Yaşlılığınızın tadını çıkarabilmek istiyorsanız, kendinize iyi bakın. Araştırmalar yaşlılık sorunlarının gençlik ve orta yaş dönemindeki hatalardan, özellikle de beslenme yanlışlarından kaynaklandığını gösteriyor.
Keyifli bir yaşlılık için göz sorunlarınızı özellikle ciddiye alın. Çünkü iyi yaşlanmak ancak sağlıklı gözleriniz varsa mümkün olabiliyor. Sevdiğiniz kitapları okuyamıyor, televizyonda, sinemada istediğiniz dizileri, filmleri, programları izleyemiyor, araba kullanamıyorsanız, paranız, pulunuz, bakımınız yerinde bile olsa yaşlılığın keyfini çıkarmanız zorlaşıyor. Yaşla ilişkili göz hastalıklarının üçü çok önemli: Glokom, Katarakt ve Maküler Dejenerasyon. Diğerleri de önemli ama bu üç hastalıktan ilk ikisi sık görüldüğü, üçüncüsü sonuçları can sıkıcı ve tedavisi güç olduğu için önemli. Katarakt ve glokom cerrahisindeki gelişmeler olağanüstü boyutlara vardığı, çok etkili göz tansiyonu azaltıcı ilaçlar üretildiği için bence glokom ve katarakt ciddi bir yaşlılık sorunu olmaktan çıktı. ‘Yaşa Bağlı Maküla Dejeneresansı’nın (YBMD) -sarı nokta hastalığı- tedavisinde ise hâlâ ciddi sorunlar var...
SARI NOKTA ÖNEMLİ
Eğer gözünüzün maküla bölümü hastalanmışsa yazı yazmaktan dikiş dikmeye, araba kullanmaktan televizyon seyretmeye, yani uzak ve yakını görmekle ilgili pek çok işlevde sorun yaşarsınız. Yaşlandıkça bu hastalıkla karşılaşma olasılığı artıyor. Hastalık 60-70 yaş kuşağındakilerin beşte birinde görülürken, 80-90 yaş kuşağının neredeyse yarısında ortaya çıkabiliyor.
LÜTEİN İLAÇ GİBİ!
Bu hastalığa yakalanmada hazırlayıcı bazı faktörler var ama doğal yaşlanma bile başlı başına bir neden. Fazla kilolu ve şişmanlarda, güneşte kontrolsüz ve uzun süre kalanlarda, tansiyonu, şekeri, damar hastalığı olanlarda, sigara içenlerde hastalık daha sık görülüyor. Genetik eğilim de söz konusu olabiliyor. Kadınlar erkeklerden, mavi gözlüler diğerlerinden daha riskli durumda. Bu hastalığın nasıl beslendiğinizle de ilişkisi var. Az sebze ve meyve tüketenlerde daha sık rastlanıyor. Bunun nedeni olarak da hastalığın oluşumunda maküla pigmentinin hızla kaybolması, sebze-meyvelerin bu kaybı karşılama bakımından en uygun besin maddelerinin başında gelmesi gösteriliyor. Özellikle lütein, zeoksantin ve benzeri antioksidan pigmentlerden zengin beslenenlerde hastalığa yakalanma olasılığı düşüyor. Maküladaki pigment miktarını artırmanın en kolay yolu bol bol sebze yemek, özellikle de ıspanak, lahana, kıvırcık, marul, şalgam gibi besinleri mutfağımızdan eksik etmemek gibi görünüyor.
ISPANAK YİYİN
Özellikle ıspanak çok güçlü bir koruyucu besin olarak düşünülmeli. Çünkü yapısında iki ayrı güçlü karetenoidi aynı anda bulunduruyor ve adeta lütein ve zeoksantin kaynıyor. Ayrıca B vitaminlerinden (tianin, vitoflavin folik asit), demir, kalsiyum, magnezyum gibi minerallerden K ve E vitamininden de zengin. Çok önemli bir bilgiyi daha not etmenizde fayda var: Bu köşede marifetlerini sık sık okuduğunuz olağanüstü güçlü bir antioksidan olan CoQ10 da ıspanakta bol miktarda var. Ispanak CoQ10’dan en zengin sebzeler sıralamasında neredeyse birinci! Ispanaktaki doğal antioksidanlar sadece CoQ10’la da sınırlı değil. Betakaroten, alfa lipoik asit ve glutation da içeriyor. Ispanağın bu özelliği onu yalnızca YBMD’den değil, katarakttan korunma için de tavsiye etmemizin nedeni. Benim önerim, özellikle 50’li yaş sonrasında herkesin haftada en az 2-3 kez sofralarınızda ıspanağa yer vermenizdir. Saydığım maddelerden yeteri kadar faydalanabilmeniz için bir su bardağı çiğ ya da yarım su bardağı pişmiş ıspanak yeterlidir. Eğer ıspanağın, özellikle gözünüzle ilgili faydalarını artırmak istiyorsanız, onu zaman zaman da “yumurtalı ıspanak” şeklinde tüketmenizi tavsiye ederim.
Sarı nokta, katarakt, glokom
Katarakt ve maküla dejeneresansı dışında glokom ve daha pek çok nedenle yaşlanan gözler yoruluyor, yıpranıp hastalanıyor. Bu nedenle yaşı 50’yi geçen herkesin en az yılda bir kez detaylı bir göz muayenesinden geçmesi gerekiyor. Çünkü göz sağlığını tehdit eden hastalıklarda da “erken teşhis” çok ama çok önemli.
Hipoglisemi ve kolesterol merkezleri açıldı
Yaşasın Hayat Kliniği, “kilo yönetimi merkezi”ne ek olarak iki yeni merkezi daha faaliyete geçirdi. Hipoglisemi merkezi, son yılların sık rastlanan sağlık sorunlarından biri olan hipoglisemi probleminin teşhisi ve tedavisiyle ilgili inceleme ve araştırmalar yapılması amacıyla faaliyete geçirildi. Merkezde doktor ve beslenme uzmanı işbirliğiyle hipogliseminin teşhis ve tedavisiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. Kolesterol-lipid merkezine gelince... Bilindiği gibi kolesterol yüksekliği sorununa çoğu zaman başka lipid bozuklukları da eşlik ediyor. Özellikle iyi kolesterolün azalması ve/veya trigliseridin yükselmesi, en az LDL kolesterolün yüksekliği kadar önemli bir risk faktörü olarak sayılıyor. Ayrıca bu tür kan yağ değişimlerinin arkasında bazen hipotiroidi, nefrotik sendrom, safra yolları tıkanıklığı gibi başka sağlık sorunları da bulunabiliyor. Daha da önemlisi, kolesterol sorunu genellikle ortak bir metabolik problemin sadece bir parçası da olabiliyor ve dikkatli bir incelemeyle arka planda hipertansiyon, diyabet eğilimi gibi riskler de saptanabiliyor. Kolesterol-lipid merkezi bu araştırmaların daha yoğun yapılması amacıyla planlandı. Her iki merkezden de randevu almak isteyenler, 0212 230 74 00 numaralı telefonla temasa geçebilirler.