Paylaş
Bugün trendleri filan bir yana bırakıp -ki onları önümüzdeki günlerde yazacağım- size sık müşahede ettiğim bazı ortak hatalardan bahsetmek istiyorum. Bunlar zaman zaman değil, sık yapılan yanlışlar. Farkına varılmadığı için de gözden kaçıyorlar. Çünkü fazla kiloluların çoğu farkında olmadan karbonhidratlı şeyleri çok fazla yiyip içiyor.
Karbonhidrat deyince de akıllarına sadece şeker ve şekerli besinler geliyor. Oysa tatlı veya ekşi olması fark etmez fazla miktarda meyve tüketmek, makarnayı, pilavı, erişteyi, bulguru, böreği, paçangayı sık ve bol yemek de karbonhidrat fazlalığı anlamına geliyor. Gereğinden fazla yenen iki dilim ekmek size fazladan her gün 150, ayda 4500, 2 ayda 9000 kalori kazandırabiliyor ki bu da bedeninize her ay eklenen bir kilo yağ fazlalığı anlamına geliyor! Unlu çorbaları, salatalara, yemeklere eklediğiniz şekerli hazır sosları, ara öğün niyetine yiyip yok saydığınız grissini, bisküvi ya da çıtırları, yetmedi Sezar salatanıza, çorbanıza eklediğiniz kurutulmuş ekmek parçalarını, fazladan kaşıkladığınız nohudu, kuru fasulyeyi, pilavı da bu grubun içine ekleyebilirsiniz.
YA İÇTİKLERİNİZ
Çok önemli bir nokta daha var: “Nasıl besleniyorsunuz?” diye sorulunca kimsenin aklına içtikleri gelmiyor! Oysa bir kutu kolalı içecek, bir şişe meşrubat, bir bardak caffe latte’de yaklaşık 8-10 küp şeker var. Her gün içtiğiniz 10 bardak çaya attığınız “ikişerden yirmi şeker” size günde fazladan “200 kalori” kazandırabiliyor.
Anlatmak istediğim şey şu: Özellikle “gizli karbonhidratlar” kilo probleminin bu kadar yaygın bir sorun haline gelmesinin başlıca nedeni. “şeker çılgınlığı” bizde de artık baş edilmez bir noktadadır. şeker çılgınlığını yalnızca “bakkal şekeri” ya da “toz şeker” eklenmiş besinlerde aramayın! Kahvaltı, öğle, akşam yemeği hatta ara öğünlerdeki atıştırmaları da gizli karbonhidrat bakımından ciddi bir takibe alın. Bu takibi yaparken samimi olun, tarafsız kalın.
Yanlışlarımıza bir de “vakitsizlik/yorgunluk/motivasyonsuzluk/bilinçsizlik” gibi nedenlerle “aktivite-egzersiz” işini emekliliğiniz ya da menopoz döneminize eklerseniz yandınız, sakına bir de bu hatayı yapmayın.
Bu hikâye “kilo sorunu” olduğunu düşünenlerin en azından yarısına uyar! Çünkü bu hikâyeyi modern hayat yazdı, siz oynadınız. Kısacası suçlu yalnız metabolizmanızın yavaş çalışması, genetik mirasınız, hormonal sorunlarınız olmayabilir. Aynayı kendinize biraz daha dikkatle tutmanızda fayda var...
Hipoglisemi çukuruna düşmeyin
Önemli bir diğer hata daha var: Hazır yiyeceklere karşı giderek artan düşkünlüğümüz! Böyle giderse neredeyse evlerde yemek pişmeyecek! Kahvaltı için evinde bir yumurta haşlayıp yemek varken vakitsizlik bahanesiyle simit/poğaça/peynirli börek ile geçiren (doğal olarak) 2-3 saat sonra acıkınca sabahın daha saat 10’unda “3-5 bisküvi-bol şekerli 2 bardak çay” götüren, öğle yemeğini “kızarmış patatesli, kolalı, bol yağlı tavuk kanadı” ya da “bir hamburgerle” geçiştiren, 1-2 saat sonra düştüğü “hipoglisemi çukuru”ndan yine grissiniler, pötibörler ya da diyet bisküvilerle çıkmaya çalışan, akşam açlık ve bitkinlik içinde evine döndüğünde önce büyük boy bir “pizza-meşrubat” sipariş edip sonra yatana kadar “buzdolabıyla dans eden” birinin kilosunu yönetmesi imkansızdır.
Paylaş