Paylaş
Selülit haberleri sık sık magazin sayfalarını süsleyen hoş bir yaz klasiğidir, özellikle de hanımlar arasında “hep ve çok” popülerdir. Her haziranda “mayolar ve bikiniler” ile birlikte mutlaka o da gündeme gelir.
Ve ne hikmetse her yıl iyi niyetli hanımlara “yeni” ve “mucize!” selülit ürünleri önerilir.
Ama sonuç hep aynıdır: Ürün kullanılır, geride büyük bir “hayal kırıklığı” kalır. Peki ne yapılmalı? Selülite teslim mi olmalı?
Hayır! Hayır ama önce şu nokta hiç unutulmamalı: Selülitten tamamen kurtulmak mümkün değildir. Hatta selülitsiz bir hayat bile neredeyse yok gibidir.
Her on kadından 7-8’i selülitlidir. Ayrıca selülitli olmak ayıp da değildir, ayrıcalıklı bir şey olduğu bile söylenebilir!
Zira daha çok selülit daha yüksek östrojen hormonu anlamına da gelir ve bu açıdan bakarsanız selülitinizle övünmeniz bile gerekir!
Selüliti yok etmek mümkün olmasa da azaltmak, görünürlüğünü daha “makul” hale getirmek pekala mümkün.
Peki, nasıl mı? Ne mi yapılacak? “Antiselülit program”ın ilk 10’unu aşağıdaki kutuda bulabilirsiniz.
Neden daha çok DHA kazanmalıyız?
Pazartesi Hürriyet’te yayınlanan “beyin DHA’sız yapamaz” yazımız müthiş ilgi gördü.
Anlaşılan o ki DHA konusunda bilinenler az, merak edilenlerse bir hayli fazla. Biz de oturup DHA konusunda biraz daha derinleşelim, size azıcık daha bilgi aktaralım dedik. Buyurun...
Dokoso Hegzanoik Asid (DHA) insan bedeninin temel iki omega-3 yağ asidinden biri ve başta beyin, sinir sistemi ve gözler olmak üzere hemen her hücrenin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için ona ihtiyacı var.
En çok da beynimizin! Beyin dokusundaki omega-3 yağlarının yüzde 90’ını DHA oluşturuyor. Beynimizin toplam yağ içeriğinin yüzde 25’ini de yine DHA oluşturuyor. Kısacası çocuk, genç, yaşlı olmanız fark etmiyor, beynimizin işlevsel fonksiyonlarını sürdürebilmesi için DHA gerekiyor.
DHA yeterli değilse işlerini aksatabiliyor. Çocuklarda beynin gelişimi DHA’nın varlığı ile yakından ilişkili.
Zaten böyle olduğu içinde hamilelere (hatta hamile olmaya karar veren anne adaylarına) ve emziren annelere daha çok DHA zengini besin tüketmeleri (güvenli ve doğal yağlı balıklar) veya DHA desteği almaları tavsiye ediliyor.
Yeni doğanlara da DHA takviyesi öngörülüyor. Bu özellikle beyin gelişiminin tamamlandığı ilk 3-4 yaş için çok önemli bir ayrıntı.
Tabii ki DHA ihtiyacı sadece gebeler ve bebekler için geçerli değil. Gelişip büyüyen her çocuğun ve ergenlerin de DHA’ya ihtiyacı var.
DHA’sı yeterli olmayan ergen beyni daha güç öğreniyor, problem çözmede zorlanıyor. DHA fakiri yaşlı beyinler ise daha “unutkan” oluyor.
Taurin neye yarıyor?
Taurin proteinlerin yapıtaşı olarak kullandıkları aminoasitlerden biri. Son yıllarda pek çok besine ve gıda desteğine eklenmeye başlandı.
Örneğin kas krampları ile mücadele ve kas gücünü desteklemede magnezyum ile birlikte kullanılıyor. Enerji içeceklerinin de çoğuna taurin ekleniyor. Özetle sanki bir çeşit “mucize molekül” muamelesi görüyor.
