Dünya mutfakları arasında amansız bir savaş var. Fransız, İtalyan ve Çin mutfakları müthiş bir yarış içinde.
Bunları Hint, Tai-Tayland, Arap-Lübnan, Yunan mutfakları izliyor. Bu mutfakların ortak özellikleri lezzetli olmaları. Eğer lezzet olgusunun yanına sağlık olgusunu da eklemek gerekirse Akdeniz mutfağı öne çıkıyor. Akdeniz mutfağının kalp-damar hastalıkları, kanser, Alzheimer gibi sağlık sorunlarından koruduğunu, yaşam süresini uzattığını gösteren güvenilir kanıtlar var.
Türk mutfağı Akdeniz mutfağının çok özel bir çeşitlemesidir. Özellikle fast-food beslenmenin yaygınlaştığı günümüzde bir mutfağın hem sağlıklı hem lezzetli oluşu büyük bir önem kazanıyor. Gelişen teknoloji, hızla büyüyen kentler ve kentleşme süreci, iş yaşamının yoğun temposu, okullarda, yollarda geçirilen saatlerin uzaması, kadınların da iş hayatına katılması kısacası yaşamın eskiye oranla müthiş bir hız kazanması fast-food beslenmenin daha da yaygınlaşacağını gösteriyor. Yapılması gereken fast-food beslenmeye karşı durmak yerine yeni ve farklı bir kavram yaratmak, sağlıklı ve lezzetli, yerel kültürlere uygun fast-food besinler üretmektir. Türk mutfağının da kendi fast-food ürünlerini oluşturmasının zamanı çoktan gelmiştir. Eğer bu yapılmazsa öncelikle çocuklarımızı ve sonra hepimizi ciddi sorunlar bekliyor: Kilo fazlalığı-obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon...
SENTEZ MUTFAĞIDIR
Türk mutfağı dünyanın en güçlü sentez mutfaklarından biridir. Sağlıklı ve lezzetli mutfakların ilk sıralarında yer alır. Türk mutfağını sadece şiş kebap, döner, baklava, lahmacun dörtlemesinin içine sıkıştırmak yanlıştır. Türk mutfağı sebzeyi, tahıl ürünlerini, bakliyat grubu besinleri çok iyi kullanır. Tencerede yapılan sulu yemek çeşitlerinin Türk mutfağı kadar bol olduğu başka bir yemek kültürü yoktur. Doğal baharatlar mutfağımıza müthiş bir aromatik lezzet çeşitliliği sağlar. Türk mutfağı çorbaları, sebze yemekleri, sağlıklı atıştırmalıkları ve muhteşem sütlü tatlılarıyla sağlıklı mutfak kavramıyla uğraşanların ilgi odağıdır. Yeşil sebzeleri, bulguru, yoğurdu bizim kadar çok kullanan mutfakların sayısı oldukça azdır.
LEZZET VE SAĞLIK BİRARADADIR
Türk mutfağı sağlıklı ve lezzetlidir. Bu iki unsuru biraraya getirdiği için övünülecek bir mutfaktır. Cacık, humus, çoban salatası, turp, semizotu, roka salatası, günlük hazırlanan bol sirkeli yerel turşular, yemekle birlikte tüketilen taze çiğ sebzelerin çeşitliliğini başka bir mutfakta bulamazsınız. Yoğurt ve yoğurtla birlikte tüketilen sıcak ve soğuk yiyecekler mutfağımızın yüz aklarıdır. Yoğurdu sebzelerle, tahıllarla, bakliyat grubu gıdalarla bu kadar çok kullanan başka bir yemek kültürüne rastlamak imkansız gibidir.
Türk mutfağının kullandığı yağlar genellikle sağlıklıdır. Akdeniz kültüründe zeytinyağı ile yapılan yemeklerin çoğu bizimdir. Türk mutfağında hayvansal yağ tüketimi vardır ama oldukça sınırlıdır. Kebabı, pirzolayı, lahmacunu, döneri her gün tüketenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Türk halkı kahvaltıya sosisle, jambonla başlamaz. Sucuğu, pastırmayı sever ama en çok haftada bir veya ayda birkaç kez yer.
