Paylaş
AŞI ve antibiyotiklerin keşfi ile salgın, bulaşıcı ve ateşli hastalıkların çoğu eski önemini kaybetti. Bir dönem insanları kırıp geçiren veba, çiçek gibi ağır salgın hastalıklar neredeyse tarihe karıştı. Salgın bazı mikrobik hastalıklar hala var (mesela kolera!), ama hiçbiri eskisi kadar ciddi boyutlarda değil. Bunları modern tıptaki gelişmelere, hijyenik koşulların yaygınlaşmasına borçluyuz. Bugün sağlığımızı tehdit eden temel problemler eskisinden biraz daha farklı. Bunların en önemlilerinin “kalp ve damar hastalıkları, kanser, şeker hastalığı, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar” olduğu biliyoruz. Özellikle orta yaş ve sonrasındaki sağlık sorunlarının nerdeyse %90’nından bu “dörtlü çete” sorumlu. Ölümlerin çoğu bu hastalıklara bağlı.
Beslenme ve hareketsizlik
Araştırmalar “az hareket eden ve kötü beslenen” özellikle de fazla kilo veya obezite problemi olan toplumlarda bu dörtlüye daha sık rastlandığını gösteriyor.
Diğer taraftan daha 30- 40 yıl evvel “yaşlılık sorunları” kabul edilen bu problemler son yıllarda 15-20 yaşındaki çocuklarda bile görülebiliyor. Neden yine aynı: Beslenme yanlışları ve hareketsizlik! Kısacası, hayat tarzımız yani hayatımızı yaşamamamıza ilişkin seçimlerimiz, sağlığımız üzerindeki dikkatimiz, daha da önemlisi yaşadığımız ülkenin sağlık sorunlarına bakış açısı, (mesela koruyucu sağlık konusuna verilen önem) yalnız bugünkü değil, gelecekteki sağlık durumumuzu da derinden etkiliyor.
İsterseniz yeni yılınızı bir kez daha kutlayalım, sonra da dörtlü çete ve onların tetikleyicisi obezite ile mücadelede 2010’un nasıl geçtiğine kısaca bir bakalım.
OBEZİTE: Büyüyen tehdit
Hızla büyüyen bir tehdit haline gelen kilo fazlalığı ve obezite sorununda 2010’da bir şey yapılmadı. Zannediyorum sorun bu yıl daha fazla gündeme gelecek. 2010’un en önemli kazanımları Başbakanımızın da soruna el koyarak “bir başbakanlık genelgesi” yayınlaması, “Sağlık Bakanlığımızın” süreçle ilgili ciddi bir kampanya başlatacağını duyurması oldu. Henüz gözle görülen bir başarı, kat edilen bir mesafe, alına ciddi bir önlem yok. Bu nedenle ilgili kuruluşlara, vakıf, dernek ve bu konunun en ciddi takipçilerinden biri olarak da kendimize verdiğimiz not pek iyi değil ve“10 üzerinden 5’i” geçmiyor.
DİYABET: Vizyon gerek
2010’un diyabetle mücadele bakımından başarılı geçtiğini söylemek zor! Son 10 yılda bütün dünyada olduğu gibi bizde de ciddi bir başarısızlık yaşanıyor. Dünyanın neredeyse her ülkesinde son 10 yılda şeker hastalığına yakalananların sayısı, beklenen rakamların en az %30 üzerinde. Bizde bu rakam daha da büyük gibi görünüyor. Bunun temel nedeninin beslenme yanlışları ve kilo sorunu olduğu kesin. Bu konuda ne sağlık bakanlığı, ne ilgili dernek ve vakıfların, ne de sağlıkçıların tek başına suçlanmaları mümkün değil. çözüm obezite probleminin halledilmesine bağlı. 2020’ye yönelik yeni bir proje hazırlayan Diyabet Vakfının çalışmaları umut verici. Ama eldeki rakamlar ve mevcut tablo diyabet konusunda 2010 verilebilecek notun “10 üzerinden 5’i” geçmediğini gösteriyor.
