Paylaş
Sarımsak, mesela bir tansiyon ilacı değildir ama tansiyonunuz yüksekse onu bir miktar düşürür.
Trigliserid ve kolesterolünüz fazlaysa onu da az çok dengeler. Bitmedi! Kan şekerinizi makul hudutlar içinde tutmanıza da yardım eder.
Sarımsağın başka sağlık marifetleri de var: Yüzyıllardır mikroplara karşı güçlü bir savunma bariyeri oluşturduğu da iyi bilinir. Zaten bu nedenle de halk arasında “Rus antibiyotiği” olarak isimlendirilir.
Peki, bu mükemmel doğal destekten en doğru faydalanma yolu hangisidir?
Sarımsağı pişirip mi yoksa çiğ mi yiyelim? Ezip dövüp hırpalayıp mı tüketelim, yoksa bütün mü yutalım? Yağ veya alkol içinde bekleterek mi (Ukraynalılar böyle yapıyor), kurutulmuş özütünü çiğneyerek mi ya da eczanede satılan kapsül veya tabletlerini yutarak mı istifade edelim?
Sarımsak uzmanları (!) diyor ki: Sarımsağı mümkün olduğu kadar doğal haliyle, pişirmeden ve taze taze yiyin. Sadece yemeklerinize değil, salatalarınıza, cacığınıza ezilmiş halini de sık sık ilave edin. Gerçi biraz ağır bir koku yayılacak etrafınıza ama ehh onu da idare edin.
Tabiî ki eczanelerde satılan güvenilir markaların üretip pazarladığı sarımsak özütü kapsülünden ve/veya sarımsak yağından da istifade edebilirsiniz.
Yazı adeta bir “sarımsak güzellemesi” gibi oldu ama emin olun o bunu hak ediyor. Sarımsağın diğer marifetlerini aşağıdaki kutuda bulacaksınız.
Antikanser ve prebiyotik gücü de var!
Mümkün olan her yiyeceği sarımsaklamak, yani sarımsaklayarak tüketmek mükemmel bir fikirdir. İsterseniz sarımsağı biraz daha allayıp pullayalım.
Mesela içindeki allisin de müthiş bir maddedir. Özellikle sarımsak ezildiğinde ortaya çıkan bu sülfür bileşiği adeta bir antibiyotik gibi çalışarak mikropları öldürüyor.
Ayrıca bir kemoterapi ajanı gibi çalışıp kansersavar görevi yapıyor. Çok güçlü bir antioksidan, mükemmel bir bağışıklık desteği olduğu da kesin.
Vitamin ve mineral içeriği de yüksek bir besin olan sarımsak potasyum/sodyum dengesi sayesinde böbreklerin temizlenmesine katkıda bulunuyor. İçindeki bol B6 vitamini ise sinir sistemine yarar sağlıyor. İçerdiği früktozan adlı madde ise bir “idrar söktürücü” gibi etki ediyor.
Sarımsak, aynı zamanda çok da iyi bir prebiyotik besin. Yani probiyotik denilen yararlı bakterilerin güçlü bir besin kaynağı. Bu özelliğini içerdiği inülin adlı maddeye (bir tür posa) borçlu.
Probiyotikler kabızlığa çözüm olabilir
Yoğurt, kefir ve diğer mayalanan besinlerde bulunan yararlı bakterilere probiyotik diyoruz. Zaten mayalanma sürecinin de başoyuncusu onlardır. Sindirim sorunlarını çözme konusundaki başarıları besin destekleri arasında yer almalarını sağlamıştır.
Sindirim sistemindeki doğal bakteri dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan ishallerdeki tedavi edici etkileri önemlidir. Ancak probiyotiklerin ishal kadar kabızlığın çözümüne de ortak olduğu öne sürülüyor.
Londralı araştırmacılar, tümü kabızlık konusunda probiyotikler ve plasebo (etken medde içermeyen ilaç benzeri) ile yapılmış klinik çalışmaları değerlendirip istedikleri koşullara uygun 14 çalışma buldular. Ve probiyotiklerin “bağırsaktan geçiş zamanını” yavaşlatarak 12,4 saate indirdiğini, haftalık bağırsak hareketlerinin sayısının 1.3 dolayında artırdığını ve dışkının yumuşamasına yardımcı olduğunu saptadılar.
Ama probiyotiklerin kabızlığa iyi geldiği konusunda ikna olmamış bilim insanları da var. Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümü Direktörü ve probiyotikler alanında dünyaca ünlü uzman Dr. Allan Walker, “kabızlığı olan insanlara probiyotik tavsiye etmek için yeterli kanıtımız olmadığını” belirtiyor.
Yine de probiyotiklerin kabızlık ve diğer sağlık sorunları için gelecekte çok yararlı bir tedavi yolu olabileceğini düşünüyor. Hangi probiyotiğin ne miktarda, ne süreyle kullanılacağının belirlenmesi için büyük çaplı çalışmaların gerekli olduğunu da ekliyor.
