Paylaş
Biz meyvesever bir toplumuz. Bu, daha çok antioksidan, vitamin, mineral ve posa kazanmak anlamına geliyor, sağlığımız açısından bir avantaj. Uzmanlar günde ortalama beş porsiyon meyve yememizi önerip duruyor. Uyarıları dikkate alıp, bol bol meyve yiyen toplumlarda kanser, kalp damar hastalıkları, hatta bellek sorunları daha az görülüyor. Çünkü farklı meyvelerde bulunan antioksidanlar (üzümde rezveratrol, elmada kuvarsetin, ananasta bromelain, siyah erikte antosiyanin, kavunda betakaroten ve lütein gibi) kanserden korunmada çok etkili.
Antioksidanlar ve meyvelerde bol bulunan bazı vitaminlerin (özellikle C vitamini, B vitaminleri) bağışıklığı güçlendirdiği,
kalp hastalığı riskini azalttığı da biliniyor. Yeni çalışmalar özellikle böğürtlen, yaban mersini, siyah erik, karadut ve benzeri meyvelerde bulunan antosiyaninlerin
belleği de koruduğunu gösterdi. Kısacası düzenli meyve yeme alışkanlığı sağlığımız için faydalı bir şey. Her konuda olduğu gibi burada da bazı ‘istisnalar’, bazı ‘kısıtlamalar’ var.
SORUN NE ZAMAN BAŞLIYOR?
Bu özellikle tatlı meyveleri sevenler için önemli bir ayrıntı. Bir meyvenin ‘çok tatlı’ olması demek içindeki meyve şekeri
yani fruktozun da çok olması anlamına geliyor. Örnek vermek gerekirse 100 gram limonda sadece yarım gram, erikte, kayısıda bir-iki gram, portakal, greyfurt, şeftali, vişne, çilekte dört-beş gram civarında fruktoz varken bu rakamlar karpuz, üzüm, incir ve muzda 7-13 grama kadar yükselebiliyor. Rakam kuru kayısıda 14-15 gramı, kuru incirde 20-25 gramı bile bulabiliyor. Kısacası meyvelerin tadı ve tüketilen miktarları arttıkça vücuda yüklenen fruktoz miktarı da artmış oluyor.
FRUKTOZUN FAZLASI ZARARLI
Oysa metabolik organizasyonunuzun verimli çalışması için bedene günde 15-20 gramdan fazla fruktoz girmesi istenmeyen bir durum. Bir meyvenin fruktoz içeriği çoğaldıkça kalorisi de artıyor ve kilo sorunu olanlarda ‘göbeklenme’ kaçınılmaz hale gelebiliyor. Fazla fruktoz yüklenmenin yol açabildiği başka problemler de var.
Aşırı meyve tüketmek kandaki ürik asit seviyelerini de artırabilir, gut krizlerini davet edebilir. Bu nedenle yalnız şeker hastalarının değil, gut hastalarının da meyve tüketimlerini, özellikle tatlı meyveleri abartmamaları ve meyve yemeyi ‘kararında’ bırakmaları şart!
Ayrıca aşırı meyve yemenin kan basıncı yüksek olanlarda tansiyonun ayarını güçleştirdiğini gösteren kanıtlara da sahibiz. Benzer şekilde aşırı meyve tüketimi kanda trigliserid isimli yağı da arttırabiliyor, hatta HDL kolesterolün (iyi kolesterol) azalmasıyla da ilişkilendiriliyor.
Kuru meyvelerin riski
Kuru kayısı, kuru incir, kuru elma ya da dut kurusu severek yediğimiz atıştırmalıklar ama bunların da maalesef yüksek oranda fruktoz içerdikleri ve bu nedenle tercih edilmemeleri gerektiği anlaşılıyor. Özellikle diyet uzmanlarının zayıflama programlarında ara öğünler için önerdikleri kuru kayısı bu konuda riskli olabilecek bir besin. Kuru incirse kayısıdan daha da ciddi bir kilo tehdidi. Tadına bakın ama tadında bırakın.
Ne zaman ve nasıl yenmeli?
-Yemeklerden hemen sonra meyve yemek doğru değil. Şişkinlik, gaz, hazımsızlık, ekşime yapabilir. Ayrıca insülin cevabını da arttırabildiğinden özellikle insülin direnci olanlarda yemek sonrasında görülen hipoglisemi atakları ve açlık krizleri sıklaşır. Uyku hali, bitkinlik, terleme ve çarpıntıya sebep olur, kilo kontrolünü bozar.
-Yatmadan önce meyve yemek de doğru değil, kilo aldırıyor, gaz, şişkinlik ve reflü nedeniyle uyku sorunlarına yol açıyor.
-Ara öğünlerde veya yemeklerden 30-60 dakika evvel yemek daha doğru.
-Hazır satılan meyveli yoğurtlar da kilo sorunu ve insülin direnci olanlar için uygun bir seçim değil.
-Meyve sularından da uzak durmakta fayda var. Taze sıkılmış meyve sularını bile ölçülü tüketin. Kısacası sağlıklı olayım diye her sabah koca bir bardak portakal suyu içmek pek tavsiye edilmiyor. Bunun yerine portakalı, greyfurdu, narı kahvaltıda doğal haliyle ve ölçülü yemek daha iyi gibi.
Paylaş