Paylaş
Ayrıca şişmanlığın kendisi de -velev ki oburluk, dikkatsizlik ya da beceriksizlikten kaynaklanmış olsun- kısa bir sürede bedensel ve ruhsal alanda sorunlara yol açıyor. Yani, o adeta “hasta eden bir hastalık!”
Kısacası “Şişman-obez” kişilerin hepsi ya baştan ya da sonradan “hasta” ya da “hastalığa aday” insanlar.
Bu nedenle onları “hasta”larımız kabul edip hastalıklarını “alay konusu” yapmaktan veya bu anlama gelebilecek adlandırmalardan “Şaka bile” olsa uzak durmalıyız.
Kendileri ile barışık kalmakta zaten güçlük çeken, çoğu depresyonda, en azından mutsuz, keyifsiz ve huzursuz olan bu insanları incitmemeli, alay konusu yapmamalı, kalplerini kırmamalıyız.
Gelin onlara “Şişman” diyelim ama asla “şişko” filan demeyelim. (Sağlık Bakanımızın da “şişman” yerine sehven “şişko” sözcüğünü kullandığını düşünüyorum.) Onlara hiçbir zaman alaycı tavırlarla bakmayalım. Bu tür yaklaşımlar onları daha çok üzecek, ruhsal yaralarını daha çok derinleştirecek ciddi duygusal travmalara bile yol açabilecektir.
Kimse isteyerek şişmanlamaz. Hele hele hiç kimse asla şişmanlığını bir kayıtsızlık, bir zamansızlık, bir beceriksizlik, kişisel dikkatsizlik gibi taşımak istemez. Bu nedenle hiçbir obez kendisine “şişko” denmesinden hoşlanmayacaktır.
Çözüm neden güçleşiyor?
BİR NOT
Bugüne kadar yapılan bütün çalıŞmalar, elde edilen onca baŞarı hikâyesi ve daha pek çok olumlu Şeylere rağmen kilo sorununun çözümünde sınıfta kaldığımızı söylemek zorundayım. Zaten veriler de bunu gösteriyor. Kilo salgını dünya ölçeğinde bir problem oldu. Bunun nedeni kurduğumuz stratejinin yanlıŞlığı gibi görünüyor.
Biz hep olaya Şu basit pencereden baktık: “Daha az ye + daha çok egzersiz yap = kilo ver.” Hatta bu stratejiyi ben daha da anlaŞılır hale getirmek için “yediğinizi yarıya indirin, aktivitenizi iki katına çıkarın, arzu ettiğiniz kiloya inersiniz” Şeklinde bir slogan bile geliŞtirdim. Bu sloganın yanlıŞ değilse bile eksik olduğunu görüyoruz. Çünkü bazı insanlar bunları yapsalar da umdukları kadar kilo veremeyebiliyor. Ya da verdiklerini en ufak bir hatada fazlasıyla ve de süratle geri alabiliyor.
İdrar söktürücü ve laksatiflerle zayıflanmaz
ÖNEMLİ
İdrar söktürücü ilaçları sık kullanmak vücudunuzu sürekli olarak susuz bırakmak anlamına gelmektedir. İdrar söktürücüler vücudunuzu yalnız susuz bırakmakla kalmaz kanınızdaki elektrolit (tuz) dengesini de bozar. Sürekli diüretik kullanmak vücutta magnezyum kaybını da arttırır. Kalsiyum azlığı kemikleri, kasları, kalbi ve sinir sistemini bozuyor.
Kilo vermek için yapılan hatalardan biri de bağırsak boŞaltıcı laksatifleri bilinçsizce kullanmak. Bazı besin desteği üreticilerinin kilo verme çağırıŞımı yapan isimlerle pazarladıkları ve insanların doğal diyerek korkmadan satın aldıkları “zayıflama hapları”nın ve “form çayları”nın içinde bağırsak boŞaltıcı bu maddelerin bulunmasıdır. Sürekli laksatif kullanmak da bağırsak fonksi-yonlarında dengesizliğe hatta böbrek yetmezliğine neden olabiliyor.
