İster ciddi uyku bozuklukları, ister sıradan uyku sorunları yaşayın, iyi uykunuz yoksa sağlığınız iyi değildir.
Eğer başını yastığa koyar koymaz uyuyan, gece boyunca hiç uyanmayan, istediği saatte dinlenmiş, keyifli ve dipçik gibi (!) uyanan biriyseniz, işlerin iyi gittiğini de düşünebilirsiniz!
Uyku problemleri hep vardı ama özellikle son 50 yılda uykusuzluk, patlama yapan bir sorun haline geldi. Yaşam koşullarındaki değişmeler, sosyal ve ekonomik dayatmalar, gelgitler, biyoritmi zorlayan yeni eğlence trendleri, daha çok üretme, sürekli bir yarış içinde olma ve olabildiğince hızlı yaşama eğilimleri, mutlu ve huzurlu bir uykunun en önemli sabotajcılarıdır. Son 20-30 yılda sağlıklı bir uyku pek çoğumuz için tam bir rüya haline gelmiştir. Hakkında "rüya tabiri kitapları" yazılan o güzelim rüyalar da hayatımızdan çoktan çıkıp gitmiştir.
Araştırmalar uyku ihtiyacının yaşa, genetik eğilimlere, cinsiyete ve özellikle de çevresel faktörlere bağlı olduğunu göstermektedir. Yeni doğan bebeklerde ortalama 16 saat olan uyku süresi, ergenlikte 9, erişkinlikte 7-8, ileri yaşlılıkta 5-6 saate düşmektedir. Çocuklar yanlarında "top atsanız" uyanmazken, yaşlılar en ufak bir çıtırtıyla bile uyanabilmektedir. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde neredeyse hiç yaşanmayan uyku bozukluğu sorunu, 65 yaş üstünde hemen hemen yüzde 50 oranında görülmektedir.
KALİTELİ UYKU ÖNEMLİ
Sağlıklı ve iyi bir uykunun tek göstergesi uykunun süresi değildir. Ne kadar uyuduğunuzdan çok nasıl ve ne kalitede uyuduğunuz önemlidir. Eğer rüyalarla süslü derin uyku dönemlerine yeterince girip çıkabildiğiniz, bölünmeden tamamlayabildiğiniz bir uyku süreci yaşamışsanız, o uykudan daha fazla istifade edersiniz. Kısacası, uykunun süresi kadar yapısı ve içeriği de anlamlıdır.
İyi uyuyamayan, uyku kalitesi düşük insanları bekleyen pek çok sağlık sorunu var: Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, inme gibi sorunlara uykusuzlarda daha sık rastlanıyor. Yetersiz ve kalitesiz uyku kansere yakalanmayı kolaylaştırıyor. Uykusuzluk ve uyku sorunları belleği bozuyor, daha erken yaşlandırıyor.
Uyku ile ilişkili sağlık sorunlarına bir başka yazımızda değineceğiz, ama şimdiden hatırlatalım: Uykunun en önemli ve etkili ilacı huzurdur. Her gün yeni bir molekül keşfedilse de (en yeni moleküllerden biri Romelteon’dur ve Roserem adı ile ABD’de piyasaya sürülmüştür) daha iyi ve kaliteli bir uyku için huzur tabletlerinden etkilisi asla bulunamayacak.
Besin seçimleri neden önemli?
Bilimsel çalışmalar sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam ilişkisinin önceden düşünülenden daha önemli olduğunu gösteriyor. Yaşamı tehdit eden en yaygın 6 hastalık (kalp hastalıkları, kanser, felç, diyabet, kronik karaciğer hastalıkları ve siroz, aterosklerozis) insanların yiyip içtiklerinden etkilenir. Her ne kadar diğer faktörler (öncelikle genetik oluşum) hastalık riskinizi belirlese de sağlıklı bir diyet bir hastalık gerçekleşmeden genetik eğilimi önleyebilir veya geciktirebilir.
Daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek için, daha az kalori tüketmeli, daha az yemelidir. Uzun ve sağlıklı bir yaşamın temel belirleyicilerinden biri, günlük tükettiğimiz toplam kalori miktarıdır. Ne kadar çok kalori tüketirseniz, ömrünüz o kadar kısalır. Özellikle yağ oranı azaltılmış düşük kalorili diyetlerin yaşam süresini uzattığı düşünülmektedir.
Ancak bu bir öngörüdür. Güvenli bir tıbbi danışma almayanların, yağ oranı ve toplam kalori değeri çok azaltılmış her diyeti uygulamaması lazımdır. Özellikle bazı hastalıklarda bu tip diyetler ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Prostat kanseri nasıl belirtiler verir?
Prostat kanseri özellikle erken dönemlerinde çok sinsi bir hastalıktır. Kişide kanserle birlikte prostat büyümesi ve buna bağlı şikayetler mevcut değilse, kanserin kendisine özgü hiçbir belirtisi bulunmayabilir. Ancak erkeklerde en çok görülen kanser olan prostat kanserinde erken teşhis hayat kurtarır. Gelişmekte olan teknoloji küçük müdahaleler ve minimum yan etkilerle iyileşme sağlayabilmektedir.
Prostat kanseri de diğer kanser türleri gibi vücuttaki normal hücre büyümesinin bozularak tümör adı verilen bir doku kitlesi oluşturması durumudur. Tam olarak sebebi bilinmese de yaş, ırk ve genetik faktörlerin büyük rol oynadığı tespit edilmiştir.
Prostat kanseri erken safhasında teşhis edilirse, doğru ve yerinde bir tedavi ile iyileşme şansı yüksek bir hastalıktır. Henüz kapsül dışına yayılmamış ise kanserin yok edilmesi mümkündür. Bu nedenle 45 yaşını aşan erkeklerin yılda bir kez prostat kontrolünden geçmesi çok büyük önem taşır.
Prostat kanseri kalıtımsal bir hastalık mıdır?
Günümüzde üroloji uzmanları prostat kanserinin varlığını belirlemek üzere pek çok çeşit yöntem kullanmaktadır: Prostat kanserini belirlemede en sık kullanılan yöntem rektum incelemesi yoludur. Hekim rektal tuşe ile normal büyümesi ile kanser arasındaki farkı kolayca ayırt edebilir.
Dijital rektal muayene ile birlikte sıklıkla kullanılan başka bir işlem bir PSA testidir (prostata özgü antijen PSA testi). Bu test vücutta prostata özgü antijen düzeylerini ölçer. Prostat hastalığının en erken evrelerinde bile hastanın PSA düzeyi artmaya başlar ve bu test ile belirlenebilir. Bu da hekimin, hastada fizik muayene ile belirlenemeyecek değişiklikleri ortaya çıkarmasını sağlamaktadır. Kanser olmayan durumlarda da PSA seviyeleri yükselebildiği için genellikle transrektal ultrasonografi (TRUS) yapılması gerekmektedir.
Bu işlem sırasında hekim, prostat görüntüsünü yansıtan acısız ses dalgaları üreten bir aleti rektuma yerleştirmektedir. Yansıyan ses dalgaları, daha sonra hekimin görebileceği bir televizyon ekranında bir görüntü haline dönüştürülür. Prostat kanserinden şüpheleniyorsa hekim, iğne biyopsisi yoluyla ufak bir prostat dokusu örneği alabilir. Daha sonra doku örneği, kanser hücresi içerip içermediği belirlenmek üzere mikroskop altında incelenir. Bu, prostat kanserini kesin olarak teşhis etmenin tek yoludur. Popüler diyetler niye başarısızdır?
Popüler diyetler hep vardır, bu diyetlere her yıl yenileri eklenir. Doğru olan bu diyetlerin geçici başarılar dışında bir anlam taşımadığıdır. Bu diyetlerde yiyecek tercihleri çok sınırlıdır. Çok sayıda ürün gereksiz yere kısıtlanmıştır. Sizi belli bir beslenme kalıbının içine almıştır. Kişisel tercihlerinizi kullanmanızı önlerler. Esneklikten yoksundurlar. Belirli bir zaman dilimi için hedeflenmiş kilo kayıplarına odaklanırlar. Çoğu kez bilimsel bir destekten de, etik kaygılardan da uzak dururlar.
