Paylaş
Çok sevdiğim bir hikâye var ve bugün onu bir kez daha size hatırlatmak istiyorum.
Hikâye şu...
1900’lü yılların başlarında bir ülkede askeri manevralara katılan gemilerden biri ciddi bir fırtınaya yakalanır. Hava kötü, dalgaların büyüklükleri inanılmazdır. Gece karanlığında ikinci kaptan, köprüye ‘İleride bir ışık var’ mesajını gönderir. Birinci kaptan “Duruyor mu, hareket mi ediyor?” diye sorar. İkinci kaptan yanıtlar: “Duruyor!”
Geminin rotası gittikçe yaklaşan o sabit ışıkla çarpışma yönündedir. Geminin kaptanı ikinci kaptana “Diğer gemiye çarpışma rotasında olduğumuzu bildirin ve rotalarını hemen 20 derece değiştirmeleri için sinyal verin” emrini verir.
Kısa bir süre sonra diğer gemiden (!) sinyal gelir: “Siz rotanızı 20 derece değiştirmek zorundasınız!”
Geminin kaptanı bu duruma ciddi biçimde kızar, sinirlenir, öfkelenir ve “Kaptan konuşuyor! Emrediyorum rotanızı hemen 20 derece değiştirin!”
Işıktan gelen cevap şudur: “Ben maalesef ikinci sınıf bir denizciyim. Rotanızı siz değiştirseniz daha iyi olur.”
Kaptan çok sinirlenir ve bağırır: “Bu bir savaş gemisi! Rotanızı siz değiştirin; yoksa ateş açarım!”
Bunun üzerine karşı taraftan aynen şu cevap gelir: “Bu da bir deniz feneri!”
Ve gemi rotasını değiştirir.
ÖNCE SİZ DEĞİŞİN
Eğer bir gün iyi hayat ve iyi yaşlanma konusunda bir yol haritası yapmayı düşünecek olursanız bu hikâyeyi mutlaka hatırlayın! Yeni bir yol haritası yapmak demek değiştirilmez ve yerleşik doğrulara, ki bunlara prensipler de diyebilirsiniz, uymak ama aynı zamanda değiştirilebilir her şeyi, vazgeçilebilir her yanlışı değiştirmek ya da tekrarlamaktan vazgeçmektir. Hatta çoğu zaman sadece değişmek/değiştirmek de yetmez. Yaptığınız değişimleri sürekli ve kalıcı alışkanlıklar haline getirmelisiniz...
Adına ister ‘iyi yaşama/iyi yaşlanma’ ister ‘anti-aging’ ister ‘longevity’ deyin (ki bu, en doğrusudur) sağlıklı, keyifli, mutlu ve huzurlu bir ömür sürmeniz için ortak bir yol haritası yok. Herkes kendi haritasını kendisi yapmalı, yapmaya çalışmalı, bunu yaparken profesyonel yardım almaktan da, okuyup öğrenmekten de vazgeçmemeli.
Bütün mesele bu ‘kişiye özel’ yolculuğun en doğru biçimde nasıl planlanacağıdır. Yanıtlanması gereken asıl soru bu. Yandaki kutuların size bu konuda bir fikir verebileceğini umuyorum.
Üç ayaklı bir hazırlık şart
BİR ÖRNEK
Başarılı yaşlanma süreci veya iyi ve sağlıklı yaşamın üç temel ayağı olduğunu bence ilk kez 1998’de yayınlanan MacArthur Vakfı raporu açıkladı. Raporun belirlediği ‘üç ayaklı plan’ şuydu:
* Hastalıkların önlenmesi
* Zihinsel fonksiyonların devam ettirilmesi
* Günlük hayata aktif katılımın sürdürülmesi
Aslında bu üçlü birbirinden ayrılmaz bir bütün. Biri eksikse diğerini sürdürebilmeniz pek mümkün olmaz. Eğer hastalıkları önlemezseniz, beden ve ruhunuzu sağlam tutamazsınız. Zihinsel fonksiyonlarınızın normal devam edebilmesi için sağlam bir zihne ihtiyacınız olacak. Fiziksel olarak aktif değilseniz ya da basit fiziksel aktiviteleri yapacak durumunuzu koruyamamışsanız, bedeninizin geri kalanının ya da aklınızın sağlam kalması pek bir şey ifade etmez.
