Menopoz, yaşam kalitesini şu veya bu şekilde etkiliyor. Menopoz, kadın yaşamının keyifli bir parçasıdır ama bu süreçte can sıkıcı sorunlar da ortaya çıkabiliyor.
Ani hormonal çekilme, bedensel ve ruhsal değişimlere yol açıyor. Kadınlar bu dönemde daha alıngan, sinirli, hüzünlü veya gergin olabiliyor. Menopozun depresyonu tetikleyebildiği, duygu-durum bozukluklarına eğilimi yükseltebildiği gözlenebiliyor. Çoğu kadın az veya çok ateş basması, terleme nöbetleri yaşıyor. Uykunun kalitesi bozuluyor. Uyku süresi kısalabiliyor. Uyku bölünmeleri sıklaşabiliyor. Menopozun kolesterol seviyesinde dengesizliklere, kemik kırılganlığında artışlara, cilt ve saç sorunlarına yakalanma şansızlığını da beraberinde getirebileceği biliniyor.
METABOLİZMA HIZI AZALIYOR
Menopozla birlikte filizlenen önemli bir sorun da kilo problemidir. Menopoz döneminde kilo kontrolünün eskisine oranla daha güç hale geldiğini kadınlar iyi bilir. Bunun birçok nedeni var ama temel neden menopozla birlikte başlayan metabolizma yavaşlamasıdır. Menopoz döneminde metabolizma hızı ortalama yüzde 2-4 oranında azalıyor. Menopozda kilo sorununun belirginleşmeye başlamasının başka nedenleri de var. Bu dönemde depresyonun beklenenden daha sık görüldüğüne, en azından mutsuzluk nedeniyle yeme bozukluklarının, bilhassa karbonhidrat tüketme eğilimlerinin arttığına işaret ediliyor. Diğer taraftan menopoz yaşlarında sıklaşan Haşimoto tiroiditine bağlı "Hipotiroidi" kilo problemine bir katkıda bulunabiliyor. Bu dönemde kadınların eskisinden daha az hareketli olmaya başlamaları da önemli. Menopoz çağına gelen kadınların çoğu ev ve iş yaşamlarını düzene sokmuş, çocuklarını büyütmüş olduklarından aktivitelerini de birazcık azaltıyorlar. Diğer taraftan 50’li yaşlardan sonra yeme-içme tutkusu bazen abartılabiliyor. Sonuçta menopoz kadını 5-10 yıl öncesine göre daha kolay kilo alan biri haline geliyor.
DAHA ÇOK HAREKET DAHA AZ KALORİ
Menopozda alınan kiloların yol açtığı en önemli risklerden biri de meme kanserinin şişmanlıkla ilişkisidir. Meme kanserinde şişmanlık ve insülin direncinin, diyabetin tetikleyici olabileceğini gösteren veriler var. Uzmanlar, meme kanserinden korunmada menopoz kilolarından korunmanın önemli bir etkisinin olabileceğini düşünüyor. Diğer taraftan kilo sorununun menopoz döneminde safra kesesi taşlarına, özellikle dizlerde romatizmal sorunlara, göğüs altı ve kasıklarda pişik ve mantar enfeksiyonlarına, horlamalara ve uyku apnelerine de yol açabileceği belirtiliyor.
Menopoz çağının kilo yönetimi bakımından özel bir çaba gerektirdiği aklınızda olsun. Bunun için almanız gereken önlemler her zamankilerden farklı değil. Sağlıklı kiloyu koruyan mucize formül (!) burada da değişmiyor: Daha çok hareket etmek ve daha az kalori tüketmek! Keyifli bir menopoz sürmek istiyorsanız kilonuzu izleyin. Sağlıklı bir kiloda kalmaya gayret edin, ama alabileceğiniz birkaç kiloyu da dert etmeyin. 50’li yaşlarda da 36-38 beden olacağım diye canınızı sıkmayın. Her yaşın bir kilosu var. Yeter ki sağlıklı ve kabul edilebilir düzeylerde olsun.