Magnezyum desteğine ihtiyacınız var mı?
Magnezyum rezervimiz bazen biz farkında olmadan da azalabiliyor. Örneğin idrar söktürücüler böbrekler yoluyla magnezyum kaybına yol açabiliyor. Ayrıca alkollü ve kafeinli içeceklerin, magnezyum kaybı yaptığı biliniyor.
Magnezyum kaybı en sık ayakta kramplara, kalp ritim bozukluklarına ve yorgunluğa yol açıyor. Magnezyum eksikliğini karşılamak için daha çok sebze, meyve ve tam tahıl tüketmek gerekiyor.
En zengin magnezyum kaynakları, badem, ceviz, fındık, fıstık gibi sert kabuklu yemişler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardır. Multivitaminlerin çoğunda günlük minimum gereksinimi karşılayacak kadar magnezyum var.
Magnezyum desteği almayı düşünenlerin mutlaka doktorlarıyla da konuşmaları gerekiyor. Peki, kimlerin magnezyum desteğine ihtiyacı olabilir? Magnezyum desteği;
◊ Kas kramplarını önler, azaltır. Kas ağrılarını giderir.
◊ Fibromyalgia belirtilerini (ağrı, gerginlik, yorgunluk, sızı ve ağrılar) engeller.
◊ Migren ataklarını azaltabilir.
◊ Adet dönemi gerginliklerini azaltır.
◊ Gerginlik, bunaltı, alınganlık, depresyon ve stresin düzeltilmesinde destektir.
◊ Osteoporozun önlenmesinde kalsiyuma destek olur.
◊ Kalp ritim bozukluklarını azaltır, önler.
◊ Şeker hastalığına bağlı sorunların bazılarını geciktirir.
◊ Kan basıncının kontrolünü kolaylaştırır.
◊ Günlük dozu ortalama 400 mg kadardır.
B12 iştah açar mı?
Prensip olarak hiçbir vitamin -ve tabiî ki B12 vitamini- kilo aldırmaz ve iştah açmaz. Ama yine de istisnai durumlar olabilir mi? Olabilir!
Mesela ağır bir vitamin eksikliği sebebiyle ciddi bir iştah kaybı söz konusu ise eksiğin yerine konulması durumunda eski sağlıklı durumu da, iştah da yerine gelir.
Gelelim detaylara... Suda eriyen, ısıya dirençli, ışığa duyarlı B12 vitamini karaciğerde depolanır. Sinir kılıfının (miyelin) korunması, kemik iliğinde alyuvar (eritrosit) yapımının artması, demirin depolanması, ağrı eşiğinin düşürülmesi, enerji sağlama, tepkime zamanını kısaltarak beyin etkinliklerine destek olma, toksinlerin atılması, homosistein yapımının engellenerek kalp-damar sistemine destek olma B12’nin başlıca görevleridir. Bu görevleri folik asit desteği ile başarır.
Eksikliğinde; halsizlik-güçsüzlük, denge bozukluğu, ellerde ve ayaklarda uyuşukluk ve karıncalanma, yürüme güçlüğü, unutkanlık, ileri dönemlerde bunama belirtileri ortaya çıkabilir.
Bedenimizin üretemediği bu vitamini öncelikle karaciğer ve böbrek, et, tavuk, balık, kabuklu deniz ürünleri, süt ürünleri ve yumurta sarısından alırız. Erişkinlerde günlük gereksinim 3-4 mcg’dır. B12 seviyeleri kanda analizleri ile anlaşılıyor ve eksiklik halinde tablet, şurup veya enjeksiyonlarla eksiklik gideriliyor.
Yaşlandıkça daha erken uyur daha erken uyanırız
Yaşla birlikte biyolojik saatiniz de değişir ve geceleri daha erken uykunuz gelmeye başlar. Yani daha erken yatıp daha erken kalkmaya başlarsınız.
Yaşınız ilerlese de aynı miktarda uykuya ihtiyaç duyarsınız ama uyku kaliteniz aynı şekilde olmayabilir. Dinlenmiş uyandığınız sürece uyuma düzeninizin değişmesi problem olmaz.
Eğer uyku sorunu yaşıyorsanız, o zaman yaşa bağlı değişiklikten başka bir şey düşünülebilir. Uyuyamama, yaşınız fark etmeksizin en yaygın görülen uyku sorunu. Düzenli ve sabit bir uyku düzenine uyum gösterin. (Her gün aynı saatte uyanıp, aynı saatte kalkın.) Gün içinde 20 dakikadan fazla kestirmeyin.
Egzersiz de uyku düzeni sağlamaya yardım edecektir. Ayrıca kafeini, alkolü azaltarak uyumaya çalışabilirsiniz.
Paylaş