Paylaş
Yeni strateji şu: Madem ki stresi yok etmek mümkün değil, o zaman stresle başa çıkma yollarını öğrenmeli, ucundan kenarından bir şekilde hepimiz birer “stres yönetimi uzmanı” olmalıyız. Doğru yaklaşım da bu zaten.
Stresin davranışlarımızın çoğuyla yakın ilişkisi var. Başarısızlıklarımız, aile-iş sorunlarımız, sosyal çevremiz ve akrabalarımızla ilişkilerimiz, uyku sorunlarımız, hırslarımız, endişe ve korkularımızın her biri birer stres üreticisi.
Yeme davranışlarımız, sevme sevilme biçimlerimiz, baş ağrısından hipertansiyona, koroner kalp hastalığından kansere, bağışıklık bozukluklarından ülsere, depresyondan çarpıntıya farklı sağlık sorunlarımızın çoğu stresle yakından ilişkili. Bu kesin!
Kısacası, farkına varsak da varmasak da, ciddiye alsak da almasak da yaşadığımız problemlerin büyük bir kısmı stres sorunuyla bir şekilde bağlantılı.
Stresin kilo sorununda da önemli bir payı var. Bunu anlamak için kilo veya stres uzmanı olmaya gerek yok. Şu basit gözlem konunun önemini yeteri kadar açıklıyor: Stresli insanların sayısı arttıkça kilo problemi yaygınlaşıyor. Stres ciddi bir “kilo tetikleyicisi”.
Kısacası, hangi besinleri ne zaman, neden, ne miktarda yiyip içtiğimiz stres düzeyimizle yakından ilişkili. Eğer stresini yönetemeyen biriyseniz, sağlıklı beslenebilmeniz de, kilonuzu yönetebilmeniz de mümkün değil.
İşte bu nedenle “stres-kilo ilişkisi” sorununu masaya yatırdık, enine boyuna inceleyip karışık bir “dosya” hazırladık. İşte o dosya...
Stresli lokmaları yutmayın!
Stresten en çok etkilenen organların başında beynimiz geliyor. Beynimiz, metabolizma ve beslenme bakımından da çok aktif bir organ. Yemeyi düşünme, açlığı ve tokluğu yönetme ve daha pek çok “yeme davranışımız” beynimizle bir şekilde bağlantılı.
Yani, her sofrada bir sandalye ‘strese’ ayrılmış durumda. Sofralarımızda o da var. Bazı lokmaları “stres topu” gibi yutuyor, yedikçe rahatlamaya çalışıyoruz. Bazen bilerek, bazen bilmeyerek, lokmaları “stres niyetine” yutuyoruz.
Psikologlar Zuhal Baltaş ve Acar Baltaş tarafından hazırlanan, “stres konusunda en çok satan kitap” deyimini hakkıyla elinde tutan “Stres ve Başa Çıkma Yolları” adlı kitapta (Remzi Kitabevi/2010) iki değerli hocamızın şu saptamaları çok önemli:
Beynin bazı işlevlerini yerine getirmesinde besinlerin önemli etkileri var. Mesela beyin sağlığı besinlerdeki yağ, protein ve karbonhidrat miktarından, hatta alınan yağın cinsinden bile etkileniyor. Bazı besinler farklı durumlarda farklı beyinsel yanıtlar oluşturuyor.
Örneğin karbonhidratlar, protein ve yağ olmaksızın alındığında zihni yatıştırıcı yönde etki gösteriyor. Örneğin acılı ve baharatlı yiyecekler endorfin salgılamasını hızlandırıyor. Endorfin insan bedeninin doğal morfini ve ağrı kesicisidir. İyilik hissi, keyif hali hatta mutluluk verebiliyor.
Bir başka örnek: Çikolatanın ciddi bir “kendini iyi hissetme hapı” olduğunun farkındayız. Bunun nedeni, çikolatanın içindeki “fenilalanin” maddesi.
Ne Yapmalı
Adet öncesi gerginliği olan kadınlar, menopoza giren hanımlar, çocuğundan, eşinden, arkadaşından ya da başka bir sevdiğinden ayrı düşenler, endişeli ve/veya mutsuz insanlar (özellikle kadınlar) karbonhidratlara (şeker, çikolata, dondurma, unlu besinler, makarna) daha çok ilgi duymaya başlıyor. Çünkü karbonhidratlar kaygıyı azaltıyor, mutluluk hissi veriyor.
Kısacası, “kilo durumumuz” psikolojik durumumuzla yakından ilişkili. Bunu “kilo problemlerinin çoğu psikolojik sorunların neticesi olarak ortaya çıkar” anlamında söylemiyorum.
Ama her ne sebeple ortaya çıkarsa çıksın kilo problemi yaşayan herkese “Bu işin psikolojik durumumla bir bağlantısı var mı?” sorusunu kendisine sormasını ve bu soruyu samimi bir şekilde yanıtlamasını öneriyorum.
Paylaş