Paylaş
BU sayfanın okuyucuları Prof. Dr. Toksöz B. Karasu’nun “Huzurlu Yaşama Sanatı” isimli eserinin başucu kitaplarımdan biri olduğunu, “ruhsallık ve sağlıklı hayat” söz konusu olduğunda önce Karasu hocanın yazdıklarına başvurduğumu iyi bilirler. Dr. Karasu bugün de sayfamızın konuğu. Çünkü bugün yine “mutluluğa ve huzura giden yolculuk” ile ilgili önemli bir konuya değineceğim.Huzurlu yaşamın her şeyden önce “iyi günde, kötü günde içinizdeki yaşam sevincini korumaktan geçtiğini” sık sık tekrarlayan Karasu hocaya göre “mutluluğa ve huzura giden yolun bir sonu ya da bitiş çizgisi yoktur. Yalnızca başlama noktası vardır. Şu anda bulunduğunuz nokta ise, başlamak için en iyi yerdir”.
NASRETTİN HOCA NE DİYOR?
Yazmak istediğim konu ile yakından ilgili olduğu için önce Dr. Toksöz B. Karasu’nun kitabındaki bir hikâyeyi size aktarmak isterim: “Yaşlı ve hasta Nasrettin Hoca bir portakal ağacı dikmeye çalışıyormuş. Yoldan geçerken durup onu seyreden biri, acıyarak şöyle demiş: “İlahi hoca, meyvelerinden yemeye ömrünün yetmeyeceği bir ağacı dikmeye ne demeye uğraşırsın?” Hoca cevap vermiş: “Doğru. Ama daha doğrusu ben de başkalarının diktikleri ağaçlardan bol bol meyve yedim.” Dr. Karasu hikâyeyi şöyle tamamlıyor: “Almak ve vermek doğanın temel kurallarından biridir. Hayatımızı böyle alışverişlerle yaşarız, nefes alıp vererek, midemizi doldurarak ve boşaltarak, yardım ederek ve edilerek, öğrenerek ve öğreterek. Bu alışveriş varoluşun her düzeyinde gerçekleşir ve toplumsal zamk işlemiş görür...”
HİÇBİR TOHUM ÇİÇEĞİNİ GÖREMEZ!
Bu düşüncelere eklenecek tek şey şu olabilir: “Veren el, alan elden üstündür.” (Hz. Muhammed S.a.v.) Bana göre, “huzurlu bir hayatım olsun” diyor, huzuru ayrılmaz bir parçanız yapmayı düşünüyorsanız bir şeyi yaparken ille de karşılık beklemeyin. Almaktan çok vermeye odaklanın. Ve verdiğiniz bir şeyin mutlaka karşılık göreceğini düşünmeyin. Son bir hatırlatma daha: “Hiçbir tohum asla çiçeği göremez/Zen deyişi” Huzurlu Yaşama Sanatı/ Toksöz B. Karasu/Boyner Yayınları İstanbul
D vitamininin faydaları saymakla bitmez
D VİTAMİİNİ % 90’ını cildimizin güneşin yardımıyla ürettiği, her derde deva doğal bir ilaçtır. Yaklaşık on yıl kadar önce yayınlanan araştırmalar, D vitamini eksikliği olan çocuklarda insüline bağlı tip1 diyabetin –çocuk ve genç tipi diyabet- gelişme riskinin yüksek olduğunu göstermişti. D vitamini yeterli olan çocuklarda tip1 diyabet olasılığı azalıyordu. Almanya’da Ulm Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma diyabet-D vitamini ilişkisinin sadece tip 1 değil, tip2 diyabet için de söz konusu olduğunu ortaya koydu.
Eksikliği kilo aldırır
Çalışmanın sonuçlarına göre yeteri kadar D vitaminine sahip olan yetişkinlerde tip2 diyabet –erişkin tipi şeker hastalığı- riski çok daha düşük orandadır. Kanda D vitamini düzeyi düşük olan kişilerin ise tip2 diyabet riski belirgin olarak artmaktadır. D vitamini ile ilgili diğer bir çalışmanın sonuçlarına göre orta yaş ve sonrasındaki kadınlarda D vitamini noksanlığı kilo sorunu ile de ilişkilidir. D vitamini seviyesi düşük kadınlarda kilo alma kolaylaşmakta, kilo vermek zorlaşmaktadır. Güneşli yaz günlerinde vücudunuza daha fazla D vitamini üretme fırsatı tanıyın. Bu yaz, bedeninizde önümüzdeki kış için bol bol D vitamini stoklayın! Bunun için yapmanız gereken tek şey her gün ortalama yarım saat elinizi, kolunuzu, yüzünüzü, bacaklarınızı ve mümkünse vücudunuzu güneş kremi sürmeden güneşle baş başa bırakmaktan ibarettir.
HbA1c seviyesi NEDEN ÖNEMLİ
GÜVENLİ ve ucuz bir kan testi olan HbA1c, kan şekerinin üç aylık ortalama değerini yansıttığı için çok ama çok önemli bilgiler verir. Başlangıçta şeker hastalarının kan şekeri ayarı takibinde kullanılan bu testin kullanım alanı giderek genişliyor. Test, diyabetin daha ortaya çıkmadığı “prediyabet” döneminde bile kandaki şeker oynamaları hakkında, hatta “bozulmuş açlık glikozu toleransı” ve “bozulmuş tokluk glikoz toleransı”nı değerlendirmede de işe yarayabiliyor. Diyelim ki ailenizde diyabeti olanlar var.