KALP: Fena değiliz
Kalp ve damar hastalıkları ile mücadelede çok başarılı olmasak da durumumuz iç karartıcı değil. Bu alanda sorumluluğu tek başına üstlenmiş gibi görünen Ulusal Kardiyoloji Derneğinin ciddi çalışmalar içinde olduğu anlaşılıyor. Ben, çalışmaların, biraz akademik ve mesleki düzeyde kaldığı, toplum sağlığı bakımından sonuç getirici kampanyalara imza atılamadığı düşüncesindeyim.. 2010’da halk sağlığı yönünden birkaç önemli kampanya yapıldı. Notumuz “10 üzerinden 6” olmalı.
HİPERTANSİYON: İyi gidiyoruz
2010 hipertansiyon konusunda önemli atılımlar yapılan bir yıl oldu. Toplum bu önemli tehdit hakkında ciddi şekilde bilinçlenme yolunda. Hipertansiyon Türk halkı için de çok önemli bir sağlık tehdidi haline geldi. Her 4 vatandaşımızdan neredeyse biri hipertansiyonlu. Bu yıl bu konuda etkili ulusal kampanyalar düzenlemek gerekiyor. Halkımız özellikle “Beyaz tehlike: Tuz” hakkında süratle bilgilendirmek lazım. Hipertansiyon ile ilgili çalışmalara da “10 üzerinden 6” verilebilir kanısındayım.
SİGARA: Kampanya tuttu
Dumansız Hava Sahası’nın en büyük destekçisi Başbakan Tayyip Erdoğan, sigarayı bırakmak isteyen tiryakilerin paketlerini alarak sigara içmeyeceklerine dair söz verdiriyor.
İnsanlık tarihinin bilinen en büyük düşmanlarında biri olan sigara ile mücadelede mükemmel bir başarı elde edildi. Bu başarı, bize daha az sayıda vatandaşımızın kalp krizi geçirmesi, kansere yakalanması (özellikle akciğer kanseri), solunum yetmezliği sorunu ile boğuşulması (tıkayıcı akciğer hastalıkları) ve damar problemleri yaşaması olarak geri dönecek. Sigara ile mücadele konusunda başta “Sağlık Bakanlığı” olmak üzere ilgili dernekler ve kampanyayı destekleyen herkese “10 üzerinden 10” vermek gerekiyor.
KANSER: Strateji mutlaka değişmeli
KANSER tehdidi en önemli sağlık tehditlerinden biri. Ben kanserle mücadelede mevcut kampanyanın başarılı olmadığı düşüncesindeyim. “Kanseri yenmek” yerine “kanseri önlemek” temalı bir kampanyanın daha etkili olacağını, çalışmalarımızı, “kanseri önlemek” ve en azından “erken teşhis etmek” noktalarında yoğunlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda 2010’ da yapılanlara gelince… Ciddi ve etkili çalışmalar yapıldığını söylemek zor. Bununla birlikte “erken teşhis merkezlerinin” açılması çok önemli bir başarı. Ama daha büyük “bilgilendirme kampanyalarına” ve daha önemli toplumsal aktivitelere ihtiyaç var. Özellikle “kanser ve gıda güvenliği” konusunda önemli adımlar atmamız lazım. Verebileceğimiz not “10 üzerinden 6’yı” geçmiyor.
AİLE HEKİMLİĞİ: Mükemmel karar
BU yıl başlatılan aile hekimliği kurumu, koruyucu hekimlik ve toplum sağlığı bakımından atılmış en ciddi, en önemli, en etkileyici adımlardan biri oldu. Koruyucu sağlık anlayışını en azından erken teşhis süreçlerini, halkın ayağını doğrudan ucuz ve etkili bir biçimde bitirmenin yolu “aile hekimliği kurumunu” güçlendirmekten geçiyor. Be bu konudaki çalışmalar nedeniyle de sağlık bakanımızı ve yetkilileri yürekten kutluyorum. Bu konudaki notun en azından “10 üzerinden 10” olması gerektiğini düşünüyorum.
Paylaş