Peki, doğru mu? Özet yanıt şu: Taurin hücrelerin sıvı ve elektrolit dengelerinde anahtar rol üstlenebilen bir molekül.
Hücrelerin özellikle kalsiyum ve magnezyumla ilişkilerini düzenlemede etkili bir doğal besin. Gözler ve sinir sistemi için de gerekli.
Ayrıca bağışıklığı güçlendirme ve antioksidan kapasiteyi desteklemede de işe yarıyor.
Özellikle de diyabetlilerle insülin direnci olanlara tavsiye ediliyor. Kilo sorunu olanlara öneriliyor. Egzersiz performansı yükseltmek isteyenlere “taurinden faydalanmayı dene” deniyor. Tavsiye edilen günlük doz ise 500-1000 mg civarında.
Antiselülit programda ilk 10
◊ Daha az yağ, şeker ve tuz tüketin.
◊ Daha az kızarmış yağlı yiyecek yiyin.
◊ Daha az glutenli gıda ile beslenin (beyaz ekmek, makarna, erişte...)
◊ Daha az alkol ve kahve için.
◊ Susuz kalmayın. Mineralli suları tercih edin.
◊ Meyve tüketimini kontrol altında tutun.
◊ Kilo almayın. Fazlası varsa verin. Sık sık diyetlere girmeyin. Sorunu “bir defada” çözümleyin.
◊ Egzersiz yapın. Özellikle yürüme ve yüzmeyi ihmal etmeyin. Bisiklete binin.
◊ Masaj uygulayın.
◊ Doğal desteklerden faydalanın: Conjugated Linoleic Acid (CLA), Evening Primrose Oil (EPO), Pycnogenol, Magnesium Citrat veya Glisinat tuzu, Zinc citrat, Glukozaminoglikonlar, Bromelain
Bezelye mucizesinden faydalanın
Bir kenara not edin: “Bezelye” önümüzdeki günlerin en çok konuşulan besinlerinden biri olacak.
Nedeni geç de olsa onun da lezzetli bir “süper besin” olduğunun farkına varılması.
Peki, nedir bezelye mucizesinin esası? İşte ilk 10...
1- Zengin bir posa/lif kaynağı. Süper bir prebiyotik.
2- Glisemik yükü düşük. Bu kilo kontrolünü destekleyen bir özellik.Keza kan şekerini de fazla yükseltmiyor.
3- Mükemmel bir C vitamini zenginliğine sahip.
4- Süper bir magnezyum bombası. Sadece magnezyumdan değil, potasyum ve çinkodan da zengin bir bakliyat.
5- B ve K vitaminlerinden zengin. Özellikle K vitamininden zengin oluşu onu “kemik dostu” bir gıda yapıyor.
1 bardak bezelye günlük K vitamini ihtiyacının yüzde 40’ını, B1 vitamini ihtiyacının yüzde 30’unu karşılayabiliyor. Menopoz dönemi kadınlarının dikkatine...
6- Müthiş bir bitkisel “protein” zenginliği var.
7- Bezelye proteininin “lizin” ve “arginin”den zengin olması ise çok önemli bir ayrıcalık. Bu yönüyle etkili bir “yaşlanma önleyici” ve “cinsel güçlendirici”. Ayrıca yüksek lizin içeriği sayesinde güçlü bir uçuk önleyici.
8- Bezelyenin etkili bir kanser savaşçısı (özellikle kolon ve mide kanseri) olduğu da gösterildi.
9- Bezelyede sağlığa destek daha pek çok “bitkisel güç” var: Ferulik ve kafeik asit, kateşin ve epikateşin, pisumsapsninler bunların en mühimleri. Bunlar bezelyeye ciddi bir antioksidan güç veren doğal ilaçlar.
10- Şaşırtıcı ama gerçek: Bezelye bitkisel omega-3 alfa linoleik asitten de çok zengin.
Paylaş