Erken teşhiste önemli
Eğer bu testte elde edilen değerler % 5,7-6,5 arasında ise bu rakamlar sizin “diyabet için artmış riskli gruba dahil olduğunuz” anlamına gelebiliyor. Özellikle göbek bölgesinde ciddi yağ birikimi olan ve “insülin direnci” saptananlarda, daha önceki gebeliklerinden herhangi birinde “gebelik diyabeti” tanısı almış veya iri bebek doğurma öyküsü olan kadınlarda, “reaktif hipoglisemi” tanısı konulanlarda HbA1c testi kan şeker dengesinde bir bozulmanın erken işareti olabiliyor.
Üç ayda bir yaptırılmalı
Bir diyabetlide HbA1c’nin yükselmesi damar ve sinir sistemi hasarlarının beklenenden hızlı gelişeceği anlamına gelebiliyor. Ayrıca bir diyabetlinin yüksek HbA1c değerlerindeki % 1’lik düşüş bile diyabete bağlı komplikasyonlarda azalma anlamına geliyor. Bu nedenle aile hekimleri, dâhiliye uzmanları ve diyabetologlar şeker hastalarında her üç ayda bir HbA1c testi yapılmasının uygun olacağını belirtiyorlar. Ayrıca obezitesi, reaktif hipoglisemisi ya da prediyabeti olanlarda HbA1c değerleri bozulmuş glikoz metabolizmasının durumu hakkında da fikir verebiliyor.
BİR UYARI
Beyaz pirinçten uzak durmalısınız
SIK tekrarladığım bir uyarım var: “Beyaz pirinci az kullanın! Canınız pilav çekiyorsa pirinç değil, bulgur pilavı yiyin. Bir tabak pirinç pilavı yemekle, bir tabak şeker yemek arasında fark yoktur! Kabuğu soyulmuş beyaz pirinç vücudunuza nişasta yüklemekten, kan şekerinizi hızla arttırıp insülin direncinizi tetiklemekten başka işe yaramaz. Yaramaz çünkü, pirincin zaten sınırlı olan vitamin gücü, soyulup atılan kabuk-kepek kısmında kalmıştır, yediğiniz “cilalı pirinç” bir nişasta topundan ibarettir.”
Bulgur ya da esmer pirinç
Harvard Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmanın sonuçları, ısrarlarımda haklı olduğumu net olarak ortaya koydu: Beyaz pirinç diyabet oranını % 17 arttırıyor. Beyaz pirinci sık ve bol yiyenlerde tip2 diyabet riski % 17’ye kadar yükselebiliyor. Benim önerim pirinç yerine bulguru tercih etmeniz. Ama canınız ille de pirinç pilavı yemek istiyorsa –zaman zaman benim de canım çeker, mis gibi tereyağlı bir pirinç pilavı gerçekten lezzetlidir- beyaz pirinç yerine kepekli esmer pirinci tercih edin. Çünkü kepekli esmer pirinçteki posa oranı kan şekerinin daha yavaş yükselmesine yol açıyor, bu durumda da pankreasın vücuda aşırı insülin pompalaması gerekmiyor.
Bulgurun lezzetini tadın
Neticede insülin direnci, reaktif hipoglisemi, gizli ya da açık diyabetle karşılaşma olasılığı oldukça azalıyor. Türk mutfağı bulgurun en çok kullanıldığı mutfaklardan biri. Özellikle “bulgur pilavı” severek yediğimiz bir yemek. Sebzelisi, etlisi, hatta mercimeklisi yapılabiliyor. Özellikle kepekli bulgur ile yapılanı müthiş lezzetli oluyor. Bizim mutfak bulguru salatalarda, çorbalarda, hatta köfterlerde bile kullanıyor. Bulgur hem lezzetli, hem de besleyici bir gıda. Mayo Klinik bulguru dünyanın en değerli ilk on besininden biri olarak gösteriyor.
Dislipidemi ne demektir
KAN yağlarındaki dengesizlik, yani iyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol ve trigliserid değerlerindeki oynamalar damar sağlığını tehdit eden önemli problemlerden biridir. Özellikle şeker hastalarında, obezlerde, insülin direnci olanlarda, gut hastalığı saptananlarda, hipertansiyonlularda, karaciğeri alkolle ilişkisiz olarak yağlananlarda kan yağlarındaki dengesizlik daha da önemli bir işaret haline gelmektedir. İyi kolesterol HDL’nin düşük olması, en az kötü kolesterol LDL’nin aşırı yüksek bulunması ve/veya trigliseridin çok fazla yükselmesi kadar önemlidir.
Tehlikeli sınır
Kan yağlarındaki dengesizliğin özellikle genetik olarak kalp damar hastalıklarına yatkın olanlarda, daha önceden kalp krizi geçiren, stend tatbik edilen veya bypass yapılanlarda daha da önemli olduğu bilinmektedir. Özellikle göbek bölgesinde yağ biriktiren, bel çevresi geniş (kadınlarda 88, erkeklerde 100 cm.nin üzeri) biriyseniz, gizli ya da belirgin şeker hastalığınız varsa, tansiyon yüksekliği, ürik asit fazlalığı gibi sorunlardan biri veya birkaçı söz konusuysa kan yağlarınızdaki dengesizliği daha da ciddiye almanız gerekiyor. Böyle bir durumda HDL kolesterolü 45’in üstünde, trigliserid seviyelerini ise 200’ün altında tutmanız daha akılcı gibi görünüyor. Önemli bir nokta da şu: Diyabet ve hipertansiyon tedavisinde olduğu gibi dislipidemi tedavisinde de başarının sırrı ilgili doktor ve iyi bilgilendirilmiş hasta işbirliğinden geçiyor.
NOT: Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından yazılarına ara vermiştir.
Paylaş