Paylaş
Sağladığı “teşhis/tedavi olanakları” sayesinde de hastalıklarımız eskisinden daha erken ve daha zahmetsiz teşhis ediliyor, tedavi alanında daha etkin sonuçlar alınıyor. Bunların hepsi doğru, ne var ki bu güzel fotoğrafın bir de gri ya da puslu yanı var.
Modern tıp her şeyi ölçüp biçme peşinde. Her şeyi, her sorunu, her yakınmayı, kimyasal olarak analiz etme, matematiksel olarak hesaplama gayretinde. Doğrusu da bu. Bilimsel olmak bunu gerektiriyor. Ne var ki konu insan olduğunda bu yaklaşım her zaman netice vermeyebiliyor. Netice vermediği gibi yanıltıcı bile olabiliyor.
Çünkü pek çok sorun sadece fiziksel hastalıklardan kaynaklanmıyor. Bedenen sapasağlamken de oranız, buranız ağrıma, çalışan sistemlerinizin biri veya birçoğu bozulma sürecine girebiliyor.
Böyle olduğu için de sadece hastalıklarla ilgilenen ve yaklaşımında “hasta değil, hastalık odaklı olmayı” sürdüren “hastayı değil, hastalığı tedavi etme” kararını ısrarla sürdüren modern tıp sık sık açmaza giriyor.
Açmazın nedeni şu: Sağlık sorunlarının en az dörtte üçü bedensel değil, ruhsal kaynaklı. Özellikle yorgunluk, halsizlik, uyuşukluk, uykusuzluk, şişkinlik, gaz, kramp, baş dönmeleri, iç çekilmeleri, uyuşma, karıncalanma vb. sorunların çoğu “psikosomatik”, yani ruhun beden üzerinde oluşturduğu zorlamalarla ortaya çıkan şeyler.
Ne var ki, biz doktorlar inatla ölçemediğimiz, hesaplayamadığımız, göremediğimiz, dokunamadığımız sorunları görmezden gelmeyi ya da “hastalık” olarak tariflemeyi sürdürüyoruz. Modern tıbbın öncelikle düzeltmesi gereken yanlışlarından biri de bu “yaklaşım yanlışlığı”, yani insanı bir “makine” gibi görmesi, “ruhu pas geçip” sadece “bedensel bir varlık” olarak değerlendirmesi..
BİR SORU
“Normal” her zaman normal mi?
Modern tıp, fizyolojik değerler içindeki her türlü değişimi normal sayar, küçük ama süregiden olumsuz değişimleri, gereği kadar dikkate almaz. Mesela size der ki, “Tansiyonunuz 13’ten büyük, 8’den küçük olmayacak!” Ama büyük tansiyonunuzun 11’den 12’ye, 6 ay sonra da 12’den 13’e doğru yükselmeye başlamasını pek önemsemez. Önemsemez çünkü tansiyonunuz hâlâ “normal değerler” içindedir.
Tıp sorunu yok der, fakat tansiyonunuz yukarı doğru seyrederken aslında vücudunuz size bir sorun olduğunu anlatmaya çalışıyordur. Modern tıp yine bir genelleme yaparak, “Açlık kan şekeri 80-110 arasında olacak!” diye buyurur. Hep 95’lerde seyreden şekeriniz önce 100’e, sonra 105’lere ve nihayet 110’lara geldiğinde bile sorun olmadığını düşünmeye devam eder.
Neyse ki modern tıp, son yıllarda gri alanları da tanımlamaya başladı. Mesela tansiyonunuz yavaş yavaş yükseliyorsa, normal tansiyon ile hipertansiyon arasındaki geçiş sürecini ‘prehipertansiyon’ olarak tanımladı. Ya da açlık kan şekeriniz 100’leri geçmeye başladığında, 110-115 değerleri arasına ‘açlık şekeri toleransı bozukluğu’ dedi.
Ve hepsinden de önemlisi her iki durumun da, beslenmede yapılacak düzenlemeler, egzersiz, uyku ve stresin daha iyi yönetilmesi ile iyileştirilebileceğini farkına vardı.
