Paylaş
Bir araştırmada uçak yolculuğunun sadece soğuk algınlığı virüsü kapma olasılığını yüzde 25’e kadar arttırabileceği gösterilerek bu bilgi bilimsel olarak da onaylandı. Kısacası ortalığın zaten virüs kaynadığı bu günlerde uçakla seyahat edenlerin bilmeleri gereken bazı ayrıntılar var. O ayrıntılardan bazılarını aşağıda özetlemeye çalıştım. İşte o önlemlerin ilk 10’u...
1- Koridorda değil pencere kenarında oturmaya çalışın.
2- Tuvaletlere yakın koltuklardan uzak durun.
3- Arkadaki değil öndeki koltukları tercih edin.
4- Öksüren, aksıran, hapşıran biri varsa maske takmasını isteyin.
5- Oturduğunuz koltuğun kollarını ve önündeki servis tablasını dezenfektan bir ıslak kâğıt mendil ile dikkatlice temizleyin.
6- Koltuğunuzun üzerindeki üfleyici havalandırma butonunu çalışır hale getirin.
7- Hijyenik bir “maske” takmanın size de önemli bir korunma sağlayacağını bilin.
8- Seyahat süresince elinizi ağzınıza, burnunuza temas ettirmemeye ve temiz tutmaya özen gösterin.
9- Uzun yolculuklarda bağışıklığınızı azaltabilecek yanlışlardan (alkol, uykusuzluk) uzak durun.
10- Seyahat öncesinde bağışıklığınıza güç verin: Çiğnenebilir probiyotik tabletler/pellorgonium, kara mürver ve ekinezya özleri, propolis spreyleri ve damlaları, N asetil sistein tabletleri, D vitamini damlaları...
UNUTMAYIN UYKU İLAÇTIR
YENİ bin yılın en önemli sağlık problemlerinden biri de “uyku kaybı” meselesidir. Bana göre de en az obezite salgını kadar önemlidir. Diğer taraftan uykusuzluk; obezite, diyabet, hipertansiyon, bellek kaybı ile de ilişkilidir. Bitmedi, dahası var: Uykusuzlarda cinsel güçte azalıyor. Uykusuz erkeklerin testisleri küçülüyor, spermlerinin sayısı düşüyor, kalitesi bozuluyor. Uykusuz kadınlarda da cinsel isteksizliğe daha sık rastlanıyor. Kısacası karşımızda mühim bir sağlık tehdidi var. Peki, bütün bunların çaresi var mı? Uykusuzlar nelere dikkat etmeli? Başka sorularınızın da olacağını biliyorum. Ve yanıtları için sizi Dr. Matthew Walker ile baş başa bırakıyorum.
KESİP SAKLAYIN... UYKU ANAYASASI
- Belli bir uyku planına sadık kalın. Her gün aynı saatte yatağa girin ve
aynı saatte uyanın.
- Egzersiz harikadır ama çok geç saatte yapılmamalıdır. Çoğu gün en
az 30 dakika egzersiz yapmaya çalışın ama bunu yatma saatinizden en az
2 veya 3 saat önce yapın.
-Kafein ve nikotinden uzak durun.
- Yatmadan önce
alkollü içeceklerden
uzak durun.
- Gece geç saatte fazla yiyip içmekten kaçının.
- Mümkünse uykunuzu geciktiren ya da bozan ilaçlardan uzak durun.
- Saat 15.00’ten sonra şekerleme yapmayın.
- Yatmadan önce gevşeyin. Gününüzü gevşemeye zaman kalmayacak şekilde aşırı doldurmayın.
- Yatmadan önce sıcak bir duş yapın. Banyodan çıktıktan sonra vücut ısınızda gerçekleşecek olan düşüş, uykunuzun gelmesine yardımcı olabilir.
- Güneş ışığı günlük uyku kalıplarını düzenlemede kilit önem taşır. Her gün en az
30 dakika doğal gün
ışığına çıkmaya çalışın.
- Yatakta uyanık yatmayın. 20 dakikanın sonunda hâlâ uyanıksanız ve endişelenmeye veya kaygılanmaya başladığınızı hissediyorsanız kalkın ve uykunuz gelene kadar sizi gevşetecek aktivitelerle meşgul olun.
(Kaynak: Matthew Walker, Niçin Uyuruz? Pegasus Yayınları, İstanbul.)
OKUR SORUSU… KOLESTEROL MÜ TRİGLİSERİD Mİ
“KOLESTEROL mü, trigliserid mi daha tehlikeli?” diye soranlara, hiç tereddüt etmeden “Trigliseritin fazlası, özellikle gizli ya da açık şeker hastalığı veya insülin direnci ile birlikte ise kolestrol yüksekliğinden çoook daha tehlikelidir!” derim. Nedeni şu: Trigliserit “şeker-insülin-yağ dengesi”nin durumunu yansıtan çok net bir “metabolik gösterge”dir. Şu veya bu nedenle “şeker–insülin sisteminiz” arızaya geçmişse, tuzlu ve tatlıları (şeker, un) ve alkolü fazlaca tüketiyorsanız, üstelik bir de “aktiviteniz” yetersizse, “karaciğeriniz” kanınıza ihtiyaçtan çok fazla “trigliserit” yükler. İşte bu nedenle, trigliserit artışı (150’nin üzeri) kanınızda şeker ve kolesterolün yükselmesinden çok daha erken dönemde devreye giren ve damar duvarını mahveden “kötü metabolik süreçler”i devreye sokan bir tehdittir. “Trigliseridim yüksek mi?” sorusunun yanıtını ararken laboratuvar raporlarındaki değerlere de bakmayın, trigliseridinizin 100’ü geçmesine izin vermeyin, mümkünse de 70’in altında tutun. 150’yi aşınca da hiç beklemeden bir “sıkıyönetim” durumu ilan edin.
BİR UYARI... NÖROPATİ KONUSUNDA UYANIK OLUN
- SİNİRLERİMİZİN dışını kaplayan koruyucu kılıfların şu veya bu nedenle hasar görmeleri nöropati diye tanımlanan yaygın sorunun bir numaralı nedeni. Eğer dizlerinizden aşağısı buz gibi yanıp üşüyor ya da tersine tutuşuyorsa; el, kol ve ayaklarınızda uyuşma, karıncalanma gibi duyumlar varsa; gündüz ya da gece (özellikle) kramplar ve ağrılarla uyanıyorsanız... Aman dikkat! Bunlar “Ben geliyorum!” diyen bir nöropatinin ilk işaretleri olabilir. Nöropatinin sık görülen nedenlerinden bazılarını yandaki kutuda bulabilirsiniz.
DİKKAT EDİN... GÖBEĞİNİZ SİZİ ZEHİRLİYOR OLABİLİR
KARIN boşluğunda, özellikle de iç organlar (karaciğer, pankreas, böbrek) ve çevresinde biriken yağ dokusundaki artışın en önemli “kronik iltihap”, yani “inflamasyon” tetikçilerinden biri olduğu kesindir. Araştırmalar aşırı yağlanma ile tetiklenen bu inflamasyonun da obeziteye ivme kazandırdığını gösteriyor. Kısacası göbeğiniz sadece diyabet, tansiyon yükselmesi veya Alzheimer’e yol açmıyor. O bol yağlı göbek, sizi zehirliyor, yoruyor, üzüyor. Kısacası “göbeklenme meselesi”ne estetik bir sorun gibi görmemeniz gerekiyor...
Paylaş