Tatlı, şeker hastası yapar mı

Tatlılara düşkün biriyseniz, işiniz zordur. Tatlı tutkunlarının kilolarını yönetmekte zorlandıkları, diş çürükleri ve hipoglisemi başta olmak üzere bazı sağlık problemlerine daha kolay yakalandıkları bilinir.

Tatlılar, sadece kendi kalorileri ile değil, yemek yemenin zevkini artırmaları nedeniyle de kilo sorununu tetikler.

Tatlı veya şekerli besinler denince aklınıza sadece çay ya da kahvede kullandığınız şeker gelmesin. Sofra şekeri, tatlı lezzet vericilerden sadece biridir. Vücudumuzun enerji kaynağı olarak kullandığı başka şekerler de var. Bilim insanları, şekerleri kimyasal yapılarına göre monasakkaritler (bir şeker ünitesi) ve dissakkaritler (iki şeker ünitesi) şeklinde sınıflandırıyor. Sofra şekerinin kimyasal adı Sukroz. Sukroz, bazı sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunmaktadır. Meyvede ve balda bulunan şekerin adı Fruktoz, sütte bulunan doğal şekerin adı ise Laktoz’dur.

KANDA ŞEKER DENGESİ ÇOK ÖNEMLİDİR

Hangi tür şekeri alırsanız alın, tümünün birer kalori deposu, ama aynı zamanda güç kaynağı olduğunu unutmamalısınız. Şeker ve benzeri besin unsurları, karbonhidratlar grubunda yer almaktadır. Yürürken, koşarken, siz farkına varmadan akciğerleriniz nefes alıp kalbiniz çarparken ve hatta rüya görürken ihtiyaç duyduğumuz enerji bile karbonhidratlardan sağlanır. İşte bu nedenle vücudunuz kan şeker seviyenizi, dar hudutlar içerisinde ısrarla korur. Kan şekeriniz normalin üzerine çıktığında, pankreas beziniz insülin hormonu salgılar. Bu hormon, fazla şekerin depolanması için karaciğer, kas ve diğer hücreleri anında uyarır, şeker, kas ve karaciğerde glukojen olarak depolanır.

Kan şekeriniz normalin altına düştüğünde ise pankreasınız glukagon isimli hormonu devreye sokar. Glukagon, insülinin talimatıyla kas ve karaciğerde depolanan glukojeni, glukoza dönüştürür. Bu ve benzeri pek çok hormonal, kimyasal ve başka süreçlerle, kan şekerinin hassas hudutlar içerisinde kalması sağlanır.

AŞIRI TATLI TÜKETMEK TEHLİKELİ Mİ

Ailesinde şeker hastaları bulunanların, anne, baba ya da kardeşlerinin bir veya daha fazlası şeker hastası olanların, önemli bir korkusu vardır: Şeker tüketimlerinin onları da şeker hastası yapması! Hemen belirtelim ki bu yanlış bir bilgidir. Besinlerle alınan şekerler, diyabete neden olmaz.

Şeker hatalığına yakalanma olasılığınız, tükettiğiniz şeker miktarıyla sadece bir noktada bağlantılıdır. Eğer, fazla miktarda şeker kullanır ve bu nedenle aşırı kilolu ve şişman biri haline gelirseniz, şeker hastası olmanız kolaylaşır. Yani genetik olarak şeker hastası olmaya eğilimli biriyseniz, diyabete yakalanma riskiniz de yediğiniz şekerden çok yaş artışı, şişmanlık ve geçirdiğiniz bazı hastalıklara bağlıdır.

EKŞİ ELMAYA, TATSIZ ARMUDA GÜVENMEYİN

Eğer şeker hastasıysanız, tükettiğiniz karbonhidrat ve şekerin kaynağını değil miktarını sorgulamalısınız. Ekşi elmadan, tatsız armuttan veya baldan kazandığınız şekerin, çaya eklediğiniz şekerden farklı olmadığını unutmamalısınız. Şeker hastası da olsanız, bir şeker düşmanı gibi davranmamalısınız. Ilımlı, orta düzeyde bir şeker tüketiminin, dengeli bir diyabet diyetinin olmazsa olmaz parçası olduğunu bilmelisiniz.

Sırası gelmişken, şeker tutkunlarını korkutan bir başka şehir efsanesine de açıklık getirmekte fayda var. Kısa zamanda fazla miktarda şeker tüketiminin, hipoglisemiyi yani kan şekerinin aniden düşmesi sorununu tetikleyebileceği korkusu hep vardır. Şekerli besinlerin hızla ve fazla miktarda tüketimini takiben, bazı kişilerin baş ağrısı, uyku hali, yorgunluk, çarpıntı veya sinirlilik gibi hipoglisemi semptomları yaşadıkları bilinmektedir. Bazı insanlarda, aşırı şeker yüklü besinleri takiben, pankreas çok fazla insülin salgılamakta ve bunun sonucunda da kan şekeri hızla normalin altına düşmektedir. Ancak yemekten iki-dört saat önce ortaya çıkan bu durumun, sanıldığı kadar sık görülen bir problem olmadığı bilinmektedir. Kısacası, eğer ciddi bir insülin salgılama bozukluğu yaşamıyorsanız, şeker tüketimi de hipoglisemiyi kolay kolay tetiklemez.

