Paylaş
Yaşasın Hayat’ın beslenme uzmanları bu haftaki toplantıda enteresan bir tespitlerini aktardılar: Teknede (gemide, yelkenlide, yatta)
tatil yapanların çoğu kilo alarak dönüyormuş. Bakın o toplantıda neler konuştuk ve ne kararlar aldık...
İmkânı olanların bir bölümü yaz tatillerini denizde teknelerle seyahat ederek geçirmeyi tercih ediyor. Bunun için mutlaka bir tekneye sahip olmanız da gerekmiyor. Kiralamanız veya tekne ya da gemi turlarına katılmanız da mümkün.
Tekne seyahatleri farklı, muhtemelen de daha eğlenceli, keyifli ve dinlendirici. Ne var ki özellikle iki-üç haftadan uzun olursa bu seyahatlerin küçük bir kusuru var: Dikkat etmezseniz kilo alabiliyorsunuz.
Nedeni şu: Teknede hareket imkânınız kısıtlı hale geliyor. Özellikle “yürüme” işi neredeyse sıfırlanıyor. Egzersiz konusu sadece “yüzme” ile sınırlı kalıyor. Yani “tekne şişmanlığının” ilk nedeni hareketsizlik! Buna bir de denizin ve seyahat etmenin getirdiği yeme içme rahatlığı ve fazlalığı da eklenince kilo almamanız imkânsız hale geliyor.
Özeti şu: Tekne seyahatine çıkanların daha sık ve bol yüzmeleri, özellikle su içi aerobik çalışmalarına (aquarobik egzersizler) birazcık daha zaman ayırmaları ve tabiî ki yeme içme konusunda da daha dikkatli olmaları lazım.
Açlık şekeri mi, tokluk şekeri mi önemli?
Kanda şeker dengesinin korunması, sağlığımızı doğrudan etkileyen mühim bir konu. Kan şekerinin düşüklüğü de (hipoglisemi), yüksekliği de (hiperglisemi) önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Sağlığını dikkatle izleyen herkesin bedenindeki “şeker-insülin dengesi” hakkında fikir sahibi olması gerekiyor. Bu bilgiye en doğru yaklaşım ise açlık ve tokluk kan şekerleri, açlık ve tokluk insülin değerleri ile hbA1c seviyelerini öğrenmekten geçiyor.
Özeti şu: Kan şekeri profilinizi tam olarak anlamak ve fazla kilolu, yağlı karaciğerli, diyabetli, gutlu, hipertansiyonlu biri olmamak istiyorsanız bu beşli değerlendirmeyi birlikte yapmanızda fayda var.
Kabızlık çocukları yoruyor
Tıpkı büyükler gibi bebekler ve çocuklarda da kabızlık sorunu gündelik yaşam akışını olumsuz yönde etkiler. Kabızlık ve eşlik eden ağrılı tuvalete çıkma hali, çocuk ve bebeklerin sıkıntı çekmelerine neden olurken anneleri de üzer.
Özellikle devamlı hale geldiğinde sorunu bir çocuk hastalıkları uzmanıyla çözme yoluna gitmekte fayda var ama siz şu bilgileri de bir kenara not edebilirsiniz:
Dört aylıktan büyük, ek gıdalara geçmiş bebeklere rendelenmiş, püre haline getirilmiş armut ya da elmadan birkaç çay kaşığı vermek işe yarayabilir. Su tüketimini dikkatle takip etmek de önemli bir ayrıntıdır. Daha büyük çocuklardaysa yemek aralarında sık ve az az su içirilebilir.
Hazır bebek mamalarına geçilmişse meyveleri olanlar tercih edilebilir. Yaşını geçmiş çocuklarda sebze çorbaları, sebze püreleri, meyve kuruları eklenmiş ve blender’dan geçirilmiş yoğurt da denenebilir.
