Paylaş
Bunlardan biri de bayılma hali. Bu sorun kadınlarda daha sık görülüyor. Aniden gelişen şuur kayması, renk solması, terleme ve kısa süreli bir bilinç kaybının birlikte olduğu bu durum uzun sürmez ve kısa bir sürede kendiliğinden düzelir. Ama yine de bayılma nöbetlerini ciddiye almakta, arkasında gizlenmiş bir sağlık problemi olup olmadığını araştırmakta fayda var. Yani bayılma ataklarını hemen psikolojik nedenlere bağlayıp boş vermek doğru bir yaklaşım değildir. Bayılma çok ciddi, çok önemli sağlık problemlerinde ilk işaret olabiliyor. Böyle durumlarda altın değerinde bir zaman dilimi kaybediliyor.
PSİKOLOJİK DE OLSA ÖNEMLİDİR
Ama yine de (ne iyi ki) bayılmaların çoğunun arkasında ciddi bir sağlık sorunu bulunmuyor. Psikolojik kökenli bu tür bayılmalara özellikle kadınlarda daha sık rastlanıyor. İşle, eşle, aileyle, çevreyle ortaya çıkan bazı çatışmalar bayılma nöbetlerini tetikleyebiliyor. Bu durumlarda bile sorunu hafife almamak, bir psikiyatri uzmanından yardım istemek gerekiyor.
Bayılmanın en sık görüldüğü bedensel hastalıkların başında kalp sorunları geliyor. Kalp ritmindeki bozulmalar, kalp kapak hastalıkları, kalp içindeki pıhtılar ya da buradan kopan pıhtıların oluşturduğu damar tıkanıklıkları, kalp tümörleri, doğumsal kalp hastalıkları bayılmalara sebep olabiliyor. Özellikle kalp ritminin birden bire değişmesi, hızlanması, yavaşlaması ya da teklemesi bayılma nöbeti ile sonuçlanıyor. Örneğin yaşlı insanlarda “hasta sinüs sendromu” gibi sorunlarda, genç insanlarda taşikardi ataklarında, orta yaş ve sonrasında kalp krizleri ataklarında bayılma nöbetleri ortaya çıkabiliyor.
DİĞER NEDENLER...
Çok nadir olarak öksürme nöbetleri, hatta tuvaletteki ıkınmalar bile bayılmaya sebep olabiliyor. Arka arkaya atılan kahkahaların bayılttığı insanlar bile var. Dişçi korkusu, kan verme ya da iğne görme gibi durumlar, yaralanmalar ve başka nedenler de bayılmaya sebep olabiliyor. Çok sık yakalı bir gömleğin, boynu fazlaca sıkıştırmış bir kravatın bir bayılma nöbetini davet edeceği de aklınızda olsun.
Bayılma her ne sebeple meydana gelirse gelsin bir sağlıksızlık işaretidir. Arkasında kalp krizinden beyin tümörüne, kulak problemlerinden beyincik hastalıklarına, kaynana ile yaşanan hoşnutsuzluklardan iç sıkıntılarına kadar pek çok problem olabilir.
Emzirme esnasında beslenme nasıl olmalı
Pek çok anne doğumdan sonra doğum öncesi kilosundan fazla kilodadır. Bu fazla kilolardan bir an önce kurtulmak istese de bu kiloların yavaş ve zaman içinde verilmesi daha doğrudur. Bebeği emzirirken rejim yapılmamalıdır. Çünkü bebek temel besin maddeleri için zengin içerikli anne sütüne muhtaçtır.
· Emziren annenin günde an az 2000-2500 cal ihtiyacı vardır.
· Emzirme sırasında yüzde 50 daha fazla kalsiyum, C vitamini, B12 vitamini, Folik asit ihtiyacı vardır.
· Yüksek kaliteli taze ürünlerle desteklenmiş çeşitli ve dengeli diyet en uygun çözümdür.
· Ayrıca en az 2 lt. su tüketilmelidir.
· Süt ve süt ürünleri kalsiyum açısından oldukça zengindir.
· Et-tavuk-balık protein açısından çok gereklidir.
· Yeşil yapraklı sebzeler-tahıl ürünleri vitamin, mineral açısından zengindir.
· Taze meyveler oldukça iyidir fakat düşük asitli ve pişmiş şekilde daha iyi tolere edilir.
· Kuru baklagiller bebekte gaz oluşturur.
· Çilek, fazla kakao tüketmek, baharatlar bebekte kızarıklık ve döküntüye yol açabilir.
· Alkol tüketmek bebeğe zararlı olabileceği için kısıtlanmalı, çok gerekiyorsa emzirme sonrası 1 bardak şarap veya bira gibi alkol oranı düşük içecekler seçilmelidir.
· Çay-kahve tüketimi fazla olursa bebeğinize geçen kafein huzursuz olmasına yol açabilir.
Enfeksiyonlar, kanser ve kalp hastalıkları çok önemli
Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni raporlarına göre insan yaşamını sonlandıran üç temel sağlık sorunu var: Bulaşıcı hastalıklar, kanserler ve kalp damar hastalıkları. Bu üç hastalık grubu ile mücadelede tatmin edici yeni başarılar kazanılmadıkça işimiz zor görünüyor. En umut verici sonuçlar enfeksiyon hastalıkları alanında alınıyor. Bununla birlikte AIDS ve bazı virüs hastalıkları önemini hâlâ koruyor. Kanser vakalarındaki artış hemen her ülkede dikkati çekici boyutlara ulaşmış durumda. Kalp damar hastalıklarındaki artıştan ise özellikle beslenme yanlışları sorumlu tutuluyor. Beslenmede yapılan hatalar çözümlenmedikçe bu sorunu da çözümlemek zor görünüyor.
Paylaş