Sendrom X

En azından şişmanlık sorunu kadar önemli ve tehlikeli. O da hızla yayılıyor, çoğalıyor.

Orta yaşlı kadınları ve erkekleri tehdit ediyordu. Şimdi fazla kilolu ve şişman çocukları da etkiliyor. Bir hastalık değil o. Bir sendrom. Uzun yıllar tanı olarak anlaşılamadı, yeterince tanımlanamadı. Belki de bu nedenle gizemli bir isimle anıldı: Sendrom X. Şimdilerde yeni ve kabul gören bir ismi var artık: Metabolik sendrom.

Artık her yerde bel çevresi gittikçe genişleyen, kan şekeri düzeyleri dengesiz, yüksek tansiyonlu, kolesterol seviyeleri olması gerekenin çok üstünde ve şişman insanları daha sık görüyoruz. Genetik yatkınlığınız varsa, dengesiz beslenme alışkanlıkları ve yetersiz fiziksel aktivite düzeyi, sigara ve alkol kullanımı gibi yanlış yaşam tarzı seçimlerinizle bu sendromu siz de tetikleyebilirsiniz. Özellikle son yıllarda sinsice yağlanıyor ve fazla kilolarınızı vermeyi sürekli erteliyorsanız... LDL kolesterol ve trigliserit düzeyleriniz yüksek, HDL kolesterolünüz düşükse... Hipertansiyon sorunu sizi de tehdit ediyor, bel çevreniz sürekli genişliyor, bir yorgunluk ve halsizlikten çok sık şikayet ediyorsanız... Özellikle kilo fazlalığı sorununuz ile ailenizde şeker hastalığı, kalp ve beyin krizlerinde sıklık öykünüz varsa metabolik sendromla siz de tanışmış olabilirsiniz! Son yılların en hızlı artış gösteren bu tehlikeli sorununa ilişkin yeni gelişmeleri öğrenmenizde yarar var.

BİR HASTALIK DEĞİL!

Metabolik sendrom bir hastalık değil. Yüksek kan basıncı, ensüline hücresel cevapsızlık ve artmış ensülin düzeyi ile bel çevresinde aşırı yağlanma ile karakterli şişmanlık gibi farklı bazı belirti ve bulguların birlikte bulunmaları ve bu birlikteliğin Tip 2 şeker hastalığı, kalp sorunları, inme gibi bazı sorunlara yakalanma riskinizi artırmasıdır.

Son yıllarda 40 yaş ve üzerindeki her dört yetişkinden birinde bu sendromun görülmeye başlaması çok önemli bir uyarı ve korkutucu bir gelişmedir. Zira epidemiyolojik çalışmalar metabolik sendromluların kalp krizi veya inme-felç geçirme riskinin üç kat daha fazla olduğunu göstermektedir.

Sendromun gelişmesinde genetik miras, yüksek kalorili, fazla yağlı beslenme, hareketsiz bir hayat ile birlikte ensülin hormonu ve direnç gelişmesi anahtar bir rol oynar.

Ensülin vücut hücrelerinizin kapısını açan ‘altın bir anahtar’, metabolizmayı düzenleyen ‘bir orkestra şefi’ konumundadır. Glikozu hücreye sokarak (şeker) enerji kaynağı olarak en etkin şekilde kullanımını sağlar. Eğer ensülin direnciniz varsa, ensüline rağmen hücre kapılarınız açılamaz. Besinlerle aldığınız basit veya kompleks karbonhidratlardan gelen şeker yakıt olarak kullanılıp size enerji sağlayacağı yerde, yağ olarak depolanıp göbeğinize yapışır. Göbek ve karın bölgenizden kilo almanız kaçınılmaz hale gelir. Ensülin yüksekliği kilo verme çabalarınızda da sizi hayal kırıklığına uğratabilir.

Eğer vücudunuzda fazla ensülin birikimi varsa, yağlarınızın çözülüp enerji kaynağı olarak yakılması güçleşir. Bu oldukça sevimsiz durumda hem aldığınız kaloriler kullanılmayıp yağa çevrilerek depolanmakta, hem de sıkı diyete ve egzersize rağmen depolanan yağlarınız erimeyip hálá yerinde durmaktadır.

Kanınızdaki tıka basa yakıta rağmen, sanki yakıtınız yokmuşçasına açlık çeker, kendinizi halsiz ve yorgun hissedersiniz. Bir kısır döngü kartopu gibi büyüyerek sürer gider. Besinler vücudunuzda kaloriye çevrilip kullanılamaz. Yağ olarak depolanır ve göbek çevrenizde yığılır, kalır.

Genetik mirasınızın bu sevimsiz tablonun oluşumunda çok etkili olduğu doğrudur. İyi sorgulanırsa metabolik sendromluların ailelerinde orta ve ileri yaş şeker hastalığı, aterosklerotik kalp hastalığı ve kalp krizi, beyin damar hastalığı ve inme gibi sağlık sorunlarına yakalanmış akrabaların sayısının fazla olduğu kolayca anlaşılır. Genetik eğilimden başka metabolik sendroma neden olabilen daha pek çok faktörün olduğu bilinmektedir:

Karbonhidratlardan üretilmiş besinlerin (kekler, çikolata, şekerlemeler, kurabiye ve pasta) fazla tüketimi...

