Paylaş
D vitamini eksikliği çok tartışılıp sık gündeme getirilen sağlık problemlerinden biri. Yalnızca bizde değil, hemen her ülkede ilk sırada yer alan, önemsenen bir konu. Amerika’dan Fransa’ya, Güney Afrika’dan Avustralya’ya pek çok ülkede özellikle kadın ve çocuklar bu sorunla baş başa. Bir bakıma “GLOBAL” bir “D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ TEHDİDİ” var. Problemin bu kadar öne çıkmasının, bu denli sık konuşulmasının, sağlık uzmanlarınca sık gündeme getirilmesinin nedeniyse şu...
İYİ HAYAT İLACI!
D vitamini, bir vitaminden daha farklı işlevleri olan bir madde. Beyin sağlığından kalp sağlığına, diyabetten hipertansiyona, bağışıklık gücünden kemik-diş sağlamlığına kadar onlarca sağlık parametresi vücudumuzda yeterince D vitamini olmasına bağlı.
Miktarı azalınca bir dizi sağlık tehdidi gündeme geliveriyor. Kemikler daha zayıf, dişler daha çürük, bellek, bağışıklık daha zayıf oluyor. Damarlar, eklemler daha hızlı eskiyor. Beden sinsi ve ilerleyici bir ÇÖKME SÜRECİ içine giriyor.
Bu nedenle de D vitamini eksikliğine karşı hepimizin uyanık, dikkatli, bilinçli olması, ona sadece bir vitamin veya hormon, bir “iyi hayat ilacı” gibi bakması gerekiyor...
Nasıl desteklenecek?
1- Güneşlenme zamanı ve süresi, cildinizin D vitamini üretimini etkileyen en önemli faktörler. Sağlıklı bir yetişkinin D vitamini ihtiyacını karşılayabilmesi için el, kol, ayaklar ve yüzünü haftada 3-4 kez 15-20 dakika güneşle buluşturması yetiyor. Özellikle öğle saatlerinde yapıldığında bu kısa güneşlenmeler D vitamini ihtiyacını karşılamaya yetiyor.
2- Yazın mayo ile güneşlenenlere ise ilk 20 dakika yetiyor. Bu nedenle hemen yağlanmak -koruyucu sürmek- yerine 20 dk güneşlenip daha sonra koruyucu kullanmak daha doğru. Koruyucu konusu özellikle ailesel ve kişisel öyküsünde cilt kanseri olanlar için mühim. Yarım saati geçen güneşlenmelerde ciltteki D vitamini öncüleri parçalandığından D vitamini üretimi devam etmiyor. Sadece kararıyorsunuz, o kadar!
3- Kan D vitamini düzeyi izlenmesi gereken temel sağlık parametreleri arasına çoktan girdi. D vitamini düzeyini en iyi gösteren parametre 25 (OH vitamin D). Vücutta yeteri kadar D vitamini varlığından söz etmek için 25 OH D düzeyinin 50’nin üzerinde olması lazım (50 n/mol/D). Bu rakamın özellikle 30’un altındaki değerlerinde D vitamini eksikliğinden söz etmek gerek. 20’nin altındaki rakamlar özellikle kemik sağlığı bakımından riskli. Makul (güvenli) aralık 50-100 aralığındaki değerler olmalı.
4- Yeteri kadar güneşlenemeyen ve ihtiyaçlarını D vitamini destekleriyle karşılamak zorunda olanların günlük almaları gereken destek dozu ne olmalı? Bu konuda da net bir fikir yok. Daha önce bizim de “yeterli” diye düşündüğümüz değerlerin ise yeterli olmadığını gösteren birçok yeni veri mevcut. Prensip olarak genelde günde çocuklara 400, yetişkinlere 200, yaşlılara 400 ünite civarında D vitamini takviyesi öneriliyorsa da bu rakamları yetişkinler için günde 800, hatta 1000 üniteye yükseltenler var. Ben günlük ihtiyacın yetişkinlik için 500-1000 ünite aralığında olması gerektiğini düşünenlerdenim. En doğrusu kan D vitamini seviyelerini ölçerek karar vermek olmalı.
Azalınca ne oluyor?
D vitamini eksilince ne oluyor? Eski bir halk deyişi olan “güneş girmeyen eve doktor girer” tavsiyesinin gerçek nedeni, muhtemelen güneşsiz kalmanın bedeli olan D vitamini noksanlığı. D vitamini noksanlığı ile birlikte sağlık sorunları birbiri ardına devreye giriyor.
* Bağışıklık sistemi zayıflıyor, enfeksiyonlara ve kansere yakalanmak kolaylaşıyor
* Bellek fonksiyonları güç kaybediyor
* Depresyona yakalanma ihtimali artıyor
* D vitamini eksik olanlarda diyabet/şeker hastalığı daha sık görülüyor
* Otoimmun hastalıklar sıklaşıyor
* Kalp damar hastalığı riski artıyor
* Hipertansiyon ihtimali yükseliyor
* Kemikler ve dişler zayıf düşüyor, osteoporoz ve osteomalazi riski maksimuma ulaşıyor
* Çocuklarda raşitizm ortaya çıkıyor
* İnsülin direnci daha erken ortaya çıkıyor, kilo problemi daha sık görülüyor
Stok neden azalıyor?
D vitamini sürekli olarak kullanılan bir bileşen. Vücudumuz pek çok işini D vitamini kullanarak yapıyor, dolayısıyla yerine yenisi konmadığında D vitamini seviyesi düşüyor.
Her ne kadar yağda eriyen yani “depolanabilen bir vitamin” olsa da neticede D vitamin dengesi için de bir “havuz problemi” durumu var. Bedenimizdeki D vitamini havuzuna giren miktar kullanılan miktarın altındaysa havuzdaki D vitaminimiz azalıyor. Sorun burada başlıyor. Çünkü en çok yarı yarıya doldurabildiğimiz havuzumuz cildimiz kış nedeniylegüneşe hasret kalınca boşalmaya başlıyor.
Güneş olmayınca da cildimiz D vitamini üretemiyor.
Paylaş