli sarmal DNA'nız hücresel onarım mekanizmalarınızı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. DNA, hücrelerde oluşan her türlü zararlanmaya ve hastalanmaya karşı olağanüstü duyarlıdır. Eğer herhangi bir bedensel ya da çevresel etken, DNA'nın bu onarıcı gücünü engellerse, DNA'ya ve hücreye yönelik saldırıların yıkıcı etkisi ağırlaşır. Sonuç, yaşlanan ve görevini yapamaz hale gelen bir DNA ve yaşlanmış bir hücredir. Yaşlı hücreler ise, yaşlanmış doku ve sistemler, yani yaşlanmış bedenler demektir. Yapılan pek çok araştırma antioksidan korumanın, yani serbest radikal hasarını azaltıcı önlemlerin yaşlanmayı belirli bir ölçüde yavaşlatabileceğini (ama durduramayacağını, önleyemeyeceğini) göstermektedir. Antioksidan tedavinin ne anlama geldiğini ve nasıl yapılacağını başka yazımızda tartışacağız.
KÖK HÜCRE UMUT MU
Yaşlanmayı yavaşlatmak amacıyla kök hücre tedavilerinden ve kopyalamadan yararlanıp yararlanılamayacağı son derece ilgi çeken bir alandır. Kök hücre tedavilerini koroner kalp hastalığından Parkinson'a, Alzheimer'den kansere kadar yaşamı kısaltan pek çok hastalıkta kullanmaya yönelik araştırmalar yoğun bir şekilde ve umutla sürdürülmektedir. Muhtemelen bu araştırmalar tamamlandığında ortalama yaşam süresinde yeni ve olağanüstü başarılara imza atmak da mümkün olacaktır.
KESİP SAKLAYIN
Antioksidan etkili besin destekleri
Antioksidan etkili bazı besin destekleri hücreleriniz ve sizi serbest radikal saldırılarından koruyabilirler.
E vitamini
C vitamini
Beta-karoten (sigara içenler kullanmamalıdır)
Selenyum
Çinko
Koenzim Q10
Alfa lipoik asit
Likopen
NOT ALIN
Serbest radikallerin saldırılarına dikkat
Serbest radikal saldırılarını arttıran etkenler hücrelerinizi de sizi de yaşlandırıyor.
İşte önemli serbest radikal üreticilerinden bazıları: