Nabıza değil adıma odaklan

Egzersiz söz konusu olduğunda aklımıza gelen ilk iki şey, nabız hızı ve adım sayısıdır.

Haberin Devamı

Bana sorarsanız, egzersizden profesyonel bir beklentiniz yoksa önceliğiniz nabız hızı değil, adım sayınız olmalıdır. Yürürken dakikada 120 adım ortalamasını tutturabiliyorsanız gereğini yaptığınız aşikârdır. 120-140 aralığına çıktığınızda da maksimum yararı yakalama şansınız vardır. Netice şudur: Nabız hızınıza değil, adım sayınıza odaklanın. İnsan bedeni yapısal olarak olağanüstü bir egzersiz makinesi şeklinde kurgulanıp bize emanet edilmiş bir cihazdan farksızdır ve bugüne kadar hiçbir teknoloji daha iyisini üretememiştir. Bu egzersiz makinesinin en etkili ilacı ise her gün tekrarlanan düzenli ve tempolu yürüyüşlerdir. Yürüyüş size belli bir beceri veya sportif deneyim, farklı, pahalı ve özel cihazlar, aksesuar vb yükler getirmez. Her zaman, her yerde, her koşulda yapılabilir. Ucuz, etkin ve zaman kazandırıcıdır. Unutmayın, haftada 150 dakika yürüyüşle bile daha sağlıklı kalabilir, dahası “bonus” olarak 3 yıllık ek bir süre bile kazanabilirsiniz.

Haberin Devamı

Nabıza değil adıma odaklan

AZ UYKUM KANSER TETİKÇİSİ

PEK çok araştırma ile uzun süreli uyku kaybının kansere yakalanma olasılığını arttırabileceği kanıtlandı. Uykusuzlukla rahim, yumurtalık, kalın bağırsak, prostat kanserleri arasında ciddi bir bağlantı var. Bu ilişki sadece uykusuzluğa bağlı sempatik sinir sistemi aktivasyonuyla alakalı değil... Uyku kaybının bağışıklık sistemimizdeki doğal katil hücrelerin sayısını azaltarak da kanseri tetikleyebileceği anlaşılıyor. Ayrıca uykusuzluğun yol açtığı iltihabi yanıtların da kanser hücrelerini çoğalma ve yayılmalarını kolaylaştırabileceği anlaşılıyor. Kısacası net bilgi şu: Dikkat edin, kalitesiz ve yetersiz uyku kansere yol açabilir.

DURMA DÜŞME ÜŞÜTME!

ÇOK sık tekrarladığım bir şey var: “İyi bir yaşlanma mottosu” var. O motto, başlangıçta üç sözcükten ibaretti: Durma, düşme, üşütme! Sonra bu üçlüye “Üzülme” sözcüğü de eklendi. Bu dörtlüden özellikle “Düşme” ve “Üşütme” önerileri kış aylarında daha da önemli. Sebebi şu: Yaşımız ilerledikçe düşme ihtimalimiz de artıyor. 60’lı yaşlardan sonraki düşmelerin maalesef yüzde 10’u kırıklar ya da ciddi sakatlanmalarla neticeleniyor. Bu nedenle denge geliştirici egzersizleri yaşımız ne olursa olsun sık sık tekrarlamak, düşmeyi kolaylaştırabilen ilaçlar ve alkolden uzak durmak, riski yükselten görme sorunlarını vaktinde iyileştirmek, çevresel riskleri minimuma indirmek temel hedefimiz olmalı. Kış aylarında yakalanma olasılığı artan basit ortak sorunların biri “zatürree depremi” ile neticelenme olasılığı dikkate alınırsa “Üşütme!” tavsiyesi de kışın daha çok gündeminize alınmalı.

Haberin Devamı

Nabıza değil adıma odaklan

MUTLU MUSUN?

ELİMDE en az yüzün üzerinde mutluluk ve huzur tarifi var. Geldiğim netice şudur: Çoğumuz mutlulukla huzuru birbirine karıştırıyoruz. Aradaki farkı ben tek cümlede özetlerim. Mutluluk an, huzur zamandır. Mutluluk geçici huzur kalıcıdır. Biri olmadan diğeri olmaz. Mutluluk huzurdan, huzur mutluluktan kopamaz. Peki, başlıktaki soruya yanıtınız ne? Mutlu musunuz? Yanıtınız geçici bir “Evet” değilse ve huzurlu bir hayat yolculuğu için “yeni bir yol” arayışı içindeyseniz gelin Dr. Toksöz Karasu’ya kulak verin...

HUZURUN ANAHTARLARI

DİYOR ki Karasu hoca: “İnsanlar mutluluğu hep olmadık yerlerde ararlar. Mal, mülk, para veya iktidar elde etmek sanırlar. Kimi zaman terapi, analiz hatta ilaçla tedavi yolları ararlar. Özel seminerlere katılır, kişisel gelişim kitapları okurlar... Oysa herkesin aradığı şey geçici ve olağan bir mutluluktan ziyade kalıcı, keyifli ve olağanüstü bir huzur halidir. Psikolojik ifadesiyle ‘ruhlu ve manevi bir varlığa demir atmış tam bir olgunluk durumudur’. Huzurun kapısını ancak hem ruhu hem de maneviyatı içine alan birleşik bir anahtarla açabiliriz. Bu anahtar ruhu sevgi vasıtasıyla içerir. Maneviyatı ise inanç vasıtasıyla. Sevgi ait olmayı, çalışmayı, başkalarını da sevmeyi gerektirir. İnanç ise kutsala, birliğe, dönüşüme inanmak demektir.”

Yazarın Tüm Yazıları