Bu arada çocuğun tuvalet alışkanlığını da düzenli hale getirmesini sağlamanız gerekiyor. Önemli bir bilgi de şu: Yakınmalar sürüyor, kabızlık süresi uzuyorsa, dışkıda ya da temizlenme sırasında kan görülüyorsa, çocuk tuvalete çıktıktan sonra da karın ağrısından yakınıyorsa daha fazla beklemeden bir pediatri uzmanından yardım isteyin. Pediatrist önermeden bitki çayları veya bağırsak çalıştırıcı ilaçları denemeyin.
Karaciğer yağlanmasının ilacı bulundu!
Size iyi bir haberim var: Yeni ve güvenilir araştırmalar, düzenli aerobik egzersizlerin, özellikle yürüyüşlerin karaciğer yağlanmasını da iyileştirdiğini gösteriyor.
Her gün en az 7 bin 500 adım atmayı ihmal etmeyecek, bunun için de günde en az 30 dakika tempolu yürüyüş yapmayı vazgeçilmez alışkanlıklarınızdan biri haline getireceksiniz.
Yürümek bir taraftan karaciğerde oluşan insülin direncini kırarak, diğer taraftan karaciğer hücrelerindeki mitokondriaların (enerji üretim merkezlerinin) sayı ve işlevlerini artırarak, diğer taraftan da karaciğerdeki iltihabi süreçleri baskılayarak (egzersiz CRP, İL-6 gibi enflamatuar sitokinlerin üretimini azaltıyor) yağlanmayı tersine çevirebiliyor.
Proteinden zengin diyetler kilo kontrolünü kolaylaştırıyor
Protein oranı yükseltilmiş probiyotiklerden zengin beslenme tarzı yeni beslenme trendlerinin en çok rağbet edilenlerinden biri. Protein zengini besinler açlık ve tatlı krizlerini azalttıkları, metabolizmayı hızlandırdıkları ve diyete rağmen enerji yoksunluğuna sürüklemedikleri için diyet yapanlar tarafından tercih ediliyor.
Ana öğünlerde kırmızı et, tavuk, hindi eti, balık, yumurta, peynir gibi protein içeriği yüksek hayvansal besinlere veya mercimek, kuru fasulye vb. bakliyatlar gibi protein zengini bitkisel gıdalara ağırlık vererek, atıştırmalarda da makul miktarda badem, fındık, ceviz yiyip içecek olarak ayran tercih ederek protein bakımından güçlendirilmiş bir beslenme planını oluşturabilirsiniz.
Ama bunu yaparken protein zengini yiyecekleri de sınırsız miktarlarda tüketebileceğinizi düşünmeyin ve yürümekten vazgeçmeyin.
Çayı ne zaman içelim
İster bizim geleneksel “Türk çayı”mız, ister yeşil çay fark etmiyor, çayın her türlüsü her geçen gün biraz daha popüler biraz daha sağlıklı bir içecek olarak öne çıkıyor. Özellikle güçlü antioksidan yapısı, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilen çayları neredeyse bir doğal eczane haline getiriyor.
Çaydaki kateşinlerin ve kuvarsetinin damarları koruduğu, kalp krizi ve inme riskini azalttığı, bellek kaybı süreçlerini yavaşlattığı, hatta kansere karşı bile koruma sağladığının anlaşılması çayı doğal bir ilaç yapıyor.
Peki, bu mükemmel içecekten nasıl daha iyi faydalanabiliriz? Çayı ne zaman içersek daha fazla sağlık yararı kazanabiliriz? Bu soruların cevabı çok önemli, nedeni şu:
Çaydaki antioksidanların etkisi 30-40 dakika sonra başlayıp en fazla iki saat sonra da bitiyor. Bu da günlük çay zevkini sadece belirli bir zamana sıkıştırmanın yanlış olduğu, doğrusunun çay tüketimini gün içine yaymak olacağını gösteriyor. Arka arkaya birkaç bardak çay içmek yerine bir bardak sabah, bir bardak öğlen, bir bardak da akşamüzeri içmekte fayda var.
Paylaş