Herhangi bir tansiyon ölçümünde kan basıncınız azıcık yüksek çıkarsa hemen telaşlanmayın.
Biz doktorlar kan basıncınızın 140/90 mm/Hg’nin altında olmasını, hatta 130/85 mm/Hg’yi geçmemesini isteriz ama kan basıncında geçici yükselmelere yol açabilen pek çok durum var ve bunlardan en önemlisi aşırı stres. Stres kontrolü yetersiz, duygusal durumu değişken kişilerde en basit bir ruhsal travma, endişe, korku ve heyecan kan basıncını bir hayli yükseltebiliyor. “Beyaz önlük hipertansiyonu” olarak bilinen durum, “stres-hipertansiyon” ilişkisine güzel bir örnek. Bazı kişiler tansiyonlarını ölçmek için kendilerine yaklaşan doktor, hemşire, eczacı ya da başka bir sağlık görevlisini görür görmez -farkına varmadan- telaşlanıp strese giriyor, korkup endişeleniyor. Bu durum (özellikle doktor muayenelerinde, hastane polikliniklerinde ve eczanelerde yapılan tansiyon ölçümlerinde) sık rastlanılan bir probleme, ani ama geçici kan basıncı yükselmelerine sebep oluyor. Bu tip heyecanlı, telaşlı kişilerde tansiyonun birden bire fırlamasına yol açan şey yalnızca doktor-hemşire-eczacı olmayabiliyor. Bazı kişiler evde kendi kendilerine ve çocuklarına veya işyerinde arkadaşlarına ya da yardımcılarına yaptırdıkları kan basıcı ölçümlerinde bile gereksiz yere aşırı heyecana kapılabiliyor. Kan basıncında bu durumda da beklenmedik yükselmeler ortaya çıkabiliyor. İşin kötüsü, tansiyon yüksekliği var korkusuyla telaş, endişe hali daha da artıyor, 3-5 dakika sonra yapılan yeni ölçümlerde değerler daha da yüksek bulununca ortalık iyice karışıyor!
NE YAPMALI?
Böyle durumlarda yapılması gereken, bir “hipertansiyon merkezi” ile temas ederek kan basıncı yüksekliği yönünden iyi bir incelemeden geçmek. Çünkü bu tür tansiyon yükselmelerinin arka planında bazen başlangıç halinde bir hipertansiyon bulunabiliyor. Hatta sadece heyecana bağlanan tansiyon artışlarının da aslında daha önce gözden kaçmış bir hipertansiyon halinin ilk işareti olduğu saptanabiliyor. Özellikle 40 yaş ve sonrasında herkesin yılda 3-5 kez kan basıncını kontrol ettirmesinde fayda var. Özellikle kilo sorunu olanların, şeker hastalarının, kan yağlarında dengesizlik, damar sertliği, kalp problemi bulunanların, gut hastalarının, ailesinde hipertansiyon sıklığı yüksek olanların bu kontrolleri 3-5 ayda bir yaptırmaları gerekiyor. Çünkü hipertansiyon hekimler tarafından “sessiz katil” olarak tanımlanıyor. Bunun nedeni herhangi bir belirti vermeden işini sinsice görebilmesi, gözde, böbreklerde, beyinde ve kalpte ciddi sağlık problemlerine yol açabilmesi...
SONUÇ...
Haberiniz olmadan yıllarca yüksek bir kan basıncına sahip olarak yaşayabilirsiniz. Toplumumuzun neredeyse -yetişkin nüfusun- dörtte birine yakınında hipertansiyon olduğu belirtiliyor. Ve ne yazık ki bu kişilerde belirti ve bulgular kan basıncı çok ileri evrelere ulaşıncaya kadar, hatta yaşamı tehdit eden problemler ortaya çıkana dek gözden kaçabiliyor. Zaten bu nedenle çoğu hipertansiyonlu hiçbir şeyin farkına varmadan, aramızda kendisini sağlıklı zannederek dolaşıyor. Bir çalışmaya göre hipertansiyonluların neredeyse yarısı böyle bir sorunu olduğunu bilmiyor. Baş ağrıları, yorgunluklar, aşırı terleme, çarpıntı, göğüs sıkıntısı, kas krampları, sık idrara çıkma gibi belirtiler hipertansiyonla birlikte görülebilir ama hipertansiyon sorununun belirti vermeden ilerleyen bir sağlık sorunu olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Hipertansiyonlu biri olup olmadığını anlamanın tek bir yolu vardır, o da kan basıncı ölçümleridir.
Tüp bebekte tek embriyo dönemi
Yurdumuzda, tüp bebek uygulamalarına yönelik yeni bir yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Buna göre 35 yaş altındaki kadınlara ilk iki deneme için rahim içine tek embriyo transferine izin verilmektedir. ıki deneme sonrası gebelik olmazsa, sonraki denemelerde 2 embriyo transferine izin verilmektedir. 35 yaş üzerindeki kadınlara ise iki embriyo transferine izin verilmektedir. Önceden her yaş grubuna 3 embriyo transferine izin veriliyordu. şimdiki yönetmelikte amaçlanan, çoğul gebeliklerin önlenmesi ve dolayısıyla prematüre yoğun bakım ve erken doğuma bağlı sorunların önlenmesidir. Tek embriyo transferiyle gebelik oranları azalacağından, deneme sayılarının artacağı tahmin edilmektedir. Teknolojideki ilerlemeler ve merkezlerin tek embriyo konusunda tecrübelenmesi ile gebelik oranlarının daha iyileşeceği umut edilebilir. Aynı yönetmelikte, zorunlu haller (kanser, radyo-kemoterapi alınacak olması gibi) dışında sperm ve yumurta dondurulması da kesinlikle yasaklanmıştır. Tüp bebek yaptırmaya karar vermeden önce, hekiminizle mevcut durumu iyice konuşup anlamanız gerekmektedir. Dr. Erhan CANKAT
GLA’nın fazlası zararlı mı?
Uygun dozlarda faydalanıldığında sağlığa yararlı olabilen omega-6 yağlarından biri de “gama linoleik asit”tir. Gama linoleik asit, özellikle çuha çiçeği tohumu yağlarında bol miktarda bulunuyor. Daha önceleri hodan tohumundan da elde ediliyordu ama şimdilerde daha çok çuha çiçeği tohumundan elde edileni tercih ediliyor. Özellikle cilt yaşlanmasını geciktirme, cildi nemlendirme, sıkılaştırma ve hormonal dengeyi destekleme söz konusu olduğunda GLA 35 yaş sonrası kadınların faydalanabilecekleri doğal desteklerden biri olarak gösteriliyor. Bilhassa sık sık dışarıda yemek zorunda olan, fast food besinler tüketen, kırmızı et ağırlıklı beslenen, şeker yoğunluğu yüksek yiyecekleri sevenlerin GLA’dan destek olarak faydalanmaları doğru olabilir. GLA’nın özellikle yangısal süreçleri baskılaması nedeniyle de önemli bir orta yaş desteği olabileceği belirtiliyor. Bununla birlikte GLA’dan faydalanmayı düşünüyorsanız, diğer besin desteklerinde olduğu gibi doktorunuza danışmalısınız.