Bir okurumuz "meyve ve sebzelerden hoşlanmadığını, bunların yerine vitamin kullansa, faydalı olup olmayacağını" soruyor. İşte bu sorunun cevabı...
Şimdiye kadar yapılan hiçbir araştırma, vitamin ve mineral desteklerini veya diğer besin özlerini ya da bitkisel hapları kullanmanın, herhangi bir sağlık problemini çözmeye tek başına yardımcı olabileceğini göstermemiştir. Ve bugüne kadar hiçbir ilaç veya vitamin üreticisi kanseri, kolesterolü, kalp hastalığını, tansiyon yüksekliğini ortadan kaldırabilecek veya en azından meyve ve sebzeler kadar bu sorunlarla mücadelede işe yarayabilecek sihirli bir madde/ürün bulamamıştır.
Domatesteki likopenin, üzümdeki resveratrolün, havuçtaki betakarotenin, brokoli ve lahandaki sulforafanın veya elmadaki, soğandaki kuversetinin hapları yapıldı. Parayı bastırdınız mı, vitamin satıcılarında bunları her zaman kolayca bulabiliyorsunuz. Ama bunların sebze ve meyveleri yemek kadar işe yaradığını gösteren ciddi bir çalışma hálá yok!
DOĞAL YOL DAHA ETKİLİ
Bunun nedeni şu: Domates veya havuç yediğinizde birden çok likopen ve benzeri karotenoit kazanıyorsunuz. Bunların her biri farklı kimyasal yapılarda. Bu nedenle her biri farklı tipte hücrelere ve o hücrelerin farklı kısımlarına girerek etkisini gösteriyor.
Diğer taraftan bu maddeler muhtemelen etkilerini gösterirken domates veya havuçta bulunan potasyum, folik asit, şeker, C vitamini ve diğer bazı bitkisel maddelerle birlikte hareket ediyor. Yani bir futbol takımı gibi çalışıyorlar. Birbirleriyle paslaşarak, birbirlerine yardım ederek maçı kazanıyorlar.
SENTETİK DESTEKLER ZARAR BİLE VEREBİLİYOR
Bu maddeler doğal yoldan kazanıldıklarında küçük miktarlarıyla birbirlerine daha farklı destekler oluşturabiliyorlar. Yani sebze ve meyve yemek, bunların içinde bulunan vitaminleri almaktan daha akıllı bir yol gibi görünüyor.
Ayrıca sebze ve meyvelerin tümünde bulunan posalar, mineraller ve daha pek çok şey, bu haplarda olmayabiliyor.
Haplar bu güzel yiyecekleri yemenin, tatlarını damakta, kokularını burunda hissetmenin, göz hazzının, onlara dokunmanın, ısırmanın, çiğnemenin ve daha pek çok doğal şeyin yerini de asla tutmuyor.
Benim önerim, sebze ve meyvelerden asla şaşmamanızdır.
Bitkisel proteinler mi hayvansal proteinler mi
Uzmanlar beslenme planınız hayvansal proteinlerden ne kadar zenginse, kalp hastalığına yakalanma ihtimalinizin o kadar artabileceğini belirtiyor. Hayvansal proteinler, fazla miktarda doymuş yağ da içeriyor. Hayvansal proteinlerdeki çok önemli yaşamsal maddeler (esansiyelaminoasitler) bitkisel proteinlerde bulunmuyor. Araştırmalar, hayvansal proteinleri yemeyenlerde B12 vitamini ve demir minerali eksikliğine yakalanma olasılığının arttığını gösteriyor.
Fazla miktarda kırmızı et ve mandıra ürünü yiyenlerde kanser riski artabiliyor. En doğru olanı, hayvansal ve bitkisel proteinleri dengeli şekilde tüketmek. n Dr. Jan Klod KAYUKA
Kürtajın tehlikeleri de var
Kürtaj rahim içindeki bir gebeliğin özel yöntemlerle sonlandırılmasıdır. Kürtaj, kadının arzusuyla gebeliğin 10’uncu haftasına kadar yasal olarak uygulanabilir. Evli kadınlara uygulanmadan önce, eşlerinin de müdahaleye imzalı onay vermeleri gerekir.