Türk mutfağı Anadolu topraklarında uygarlık sunmuş bütün kültürlerin ortak mirasıdır. Bu mutfakta Türk, Ermeni, Arap, Yahudi yemek kültürlerinden müthiş tat ve lezzet kırıntıları mutlaka vardır. Birkaç istisna dışında ne çok fazla yağ, doymuş yağ, iç yağı, kuyruk yağı ne de başka sağlıksız unsurlar içerir. Türk mutfağının önemli bir özelliği daha var: Türk mutfağı şişmanlatmıyor. Türk mutfağının niçin şişmanlatmadığını daha sonraki yazılarımızda tartışacağız.
AKLINIZDA OLSUN
FAST-FOOD BESİNLER NEDEN SAĞLIKSIZ?
Enerji içerikleri fazladır.
Karbonhidrat ve yağ muhteviyatları fazladır.
Doymuş ve trans yağlardan zengindir.
Rafine-işlenmiş karbonhidrat ve basit şeker miktarları yüksektir.
Pişirme yöntemleri kızartma veya tavada hazırlanmaya dayanır.
Vitamin, mineral ve antioksidan içerikleri düşüktür.
Posa yönünden zayıftır.
Protein kaliteleri genellikle kötüdür.
Kızartılmış yağları tekrar tekrar kullandıklarından kanserojen madde olasılığı artabilir.
Sebze ve meyve içerikleri son derece düşüktür.
NASIL YAŞIYORLAR?
AKREP NALAN (Şarkıcı)
52 yaşındayım. 1.76 boyundayım. Günde iki öğün yemek yiyorum. Kahvaltı benim için en önemli öğün. Beyaz peynir, domates ve zeytin çeşitleri kahvaltıda olmazsa olmazlarım. Saat beş gibi akşam yemeğini yiyorum. İki öğün arası karnım acıkırsa meyve atıştırıyorum. Sebze ve meyveyi çok seviyorum. Tavuk etini pek tercih etmiyorum. Kırmızı eti özellikle balık etini çok seviyorum. Koyun ve kuzu eti kesinlikle yemiyorum. Sigarayı bir buçuk yıl önce bıraktım. Alkol de ara sıra içiyorum. Vücudum için gerekli vitamini yediğim sebze ve meyvelerden karşılıyorum. Son birkaç senedir uykum düzene girdi diyebilirim. Akşamları 11.30 gibi yatıyorum. Sabahları 06.30’da kalkıyorum. Yüzmeyi çok seviyorum. Yazın günde iki saat yüzüyorum. Stresli bir iş yapıyorum. Zaman zaman bu stres sağlığımı da olumsuz etkiliyor. Ailemden gelen ırsi bir hastalık yok. Düzenli olarak Aspirin kullanıyorum.
PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU
Nalan Hanım’ın kilo sorunu hep var ve muhtemelen hep olacak. Biz onu kilolarıyla birlikte tanıdık ve sevdik. Yapması gereken mümkün olduğu kadar uzun bir süre içinde ve %5-10’luk kilo kaybı hedefleriyle yavaş ama kararlı bir şekilde fazla yağlarından kurtulmak! Araştırmalar kilo fazlalığı nedeniyle ortaya çıkan sağlık sorunlarından uzaklaşabilmek için %5-10’luk kayıpların bile yeterli olabileceğini gösteriyor. Anlattıklarına göz atıldığında Nalan Hanım’ın kilo sorunu kötü beslenmekten değil, fazla kalori tüketmekten ve hareketsizlikten kaynaklanıyor. Nalan Hanım’ın iyi bir beslenme planı ve profesyonel bir kilo yönetimi programı ile sağlıklı kilolara yaklaşabileceğini, en azından %10’luk bir kilo kaybını başarabileceğini düşünüyorum. Uykusunu düzene sokması, sebze-meyve ağırlıklı bir beslenme planı oluşturması çok iyi kararlar. Tiroid fonksiyonlarını gözden geçirtmesinde, insülin direnci yönünden incelenmesinde yarar olabilir. Sevgili Nalan Hanım’a egzersizi, keyfi, huzuru bol, kalorisi sınırlı bir yaşam diliyorum.