İlk adım: Korunmak ve önlemek
BİR ÖNERİ
MacArthur Vakfı’nın bu üçlü önermesinde en önemli madde birincisi, yani ‘hastalıkların önlenmesi’ konusu. Bunu yalnızca bedensel hastalıklar gibi de düşünmeyin. Hastalık hastalıktır! Bedensel ya da ruhsal olması fark etmez. Ama bütün bunlara rağmen yine de hastalanırsanız (ki hastalanırsınız) mümkün olduğu kadar erken tanı konulmalı, iyi ve çabuk tedavi görmelisiniz. Çünkü zihinsel fonksiyonlarınızı devam ettirmeniz de, günlük hayata aktif katılabilmeyi başarabilmeniz de her şeyden önce sağlıklı kalmanıza bağlı.
Zarafetle yaşlanmak
BANA GÖRE
Pek çok kültürde (özellikle de batı kültürlerinde) gençlik övünüp abartılırken, yaşlılık küçümsenmiş, zayıflık ve acı getiren bir süreç gibi takdim edilmiştir. Belki de bu nedenle doğu kültürlerinin ‘bilge, ata, dede, akil adam’ gibi tanımlamalarla yücelttiği yaşlılığı, batı kültürleri pek kabullenmek istememiştir. Oysa yaşlılık, zannedildiği kadar kötü bir şey değildir!
Eğer doğru hazırlanabilirseniz, doğru zamanda yola çıkıp doğru işler yapabilirseniz yaşlılık hangi kültürden gelirseniz gelin bir derinlik ve deneyim zenginliği, bir huzur ve bilgelik dönemi, bir zarafet ve mutluluk halidir. Yaşlanmak ya da eskimek, pek çok şey gibi, insan ömrünün de değerini azaltmaz, arttırır. Zenginlik, değer ve derinlik kazandırır.
Yaşlanmayı ‘olgunlaşma’ olarak tanımlayabilirseniz uzun yaşam karakterinizi de güçlendirir. Sivri yanlarınızı törpüler, sert yanlarınızı yumuşatır, duygusal-ruhsal yanlarınızla, bedensel özelliklerinizden daha özel ve daha güzel bir örgü, daha güçlü ve sağlam bir hamur ortaya çıkmasını sağlar.
Yaşlılık konusunda daha çok şey söylenebilir ama şimdilik şu kadarı yeter. İyi yaşlanma her şeyden önce önleyici ve koruyucu tedbirleri iyi bilmekten geçiyor. Bunun ilk adımını da düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak oluşturuyor.
Uzun yaşamın kutsal kitabı
BİR NOT
Bugüne kadar pek çok hekim, hekimliğe meraklı veya sağlığına meraklı kişi ‘uzun yaşamın kutsal kitabı’nı yazmaya çalıştı. Kendi hesabıma böyle bir kitabı yazmaya cesaret edemem ama bu konuda yazılmış 100’den fazla kitap okuduğumu söyleyebilirim. Bunların bir kısmı son derece ehliyetli, bilgili, tecrübeli, konusunda uzman kişiler tarafından yazılmış. Diğer kısmıysa meraklı bazı iyi niyetlilerin 3-5 kitap okuyup işin sırrını keşfettiğini düşündükleri zaman kaleme alınmış. En son kısmı da sadece ticari amaç güdüyor. Ama biraz da konuyla ilgili olduğu için hepsinden iyi ya da kötü yönde tecrübeler edindim, ciddi kazanımlar sağladım. Kazanımlarımı yüzlerce sayfada ancak dile getirebilirim. Ama hangilerinin ne oranda işe yarayacağını pek bilemem! Bir gün kendimi ikna edebilirsem, böyle bir kitabı yazmaya işte o zaman cesaret edebilirim. Ama bu yazıda size başka bir ufku açmak ya da bildiğiniz bazı şeyleri başka bir açıdan hatırlatmak istiyorum.
Paylaş