SEBZENİN TAZESİ, MEYVENİN OLGUNU İYİDİR

Tatlı tüketimini, sadece toz ve kesme şeker yemek gibi düşünmemelisiniz. Şeker sadece balda, pekmezde, reçelde de bulunmaz. Gün boyu tükettiğimiz tatlı meşrubatlarda, süt, yoğurt, ekmek, bisküvi, galetalarda, dahası meyve ve sebzelerde bol miktarda şeker mevcuttur. Şeker, bazı besinlerde doğal olarak vardır, bazılarına tat, lezzet, yapı ve hacim oluşturması nedeniyle sonradan eklenir.

Sırası gelmişken size küçük bir mutfak tüyosu verelim: Sebzelerin genç ve taze olanlarını, meyvelerin en olgunlarını tüketmeye çalışın. Meyveler olgunlaştıkça, taşıdıkları karbonhidratları şekere dönüştürmekte ve bu nedenle tatlanmaktadır. Sebzeler olgunlaşmadan önce daha tatlıdır, olgunlaştıkça şekerlerinden nişasta yapılmaktadır. Meyveleri olgunlaştığı zaman yemeye, sebzeleri çok uzun süre depolamadan tüketmeye özen gösterin.

Safra kesesi taşınız mı var

l Kadınsanız

l Ailenizde safra kesesi taşı hikayesi varsa

l 55 yaşın üstündeyseniz

l Kilo sorununuz varsa

l Son zamanlarda hızlı bir kilo verme süreci geçirdiyseniz

l HDL kolesterolünüz düşük, trigliserit seviyeleriniz yüksekse

l İnce veya kalın bağırsakta müzmin bir hastalığınız varsa (örneğin Crohn hastalığı)

l Sık sık hamile kaldıysanız

l Menopoz sonrası östrojen hormonu kullanıyorsanız

l Doğum kontrol hapı kullanıyorsanız

l Gemfibrozil gibi bazı lipid azaltıcı ilaçlar alıyorsanız

l Orak hücreli anemi hastasıysanız

l Sirozunuz varsa

l Hiç egzersiz yapmıyorsanız, safra kesesi taşı oluşturma riskiniz artmıştır. Üst karın bölgenizden sağ omuz tarafına yayılan ani ve özellikle yemek sonrası başlayan şiddetli karın ağrınız varsa, sizde de safra taşı olabilir. Bu ağrıya bazen ateş, bulantı, kusma, ciltte ve gözde sarılık bulguları, koyu renkli idrar, açık renkli gaita gibi belirtiler de eklenebilir. Böyle bir durumda, hemen doktorunuza başvurmalı ve gereken testleri yaptırmalısınız.

Kilo verirken hedef ne olmalı

Vücut ağırlığınız ile ilişkili olarak vereceğiniz bir kararda ilk hedefiniz, mevcut kilonuzun yüzde 10’unun verilmesi olmalıdır. Eğer öncelikle bu hedefe ulaşabilirseniz, gerekiyorsa daha sonraki basamaklara geçebilirsiniz. Bir başka deyişle kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununuz için uygun bir zayıflama programı ile başlangıç kilonuzun yüzde 10’unu verebilir ve bu kilo kaybınızı bir yıl kadar koruyabilirseniz, birinci hedefe ulaştığınızı düşünebilirsiniz.

Buradaki temel yaklaşım, kilonuzdaki yüzde 10 kayıpla, şişmanlığınızdan dolayı karşı karşıya kaldığınız ciddi sağlık riski faktörlerinin önemli ölçüde ortadan kalkmasıdır. Bu aşamanın başarılması, daha sonraki kilo kayıplarınız için de sizi motive edecektir.
marslan@yasasinhayat.org

Beyaz ya da esmer

Çay ve kahvemdeki şekeri bırakamıyorum, onun yerine esmer şeker kullansam olur mu?

Diyet yapanların sıklıkla yaptıkları hatalardan biri, esmer olan yiyeceklerin (fazla işlem görmemiş un veya şekerli yiyecekler) kalorisinin çok daha az olduğuna inanmalarıdır. "Hep kepekli ekmek yiyorum, hiç zayıflamıyorum" şeklindeki cümleleri sıkça duyarız. Ama unutmayın ki fazla işlem görmemiş yiyeceklerin de beyazlarından çok fazla farkı yoktur. Farkı sağlayan glisemik indeks değerlerindeki değişmedir.

4 gr. küp esmer şeker 15,8 kalori iken 4 gr küp normal şeker 16,2 kaloridir. Benim size önerim çay ve kahvenizde günlük tükettiğiniz şeker miktarını ilk hedef olarak yarıya düşürmek, daha sonra damak tadınızdaki değişim sürecine göre yavaş yavaş şekeri azaltmanızdır.

Atıştırmayı sever misiniz

Ailece saat 20.00’den sonra sürekli abur cubur yeme alışkanlığımız var. Akşamları ne yersek bizim için daha az zararlı olur?

Akşam atıştırmaları çok sevilen bir ara öğündür. Televizyonda sevdiğimiz diziye kendimizi kaptırmışken, çok heyecanlı bir film izlerken... Bir şeyler atıştırarak keyif aldığınız anlar ne kadar çoğalırsa, işiniz o kadar zor demektir. Sevdiğiniz aktiviteleri özellikle azaltmadan devam etmeniz, fakat bunların yanındaki abur cubur miktarını azaltmanız gerek. Akşam atıştırmalarını önlemek için şunları deneyin: Asla ara öğünleri atlamayın. Akşamları sebze, salata, yoğurt yiyin. Akşam yemeğinden 1-2 saat sonra meyve tüketin. Akşam bol bol açık çay ve su için.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

Tel: (0212) 236 73 00
Yazarın Tüm Yazıları