Paylaş
Giritli, Sardunyalı ve Okinawalıların beslenme dışında ortak bazı mühim yanları var. Çok fazla yürüyor (günde en az 5 km), günün önemli bir kısmını da hareketli geçiriyorlar. Stres düzeyleri çok düşük. Bu nedenle de huzur ve mutluluğa çok yakınlar.
Uyku sorunları yok gibi bir şey. Gündüz bedenlerini yorup ruhlarını dinlendirerek her gece derin uykulara dalarak yorgunluktan uzaklaşıyorlar. Hayatla ilişkilerini ise “düşük hızda” ve daha “gevşek örgülü bir ruhsal yapılanma” ile sürdürüyorlar. Daha sakinler. Birbirlerini daha çok dinliyorlar.
Dert dinlemede de, dertlerini anlatmada da oldukça usta ve rahatlar. Sorunlarını çekinmeden ve rahat rahat paylaşıyorlar. Eğlenceli bir kişilikleri var. Hayatlarında “hikayelere” ve “gırgıra, şamataya, eğlenceye, şakaya” daha sık ve bol yer veriyorlar.
Sofralar onlar için sadece bir “beslenme masası”, bir “karın doyurma alanı” olmaktan çok daha fazla anlamlar ifade ediyor. Sofrada gülüyor, eğleniyor ya da varsa eğer dert paylaşıyorlar.
Günün uzunca bir süresini de aileleri ve dostlarıyla sofralarda geçiriyorlar. Ve tabii ki doğayla, hayvanlarla, bitkilerle, toprakla, suyla daha bir iç içe yaşıyorlar.
Özetle “Akdeniz mucizesi” diye bildiğimiz şey aslında hepimizin özlediği ve istediği şeylerin toplamından ibaret! Mucize ne Okinawa, ne de Akdeniz’dedir. Mucize de sır da sizdedir...
Tohum-toprak ilişkisi çok mühim
Kısacası sağlıklı bir ömür sürme çabasını sadece “daha çok sebze/yeşillik, daha bol balık, daha kaliteli zeytinyağı, daha güvenli tereyağı, daha çok üzüm, nar” gibi şeylerle çözmeye çalışmak veya Sardunya’ya ya da Okinawa’ya gidip daha uzun yaşamak gibi şeylerin hayalini kurmak yerine, bulunduğumuz yerde daha iyi, doğru, keyifli, mutlu, umutlu bir hayat sürmekte aramamız lazım.
Ben her tohumun en çok kendi toprağında daha verimli, sağlıklı ve uzun ömürlü olacağına inanırım.
Özeti şu: Hayat bir bütün ve o bütünü sadece ne yediğiniz değil, ne yaptığınız ve ne düşündüğünüz de derinden etkiliyor.
Çözüm Akdeniz diyeti filan da değildir. Kalıcı şifa, etkili çözüm doğal ve yerel besinlerle beslenmekten, denizle dağı, güneşle karı, hüzünle umudu akıllıca birleştirebilmekten ve kendi toprağında yeşerebilmeyi becermekten geçiyor.
HDL yüksekse sorun yok mu
İyi kolesterol HDL’nin, kötü kolesterol LDL parçacıklarını temizlediği kabul edilir. Bu nedenle de HDL kolesterol tıp argosunda “çöp temizleyicisi” kolesterol olarak bilinir. Eğer çöpçünüz çoksa yani HDL kolesterolünüz yeterince yüksek ise kötü kolesterolünüz LDL’nizin fazlalığından çok da endişe etmemeniz gerektiği söylenir. Ya da tersi!
Eğer iyi kolesterol HDL’niz çok düşükse (yani çöpçünüz azsa) çöpünüz fazla olmasa bile (LDL kolesterolünüz normal de olsa) dikkatli olmanız tembih edilir. Peki, bu yaklaşım pratikte ne kadar geçerlidir?
İşte tam da bu noktada ciddi bazı tereddütler var. Son yıllarda LDL’si çok yüksek olanlarda yüksek HDL değerlerinin yeterli bir güvence olup olmadığı tartışılır hale geldi.
Faydalı kolesterol HDL’niz çok yüksekse (80-90’ın üzerindeki rakamlar) ve aynı zamanda kötü kolesterolünüz fazlaysa dikkatli olmanızda fayda var.
Keten tohumunda neler var?
Bu sayfanın sürekli okurları keten tohumu mucizesiyle 15 yıl önce tanıştılar ama biz yine de kısa bir hatırlatma yapalım: Keten tohumu bilinen en güçlü bitkisel omega-3 (alfa linoleik asit-ALA) kaynaklarından biri, belki de birincisi.
Üstelik de ucuzu. Düzenli tüketildiğinde vücut için müthiş bir omega-3 desteği haline geliyor. Aynı zamanda da çok güçlü bir protein deposu.
Yapısında çok değerli bitkisel proteinleri barındırıyor. Ayrıca magnezyum, demir ve potasyum bakımından da çok sağlam bir besin. Posa içeriği ise mükemmel denecek seviyede.
Bitmedi... Lignin adı verilen bitkisel kaynaklı bir östrojen grubundan da nasibini bol miktarda almış. Keten tohumundan daha iyi faydalanmak istiyorsanız tohumları öğüterek tüketin. Parçalanmamış tohumdaki besin öğelerinin emilimi daha zor oluyor. İçindeki yağın çabuk bozulacağını da unutmayın ve öğütme işini onu kullanmadan hemen önce yapmaya çalışın. Öğütülmüş keten tohumunu koyu renkli, ağzı iyice kapatılabilen cam kavanozlarda buzdolabı veya serin kuytu bir yerde saklayın. Keten tohumunu ise kahvaltılık gevreklerinize, yoğurdunuza, salatanıza, çorbanıza, gözlemenize, poğaçanıza, kurabiyenize ekleyebilirsiniz.
Günde 1-2 çay kaşığı ile başlayıp miktarı yavaş yavaş artırmanızda fayda var. Fazlası gaz veya ishal yapabilir. 1-2 yemek kaşığından fazla öğütülmüş keten tohumu tavsiye edilmiyor.
Yulaf mı, keten tohumu mu?
Önce yulaftan başlayalım, keten tohumunu yandaki kutuya bırakalım. Yulaf sağlık gücü ile bir aralar efsane haline gelmişti. Sonra nedense gözden düştü. Durum şimdilerde yine değişti. Yulaf yeniden sınıfı geçti! (Sadece bu değişim bile besinlere ilişkin değerlendirmelerin zaman zaman çok farklı değerlendirmelere yol açabileceğinin bir örneğidir.)
Benim kanaatim şu: Yulafa tahıl grubu içinde hak ettiği değer verilmeli ama çok da şişirilmemelidir. Yulaf kalorisi düşük, protein ve posa içeriği güçlü bir besindir. Ayrıca mineral bakımından da (çinko, selenyum, magnezyum, bakır) zengindir. Güçlü bir vitamin yapısı olduğu (E vitamini, tiamin, pantotenik asit) ise kesindir. Yulafın içindeki doğal mucizelere “kafeik asit” ile “ferrulik asit”in de eklenmesinde fayda var.
Özellikle ferrulik asit çok güçlü bir antioksidan, etkili anti tümör bir madde. Özetle yulaf sağlıklı ve besleyici bir yiyecektir.
Peki, yulaf mı, keten tohumu mu? İkisini akraba gibi de düşünmeniz mümkün.
Birini diğerine tercih etmek yerine ikisinden de istifade etmek daha doğru.
Paylaş