Paylaş
İsterseniz gelin bugün aynı ihtiyacı duyan ve mesleki yaşamı neredeyse 50 yıla yaklaşan bir hekim olarak benim de bu hesaplaşmanın bir bölümünü yapmama izin verin. Hesaplaşmam mesleki uygulamalarımızla ilgilidir ve sadece benim kendimle hesaplaşmamla da sınırlı değildir. Ayrıca biraz sonra özetlemeye çalışacağım o hesaplaşma aslında modern tıbbın da çoktan yapması gereken önemli bir hesaplaşmadır ve umarım bu hesaplaşma arzum ve yazdıklarım bazılarını fazla üzmez veya kızdırmaz. Hesaplaşmanım konusuna gelince...
BANA GÖRE
MODERN TIBBIN YANLIŞI NE
Bana sorarsanız modern/güncel tıbbın en büyük hatalarından biri, birdenbire ortaya çıkan “akut hastalıklar” ile neredeyse on yılları bulan bir süreçte yavaş yavaş ilerleyip bedeni ve ruhu adeta çürüten “kronik hastalıklar”ı birbirine karıştırması, çözümü ikisinde de aynı yöntemlerde aramasıdır. Modern tıp günümüzün en önemli sağlık sorunları olan ve benim zaman zaman “mahşerin dört, beş hatta altı atlısı” olarak tanımladığım kronik hastalıklar ile mücadelede zaman çizelgesinin yanlış ucunda yer almayı ısrarla sürdürmekte ve bu hastalıkların (şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, obezite, nörodejeneratif hastalıklar -Alzheimer, Parkinson-, kanserler) önlenmesi, teşhisi ve tedavisinde affedilmesi güç hatalar yapabilmektedir.
Mesele koruyucu tıbbı unutup, hatta bir kenarda bırakıp kronik hastalıkların teşhisi ve tedavisinde hastalıklar ortaya çıktıktan, hatta iyice yerleştikten sonra harekete geçme yanlışından ibarettir. Yani modern tıp “ormanda yangın çıktıktan sonra yangını söndürmeye, yağmurda ıslandıktan sonra sizi kurulamaya” çalışmaktadır. Oysa bedeninizdeki yangını önlemek de sizi yağmurda ıslatmamak da mümkündür ve bir sağlık görevidir. Örnek mi?
BİR ÖRNEK
BİR KARACİĞER YAĞLANMASI HİKÂYESİ
Gençlerimizin neredeyse dörtte birinde, yetişkinlerimizin yarısından fazlasında, orta ve ileri yaşlılarımızın dörtte üçünde ortak bir sağlık problemi var: Karaciğer yağlanması! Muhtemelen bu satırları okuyanların çoğunun da karaciğeri maalesef yağlı. Ama doktorunuzdan duyduğunuz bu teşhisi takiben size yapılan tavsiye muhtemelen sadece şu kuru cümleden ibaret olacaktır: “Karaciğeriniz yağlı ama kan testleriniz normal, merak etmeyin ve üzülmeyin. Bir sonraki kontrolünüzde durumu yeniden değerlendireceğiz!”
Ne var ki o basit kabul edilen karaciğer yağlanması problemi aslında muazzam sonuçları olabilen bir “metabolik dengesizlik yolculuğu”nun ilk işaretidir. O yolculuğa kısa bir süre sonra “insülin direnci, gizli şeker, tip 2 diyabet, ürik asit yüksekliği, trigliserit fazlalığı, kolesterol dengesizliği” gibi metabolik sorunlar da maalesef eklenecektir. Dahası, zamanında nedeni araştırılıp önlenmeyen o basit karaciğer yağlanması problemine göbeklenme, obezite, iç yağlanma, safra çamuru, safra kesesi polipi ve taşı da ilave olacaktır. Bitmedi! Çok değil 3-5 yıl sonra başlangıçta önemsiz sayılan o basit karaciğer yağlanmasına “yağlı karaciğer iltihabı/steatohepatitis” sorunu hatta “karaciğer sirozu” ve belki de “karaciğer kanseri/hepatoma” eklenebilecektir.
Eğer modern tıp uzun zamandır uyguladığı hastalık teşhisi ve tedavisine odaklı gayretlerinin yanına neredeyse unutma noktasına geldiği sağlığı koruma ve güçlendirme, hastalıkları önleme ya da geciktirme odaklı ikinci şapkasını hatırlayabilse yukarıda saydığım süreçler ya hiç ortaya çıkmayacak ya da geciktirilebilecek en azından etkileri hafifletilebilecektir. Üstelik bütün bunlar için ilaca da ihtiyaç yoktur. Beslenme yanlışlarının düzeltilmesi, hayata hareket/egzersiz eklenmesi bile çözüm için yeterli olabilecektir.
UNUTMAYIN
İLK HEDEFİNİZ SAĞLIĞI KORUMAK OLSUN
Yeni bir yıla girerken biz hekimlerin de sizin de sağlığımızı yönetenlerin de hiç olmazsa makul ölçülerde koruyucu sağlık önlemlerine yeniden odaklanmamızda yarar var. Zira bazılarını yukarıda özetlemeye çalıştığım muazzam bir “KRONİK HASTALIK TSUNAMİSİ” ile karşı karşıyayız. Ortalama yaşam süresi uzadıkça bu tsunaminin dalgalarının ve etkilerinin daha da büyüyeceğinden hiç kuşkunuz olmasın. O tsunami ile mücadelenin yolu ise kronik hastalıkların teşhisi ve tedavisi kadar sağlığımızın iyileştirilmesi, güçlendirilmesi ve koruyucu tıp çalışmalarına odaklanmamızdan geçiyor. Umarım önümüzdeki yıl ve takip eden yıllarda da aynı hataları inatla tekrarlamaya devam etmeyiz.
Paylaş