Kısacası modern tıp, en sonunda koruyucu tıp kavramını keşfetti. İşte tüm bu aydınlanış geleceğin tıp dünyasının da kapılarını araladı.
DİKKAT
Yanlış teşhisten korunun
Tıp artık çok daha donanımlı. Doktorlar bir hastalığı tanımlamak için çok daha etkili görüntüleme teknolojilerinden, çok daha gelişmiş testlerden yardım alabiliyorlar. Tüm bunlara rağmen bir sağlık problemine hâlâ yanlış teşhis konabiliyor. Tarafsız araştırmalara göre, hastalara konan teşhislerin neredeyse yüzde 40’ı yanlış! Bunun pek çok nedeni var, ama öncelikle şu noktayı belirtmek istiyorum: Yaşamın her alanında yanlışlar yapılabilir ama söz konusu sağlık olduğunda, yanlışlık çok ama çok daha önemli bir boyut kazanıyor. Özellikle kronik bir hastalık, ciddi bir ameliyat, korkutucu, hastanın geleceğini etkileyecek bir sağlık probleminde teşhisin doğruluğu daha da önemli bir hale geliyor. Yediklerinize, içtiklerinize boş yere çok ciddi kısıtlamalar konabiliyor. Yanlış teşhis yüzünden kaynaklanan ruhsal sorunlar, geçirilen uykusuz geceler, yaşanan stresler ve ekonomik kayıplar, yutulan haplar, yapılan ameliyatlar da işin cabası!
“Yanlış teşhis” bugün de çok önemli bir sorun. İşte bu nedenle her şeyi ama her şeyi sorgulayın. Konulan teşhisi, yuttuğunuz ilacı, önerilen ameliyatı… Doktorunuzla her şeyi çekinmeden konuşun, tartışın.
Özellikle ameliyat olmanız gerektiği söylendiğinde, sağlık problemlerinize bir teşhis konmakta gecikildiğinde, tekrar tekrar yeni testlere ihtiyaç duyulduğunda, konulan teşhis doktorunuzun uzmanlık alanının dışında kaldığında ve uygulanan tedavilere rağmen şikâyetleriniz, sorunlarınız devam ettiğinde yeni bir görüş almaktan çekinmeyin.
Bilhassa size kanser, şeker hastalığı, hipertansiyon, kronik yorgunluk, depresyon, romatizmal hastalıklar, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, kronik yorgunluk, hipoglisemi ve benzeri uzun süreli kronik sağlık sorunları ile ilgili teşhisler konduğunda ikinci fikrin daha da önemli hale geldiğini unutmayın.
YENİ ÇÖZÜM
3P formülü
Ömrümüzün uzaması tabii ki iyi bir gelişme ama bu gelişme bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Çünkü ömrün uzaması esas olarak gençliğin değil, yaşlılığın uzaması anlamına geliyor. Uzun bir yaşlılık dönemi de kanser, kalp ve damar hastalıkları, romatizmal sorunlar, hipertansiyon, şeker hastalığı, Alzheimer gibi sağlık problemlerinden muzdarip olma riskini artırıyor. Bu listeye menopoz, prostat sorunları, Parkinson gibi daha birçok sağlık problemini de eklemek mümkün. Zaten yaşı 50’yi geçen herkesin kafasını en çok meşgul eden, yukarıda saydığım yaşlılık hastalıkları.
Hepsi de bu hastalıklara yakalanma riskinin olup olmadığını merak ediyor. İşte tam da bu noktada tıbbın değişen yüzü ve yeni yapısını üzerine inşa edeceği 3P anlayışı devreye giriyor.
Peki, nedir bu 3P dedikleri? Açılımı şöyle: “Predictive”, “preventive” ve “personal”. Türkçeye çevirirsek: “Öngören”, “önleyen” ve “kişiye özel yeni bir tıp yaklaşımı.”
Hastalıklara yakalanma riskinizin olup olmadığını öngören, eğer böyle bir risk söz konusu ise onlardan korunmanıza, hastalığı önlemenize odaklanan ve tamamen “size özel” yaklaşımlar geliştiren bir tıp anlayışından bahsediyorum.
Paylaş