Paylaş
Gittikçe yaygınlaşan ve birbirinin devamı olan bu iki sorun, orta yaşlıların ve “kadın kadına sohbetlerin” değişmez konularından biri haline gelmiştir.
“Kemikler ne zaman, ne olduğunda osteopenik ya da osteoporoz damgası yiyor, bu iki teşhisin arasındaki fark nedir?” sorusunun yanıtına gelince...
Önce şunu bir belirtelim: Osteopeni de, osteoporoz da kemiklerde güç azalmasının, ana matriks kaybının ve kırılganlık artışının işaretidir.
Osteopeni, sürecin başlangıç hali, daha hafifi, daha erken dönemidir.
Zamanında fark edilip de tedavi edilmezse süreç zamanla osteoporoza doğru ilerleyip daha tehlikeli sonuçlara zemin hazırlar.
İsterseniz konuyu daha iyi anlayabilmek için yaşlanma sürecinde kemiklerimizde nelerin olup bittiğine bir bakalım...
Kemiklerimiz sürekli bir “yapım-yıkım” faaliyeti içindedir. Yapılarındaki iki farklı hücre grubundan biri (osteoblastlar) yapımdan, diğeri (osteoklastlar) ise yıkımdan sorumludur.
Osteoblastlar yapım sürecini yürütürken pek çok minerale ama en çok da kalsiyuma, farklı vitaminlere (en çok da D vitamini ve K vitaminine), esas maddeyi oluşturup ara maddeyi güçlendiren kolajen ve glukozaminoglukanlara ihtiyaç duyar.
Kalsiyum ve D vitamini ikilisinin iyi çalışması, kemik bütünlüğünün sürdürülmesinde, yapımın yıkımdan daha güçlü tutulmasında en önemli elemanlardır.
Osteopeni nasıl teşhis edilir?
Kemik dokusunun yoğunluğu, 25-30 yaşlarında zirve yapar. Sonraki yıllarda giderek azalmaya başlar. Menopoza giren kadınlardaysa, kemik yoğunluğu açısından çok hızlı ve tehlikeli bir viraja girilir. Hormonal değişiklikler (östrojen kaybı) kemikleri olumsuz etkiler.
Bazen çok daha genç yaşlarda da hormonların dengesiz veya yetersiz olması yüzünden osteopeni veya osteoporoz başlayabilir. Çok zayıf vücut yapısına sahip olanlar, sigara içenler, aşırı alkol tüketenler, yetersiz ve kötü beslenenler erken yaşta osteoporoz riski altındadır.
Osteoporoz, orta yaş grubu kişilerde, bir kemik kırığı yaşandığında ilk akla gelen sorun olmalıdır. Basit bir travmadan sonra bile kemik kırığı olursa bunun altında kemik dokusunun yoğunluk kaybı yatıyor olabilir. Kemiklerde yeterince mineral yani tuz birikimi olmayınca osteopeni gelişir.
“Yalancı kemik kırığı” diye adlandırılan kemik yüzeyinde çatlaklar oluşur ve kemikler eğrilip bükülür. Temel kemik dokusunun gücü normal olmasına rağmen osteoporoz gelişen kemikte yoğunluk daha azdır.
Birçok merkezde osteoporoz tanısı topuk kemiği (calcaneus) dokusunun yoğunluğunun değerlendirmesi ile konuyor. Ancak bu yöntem yeterli ve kesin bir inceleme değildir.
Bel omuru ve uyluk kemiği boynunda yapılan kemik taraması (Kemik Yoğunluğu Tayini) daha güvenilir sonuç verir. Osteopeni ve osteoporoz tedavisinde etkin çözümlerin ne olduğunu pazartesi HÜRRİYET’te okuyabilirsiniz.
Kemik yaşlanınca ne oluyor?
Osteopeni ve osteoporoz, doğal yaşlanmanın beklenen bir sonucu olan “yıkımın yapımın önüne geçmesi” süreçlerinin kemikteki yansımasıdır. Her doku gibi kemikler de yaşlanmadan nasibini alır. Yaşlandıkça yeni kemik yapımı yavaşlar, yıkım hızlanır. İşte bu “hızlanan yıkımın ilk neticesi”, bir tür “fakirlik” durumu, yani osteopeni halidir.
Yıkım süreci yavaşlatılıp yapımı destekleyen tedbirler alınmazsa osteopeni derinleşir. Kemikler zaman içinde daha da koflaşıp boşalır. Neticede osteoporoz ortaya çıkar.
Osteoporozlu kemik dıştan sağlam görünen ama ilk fırtınada kırılıp devrilebilen ağaçlara benzer. Ufak bir travma, darbe, düşme, burkulmayla, hatta bazen durduk yerde kendiliğinden kırılır veya çöker.
Paylaş