Paylaş
O tartışmalarda da en az iki noktada yoğunlaşacağız. BİRİNCİSİ, bu yeni varyantın “bulaşma hızı”. Gözlemler ve eldeki ilk rakamlara bakılırsa yayılma hızı konusunda ortak bir fikir daha şimdiden oluşmuş gibi görünüyor: Mevcut veriler Omikron’un Delta varyantından çok daha hızlı bir yayılma potansiyeli/yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor. İKİNCİ tartışmaya gelince... O tartışmadaki soru şu: “Omikron ne kadar tehlikeli?” Yanıt için buyurun...
ÖNEMLİ
COVID-19: GİDİCİ Mİ, KALICI MI
BAŞLIKTAKİ soru daha doğrusu pandeminin ne zaman sonlanacağı meselesi hepimizi ilgilendiriyor. Omikron vakalarının verilerini izleyen bazı uzmanlar, bu yeni varyantın, virüsün gidişini, pandeminin sonlanma sürecini hızlandırabileceğini düşünüyor. Yine aynı uzmanlar bu yeni varyantın korkulduğu kadar tehlikeli olmadığını, dahası “ağır hastalığa” yol açma ihtimalinin daha önceki varyantlara oranla daha düşük kaldığını da ileri sürüyor. Biraz daha ileri gidip, bu yeni varyantta oluşan değişiklikler sayesinde virüsten kurtuluşumuzun kolaylaşacağını düşünenler bile var. Kısacası geçen hafta yazdığım ihtimal -Omikron’un bir “yeni yıl hediyesi” olma ihtimali- son günlerde daha sık konuşuluyor, muhtemelen de geçtiğimiz haftaya oranla daha çok kabul görüyor. Ama elimizdeki bilgiler yeterli değil ve ileri sürülen fikirler şimdilik sadece varsayımdan ibaret. Kısacası BELİRSİZLİK SÜRÜYOR.
İYİ HABER
BİTKİ BAZLI COVID-19 AŞISI ÜRETİLDİ
KANADA merkezli bir ilaç şirketi (Medicago) ile önemli bir İngiliz ilaç firması (GSK) birkaç gün önce yaptıkları ortak basın açıklamasında, ürettikleri bitki bazlı bir aşının faz-3 klinik deneme sonuçlarının ümit verici olduğunu, bu yeni aşının tüm virüs varyantlarına karşı genel etkinlik oranının yüzde 70’leri geçtiğini belirttiler. Üreticiler bitki bazlı bu yeni aşıda, yeni koronavirüse benzeyen ama onun genetik materyalini içermeyen bitki kaynaklı virüs benzeri parçacıklar kullandıklarını açıkladılar. Aşının bitki içeriğine dair detaylarının ne olduğu ise henüz bilinmiyor.
KOLESTEROL MESELESİ
PLAK VAR MI YOK MU
KOLESTEROL ilaçlarının -statinlerin- kolesterol rakamlarını iyileştirdiklerini, kalbin koroner damarlarında oluşan plak/pıhtı süreçlerini kontrol etmede işe yaradıklarını gösteren önemli verilere sahibiz. Ne var ki bilinen yan etkileri (yorgunluk, kas ağrıları, karaciğer hasarı, unutkanlık, cinsel isteksizlik) nedeniyle bırakın hastaları, doktorların önemli bir bölümü bile hâlâ bu ilaçları kullanıp kullanmama konusunda tereddüt içindeler. Daha önce de belirttim ama kişisel kanaatimi bir kez daha açıklayayım: Statinlerin doğru zamanda, doğru seçimle, doğru hastada, doğru dozlarda ve süre ile kullanımları halinde işe yarayacakları konusunda benim herhangi bir tereddütüm yok. Ne var ki ben de -çoğu meslektaşım gibi- kolesterol yüksekliği saptanan her hastaya hemen bir statin tableti başlamanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Eğer insülin direnci probleminiz yoksa, şeker hastası değilseniz, hipertansiyon problemi yaşamıyorsanız, trigliserid düzeyleriniz normal ve LDL kolesterolünüz 200’lerin altında, HDL kolesterolünüz 40’lı rakamların üstünde ise ve de damarlarınızda henüz plak/pıhtı oluşumları başlamamışsa sadece “Kolesterolüm azalsın!” düşüncesiyle her gün bir kolesterol hapı yutmanız gerekmeyebilir. Önceliğiniz -eğer varsa- “fazla kilolarınızdan kurtulmak, kanınızdaki aşırı insülin, şeker, trigliserid seviyelerini azaltmak, sigara içiyorsanız süratle terk edip yanlış yeme içme alışkanlıklarınızdan kurtulmak ve de düzenli egzersiz/yürüyüş yapmaya başlamak” olmalıdır. Kısacası eğer damarlarınızda plak oluşumu başlamamışsa önceliğiniz her gece bir statin hapı yutmak yerine kalp damar hastalığını hızlandıran diğer risk faktörlerini kontrol altına almak olmalıdır.
Ama şu noktanın da altını ısrarla çizelim: Damarlarında plak saptanan ve plak oluşumuna bağlı inflamasyon/iltihap işaretleri açık seçik ortada olan ve tabii ki stend takılan, bypass operasyonu yapılan birinin kolesterol ilaçlarını kullanmadan sadece saydığım bu önlemlerle muhtemel bir kalp ya da beyin krizinden kurtulma ihtimali oldukça düşüktür.
HAFTA SONU ÖNERİSİ
U VİTAMİNİNİ YUTTUNUZ MU
ÇOĞUMUZUN aklına “vitamin” denince anında A, B, C ya da D vitamini geliyor. Oysa en az bunlar kadar -ki başka vitaminler de var- önemli mi önemli çok mühim hatta yaşamsal bir vitamin daha var. Ve ne yazık ki çoğumuz o olmazsa olmaz hayat molekülünün yeterince farkında değiliz. Üstelik o vitamin diğerleri gibi sadece beden ve ruh sağlığımızın yalnızca 3-5 alanını değil, neredeyse tamamını derinden etkiliyor. Öyle olduğu için de zaten bu sayfanın okurları -muhtemelen- onu diğer sağlık okurlarından daha çok tanıyor, tanımaya ve öğrenmeye de devam edecekler. Sözü uzatmadan o vitaminin adını hemen hatırlatayım: U/UYKU VİTAMİNİ!
Bilelim ki en az “COVID-19 SALGINI” kadar önemli bir problem haline gelen “UYKUSUZLUK SALGINI” nedeniyle “U VİTAMİNİ” yaşadığımız dönemin en önemli ve hayati ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir.
Paylaş