Çözüm ne olmalı?
BİR ÖNERİ
Çözümü yanlıŞlarımızdan harekete geçerek yani yaptığımız yanlıŞları değerlendirerek üretmeliyiz. Öyle görünüyor ki herkes için geçerli ortak ve tek bir çözüm yok ve asla da olmayacak. Aynı çözüm herkeste her zaman iŞe yarayamayabiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken Şey “gen-çevre” iliŞkisine odaklanmak gibi görünüyor. Sadece gene odaklanmak da yanlıŞ, sadece çevreyi düzeltmek, çevresel koŞulları iyileŞtirmek de yetersiz kalabiliyor.
Çoğu diyetin baŞarısızlıkla sonuçlanması, verilen kiloların kısa bir sürede yeniden alınması bu iliŞkiyi doğru tanımlamamaktan yani baŞtan beri söylediğimiz her kiŞinin kendine özel kilo hikâyesini iyi yorumlayıp o hikâyeden yola çıkmamaktan kaynaklanıyor. Çünkü metabolizma dediğimiz süreci etkileyen de zaten gelirle çevrenin iliŞkisinden baŞka bir Şey değil.
Herkes aynı diyeti yapamaz
UYARI
Her diyet kiŞiye özeldir! Herkesin uyması gereken ortak bir diyet programı da yoktur. Yani 18 yaŞındaki bir kızla 58 yaŞındaki annesi, 78 yaŞındaki ninesi aynı diyeti yapamazlar.
Diyet listeleri yapılırken, daha doğru bir deyiŞle beslenme planları ve egzersiz programları yapılırken kiŞinin cinsi, yaŞı, iŞi, beslenme alıŞkanlıkları, ekonomik durumu, sosyal Şartları ve daha pek çok Şey dikkate alınır.
Programlar düzenlenirken o kiŞinin mevcut hastalıkları sağlık riskleri genetik hikâyeleri öğrenilir. Kullandığı ilaçlara bile önem verilir. Gerekirse programlar buna göre yeniden Şekillendirilir.
Şeker hastası birinin uygulaması gereken diyet ile hipertansiyonlu birinin yapması gereken diyet farklıdır. İdrar söktürücü kullanan birinin yapacağı diyetin potasyum içeriği ile tansiyonlu bir hastanın yapacağı diyetin tuz içeriği aynı değildir. Büyüme çağındaki bir çocuğa uygulanacak bir diyet planında kalori kısıtlamasından çok fazla kalori alımı önlenmeye aktivite yükseltilmeye çalıŞılır. YaŞı 60’ı geçenlerde ayda 2 kilodan fazla kilo kaybı arzu edilmez.
MAYR DİYETİ
3. GÜN
Kahvaltı
- 1 tam yumurta + 2 adet yumurta akı ile omlet
- 1 ince dilim buğday ekmeği
- 3-4 adet zeytin
Yumurtaları çırptıktan sonra ½ demet kıyılmış maydanoz ilave ederek pişirin.
Ara öğün
- 1 su bardağı az yağlı süt (içine 1 çay kaşığı kahve konulabilir.)
Öğle yemeği
- yeşil salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ilaveli)
1 orta boy haşlanmış patates (dilimlenerek salataya ilave edilsin)
- 200 g ızgara balık (1 el büyüklüğünde)
Ara öğün
- 1 su bardağı çilek + 1 bardak yeşil çay
Ara öğün
2 adet grissini + 1 tatlı kaşığı yağsız sürülebilir peynir
Akşam yemeği
- 2 adet etli biber dolma
- 1 ince dilim tam tahıl ekmeği 3 çorba kaşığı yoğurt
Ara öğün
- 5-6 adet fındık + 2 adet kuru kayısı
Paylaş