Tercihlerinin bol yağlı ve yüksek kalorili fast-food besinlerden yana kullanılması...

Hazır besinlerde bulunan katkı maddeleri ve trans yağ asitlerinin fazla alımı...

Yüksek yoğunlukta bedensel veya ruhsal strese maruz kalma...

Vitamin ve mineral yoğunluğu düşük, enerji yoğunluğu yüksek, kalitesiz besinleri çok fazla kullanmak ve kilo almak...

Hareketsiz bir yaşam tarzını ısrarla sürdürmek ...

NASIL BAŞ EDECEKSİNİZ?

Metabolik sendromdan korunmak için önce toplam kalori tüketiminizi azaltmalısınız. Düşük glisemik indeksli karbonhidratlara yönelmeli, işlenmiş besinlerden, un, şeker ve yağ ile hazırlanmış besinlerden uzaklaşmalısınız.

Enerji yoğunluğu düşük, besin değeri yüksek gıdalar yemelisiniz. Sebze ve meyve tüketiminizi artırmanız, bakliyata yönelmeniz ve kepekli ürünlere ağırlık vermeniz daha doğru seçimlerdir. Yeşil yapraklı sebzeler, bitkiler, baharatlar, glisemik indeksi düşük meyveler (elma, portakal, kayısı), tam tahıl ürünleri (şekersiz kahvaltı gevrekleri, kepekli ekmek, esmer pirinç ve kepekli makarna) ve kurubaklagiller (nohut, mercimek, bezelye, fasulye) gibi posa-lif bakımından yüksek besinlere öncelik vermelisiniz. Ara öğünlerde gofret, çikolata, cips ya da fast-food besinler yerine meyve, sebze çubukları, kepekli bisküviler ve yağlı tohumlardan yararlanmalısınız.

Her gün 30 dakika süre ile aerobik egzersizler yapmanız ve direnç egzersizlerine de (ağırlık kaldırma gibi) yer vermeniz yararlıdır. Sigara içmemeli ve alkol alımınızı sınırlandırmalısınız. Yaşam tarzınızda yapacağınız bu olumlu değişiklik sizi sadece metabolik sendromdan korumakla kalmayacak; daha sağlıklı, zinde, formda ve huzurlu yaşlanmanın kapılarını da açacaktır. Metabolik sendromun modern çağın iki önemli yaşam biçimi değişimi ile ilişkili olduğunu bilmenizde yarar var: Fazla kalorili, enerji yoğunluğu yüksek, şeker ve yağ muhtevası artmış, sağlığa zararlı yiyeceklerle beslenmek ve hareketsiz bir yaşam biçiminde ısrar etmek.

Eğer siz de bu yanlış seçimleri yaptığınızı düşünüyorsanız, değiştirmek için daha fazla beklemeyin!

Risk faktörleri neler?

Yaş

Metabolik sendromun görülme olasılığı yaşla birlikte artmaktadır. Başlangıç yaşı 40-50 civarındadır. Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun çocuk ve gençler arasında hızla yayılmasıyla birlikte ilkokul çocuklarında bile ortaya çıkmaya başlamıştır.

Obezite

Beden kitle indeksinizin 25’ten fazla olması metabolik sendrom riskini artırır. Özellikle ‘elma’ tipi şişmanlık olarak adlandırılan göbek-karın bölgenizde toplanan yağlar ve bel çevrenizin gittikçe genişlemesi ile karakterli şişmanlarda risk daha fazlalaşmaktadır.

Şeker hastalığı

öyküsü

Ailenizde erişkin tipi diyabet (Tip 2 şeker hastalığı) öyküsünün bulunması metabolik sendrom riskini artırır. Hamilelikte görülen şeker hastalığı öyküsünün bulunması.

Fiziksel aktivite yetersizliği

Kilo fazlalığı olan biri iseniz, risk yükselmektedir.

Diğer hastalıklar

Yüksek kan basıncı (hipertansiyon), koroner kalp hastalığı veya polikistik over sendromu gibi bazı hastalıkların mevcudiyetinde metabolik sendrom riski yükselmektedir.

METABOLİK SENDROM RİSKİNİZ

Bel çevreniz erkekseniz 102 cm, kadınsanız 88 cm’den yüksek, Trigliserit düzeyleriniz 150 mg/dl’den fazla Kan basıncınız 130/85’in üzerinde, Açlık kan şekeriniz 110 mg/dl’den fazla HDL-faydalı- kolesterol düzeyiniz kadınsanız 50 mg/dl, erkekseniz 40 mg/dl’den yüksek ise (veya bu beş risk faktörlerinden üç veya daha fazlasına sahipseniz) metabolik sendrom riskiniz olabilir.

Çözüm: Daha az yiyin daha çok hareket edin!

Metabolik sendromun tedavisinde fazla kiloların verilmesi, özellikle bel çevrenizde biriken yağlardan kurtulmanız çok önemli. Uygun bir diyet programı ve fiziksel aktivite artışı yanında doktorunuzun önereceği ilaçlarla kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve kan şekeri artışı gibi sorunlarınızı çözmelisiniz.
Yazarın Tüm Yazıları