Bunları geliştiren insanların çoğu sağlık çalışanı bile değildir. Bazen manken, sinema sanatçısı, bazen işin şu veya bu şekilde meraklısı birileridir. Daha az oranda çok sınırlı beslenme bilgisi almış, egzersizden habersiz, beslenme yönünden bilgisiz, deneyimsiz kişilerdir. Ortak yönleri hızlı ve kolay zayıflamayı vaat etmeleridir. Geleneksel tıp dünyasını ve yaklaşımlarını eleştirir, kendilerine göre yaklaşımlar geliştirirler: Genlerinize göre beslenmek, kan grubunuza göre diyet yapmak bunların en çok kullandıkları -içi boş- sloganlardır.
Bilimsel verilerden çok kişisel tanıklıklara veya medyatik başarılara güvenirler. Çoğu kez ticari bir besin veya besin desteği de birlikte önerirler. Popüler diyetlerden biriyle zayıflamayı düşünüyorsanız, bundan hemen vazgeçin.
BİR SORU
Zayıflama diyeti bittikten sonra "koruma programı" şart mıdır?
Mola zamanı: Kilo koruma programı
Kilo verme programlarını takip eden kilo koruma programları, beslenme bilgilerine yenilerinin eklenebileceği bir fırsat dönemi olarak da değerlendirilebilir. Kilo verme sürecinde dönem dönem yaşadığınız stresten kurtulmuş olmanın rahatlığıyla beslenme uzmanınızdan daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Kilo verme ve bu süreci sürdürebilmenin bazen uzunca bir süre alacağını, yorulmalar ve yıpranmalar yapacağını unutmamalısınız. Bu nedenle de zaman zaman "mola alma"nın zorunlu olacağını bilmelisiniz. Yorulup sıkıldığınız, biraz dinlenip farklı bir şey yemeyi özlediğiniz dönemlerde "koruma programları"na girmeli, bu dönemlerde kısıtlamaları biraz kaldırıp, sadece kilo almamayı hedeflemelisiniz. Kendinizi iyi hissettiğinizde kararlı bir şekilde yeniden yola koyulabilirsiniz. Ayrıca kilo koruma programlarında egzersiz yapmanın faydalarını ve farkındalığını yaşamayı da unutmayın.
BİR SORU
2 ay gibi bir süre yürüyüş yaptım ama zayıflayamadım. Ne önerirsiniz?
Tek değil birlikte
Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeden sadece yürüyüş yaparak zayıflamanız oldukça güçtür. Değişmeyen yeme tarzı her defasında sizin yürüyüş ile birlikte yaptığınız kaybı yerine koyacak şekilde sizi yönlendirir. Ayrıca kaç dakika ve hangi hızda yürüyüş yapıyorsunuz? Beslenme alışkanlıklarınız nasıl? Bu iki unsuru karşılaştırıp uyum içinde olmasını sağlamalınız. Yani yürüyüşle günlük enerji harcamanızı artırırken, yediklerinizle belki de fark etmeden aldığınız toplam kalori miktarını artırıyor olabilirsiniz.
2 ay kadar kısa bir sürede sonuç beklemek ve hatta sadece zayıflamak için yürüyüş yapmak sizi yine sadece kısa süreli rahatlatacaktır. Amacınız sadece birkaç ay zayıf kalmak değil, size uygun olan kiloya inmek ve bunu korumak; bunu da sağlıklı beslenme ve sporla yaparak kalıcılığını sağlamak olmalıdır. Geri dönüş olacaksa kısa süreli vücut ağırlığı kaybı ya da kazanımı anlamlı değildir.
Bunu sağlamak için kararlı ve istekli olmak yeterlidir. İstekli olmadıktan sonra size verilecek beslenme veya egzersiz programlarının bir etkinliği olmayacaktır.