Tecrübeli kişiler tarafından uygulandığı ve normal gebelik haftalarında yapıldığı takdirde, kürtaj işlemi sırasında oluşabilecek riskler yok denecek kadar azdır. Olabilecek muhtemel komplikasyonlar ise enfeksiyon ve kanamadır. Müdahaleden hemen sonra adet miktarından daha fazla bir kanama olursa, rahim gevşekliği veya yırtılması olarak değerlendirilip ona uygun tedaviler hemen başlatılmalıdır. Diğer bir komplikasyon ise rahmin delinme ihtimalidir ki artık yumuşak kanüller kullanıldığı için bu ihtimal de çok aza indirgenmiştir.
Bazen tecrübeli ellerde kürtaj yapılmamışsa veya gebelik büyük ise, bazen de iltihaplanma sonucu fazla kazıma ile rahimin iki tabakası arasında yapışıklık oluşur. Buna Asherman Sendromu denir. Bu sendrom geliştiği takdirde hastanın tekrar gebe kalma ihtimali zorlaşır. Tedavisi histeroskopik cerrahi ile yapışıklıkların açılmasıdır.
Tuz: Kararını da zararını da bilelim
Vücudunuzun sodyum dengesini sağlamakla yükümlü organı böbreklerinizdir. Sağlıklı böbrekler fazladan alınan sodyumun büyük bir kısmını kolayca atmaktadır. Eğer böbrekleriniz yeterince çalışmazsa, fazla tuzu atmakta güçlük çekersiniz. Vücudunuzda sodyum birikir, yüzünüzde, bacaklar ve ayaklarınızda şişmeler meydana gelir. Bu belirtilere "ödem" denilmektedir.
Damarlarınızda dolaşan sıvı miktarının artmasına, kan basıncınızın yükselmesine (hipertansiyon), kalp ve böbrek hastalıkları ile felç riskinizin yükselmesine neden olur. Daha az sodyum tüketmenin püf noktası daha çok taze ürün tüketmektir.
Hazır veya paketlenmiş besinleri alırken mutlaka içindekiler kısmını okumalısınız. "Sodyum" kelimesinin veya "Na" simgesinin, besinlerde sodyum bileşiklerinin varlığını gösterdiğini bilmelisiniz.
*Sodyumsuz besinler: Bir porsiyonunda 5 mg’dan az sodyum içerirler.
*Çok düşük sodyumlu besinler: Bir porsiyonunda 35 mg’dan daha az sodyum ihtiva ederler.
*Düşük sodyumlu besinler: Bir porsiyonunda 140-150 mg’dan daha az sodyum bulunan ürünler.
*Sodyumu azaltılmış besinler: Sodyum içeriği en az yüzde 25 oranında azaltılmış ürünler.
Ramazan ayının vazgeçilmezi: Güllaç
Ramazana özel bu tatlı, kilo korumak açısından seçilebilecek en iyi alternatif. Hamur tatlıları mide şikayetlerini artırırken, sütlü tatlı seçimleri hem kalori hem de sindirim açısından oldukça hafiftir. İşte size farklı bir tarif:
Sakızlı paşa güllacı
4-6 kişilik (1 porsiyonu 200 kalori)
n 1,5 litre süt (az yağlı)
n 1 paket sakızlı muhallebi
n 3 su bardağı dövülmüş ceviz
n 4 adet güllaç yufkası
n 1 paket vanilya
1 litre süt ile vanilyayı bir tencerede ısınmaya bırakın. Ayrı bir kapta kalan 500 gr. süt ile bir paket sakızlı muhallebiyi pişirin. Güllaç yufkasını sütle ıslatabileceğiniz geniş bir kap seçin. 1 adet güllaç yufkasını tepsiye yerleştirdikten sonra, ısınmış olan vanilyalı sütü kepçe yardımıyla güllaç hamurunun üzerine yavaş yavaş dökün, hamuru iyice ıslatın. Bu işlemi yaparken sütün ısısını korumasına dikkat edin. Sütün kaynamasına gerek yok ama yüksek sıcaklıkta olmalıdır.
Bu işlemden sonra hazırlanmış olan sakızlı muhallebiyi hamurun üzerine yayıp, bir su bardağı cevizi hamurun üzerine serpin. Bundan sonra ikinci güllaç hamurunu yerleştirip aynı işlemleri tekrarlayın. Son güllaç üzerine, kalan sütü ve muhallebiyi boşaltın. Daha sonra buzdolabına koyup soğumasını bekleyin. Soğuduktan sonra üzerini narla süsleyip servis yapın.