Fazla kilolar gebe kalmayı engeller mi
Yapılan araştırmalarda fazla kilolu veya şişman kadınların gebe kalmakta zorlandıkları tespit edilmiştir. Vücut kitle indeksi (BMI) 29’un üzerinde olanlarda her birim artışta kendiliğinden gebe kalma oranında yüzde 4’lük bir azalma bulunmuştur.
Doğurganlık çağında olup obezite sınırını geçen kadınların oranı Batı Avrupa’da yüzde 12, ABD’de yüzde 25’tir. Fazla kiloların yumurtlamayı zorlaştırdığı bilinmekle beraber, kilolu olup ta normal yumurtlayan kadınların neden gebe kalamadıkları tam açıklanamamıştır, ancak vücut ağırlığını ve metabolizmayı etkileyen hormon olan leptin’in rolü üzerinde durulmaktadır.
Hollanda’da 24 hastanenin katıldığı ve gebe kalmakta zorlanan (subfertil) 3000 kadında, bilinen başka bir kısırlık sebebi yokken, 12 ay sonunda kendiliğinden gebe kalma oranı sadece yüzde 20 bulunmuştur. Gebe kalamayanların yüzde 40’ı kısırlık tedavisine başlamaktadırlar. BMI 35 üzerinde olanlarda gebe kalabilirlik yüzde 26 azalırken, BMI 40 üzerinde olanlarda yüzde 43 oranında azalmaktadır.
Bir halk ilacı: Zerdeçal
Zencefil ailesinden bir bitki olan Zerdeçal bizde de seviliyor. Köri (curry) adlı baharat karışımında da bulunan bu bitkinin, gıdaların tazeliğini, lezzetini ve besin değerini koruduğu uzun zamandır biliniyor.
Antiseptik, dezenfektan, sikatrizan (doku onarıcı) ve tonifiyan (gerginleştirici) yönleri Hindistan’da, güzellik maskelerinin yapımında cildi tazelemek için kullanılmasına neden olmuştur. En etkin antioksidanlardan biri olan zerdeçalın, günde 200 mg (yaklaşık 24 silme tatlı kaşığı) tüketilmesiyle yangı giderici, kanseri ve damar sertliğini önleyici özelliklerinin gözlendiğini bildiren yayınlar vardır. Alzheimer Hastalığı’nda, kalp ve beyin enfarktüsü gibi ciddi sonuçlara yol açabilecek damar hastalıklarının önlenmesinde katkısı saptanmıştır. Lökotirien, prostaglandin, tümör nekroze edici faktör ve interlökin 12 gibi yangı oluşumundan sorumlu maddelerin ortaya çıkışını geciktirdiği bilinmektedir. Özellikle solunum ve idrar yolları enfeksiyonlarında, zerdeçalın bu özelliği etkindir. Çeşitli soslara, çorbalara, yumurta yemeklerine, turşulara ve hatta keklere katılabilen zerdeçal, tekstil ve dericilikte boya maddesi olarak da kullanılmıştır.
Ağız kokusu önlenebilir mi
Ağız kokusunun birçok nedeni var. En sık görüleni ağız temizliğine dikkat edilmemesidir. Dişlerini düzenli olarak fırçalamayanlarda, diş ipi kullanarak ağız hijyenini iyileştirmeyenlerde ağızda kalan yemek artıkları bakterilerin de etkisiyle kokuya neden olmaktadır. Ağız kokusunun dişeti hastalıkları, boğazda, genizde akıntı dışında başka nedenleri de vardır. Kronik sinüzit, bronşit ve bademcik iltihaplarında ağız içi enfeksiyonlarında ortaya çıkabilmektedir. Mideye yerleşen ve ülsere yol açabilen helikobakter enfeksiyonlarında da ağız kokusu ortaya çıkabiliyor. Ayrıca sigara kullananlarda ağız kokusu sık görülüyor.
Sık sık su için
Ağız kokusunu önlemek istiyorsanız dişlerinizi düzenli olarak fırçalayın. Diş ipi kullanın. Diş kontrollerinizi ihmal etmeyin. Ağız içi hijyenini kolaylaştıran sıvılardan faydalanın. Ağız temizliği yaparken dilinizi de fırçalamayı unutmayın. Sigara, alkol, soğan ve sarımsaktan uzak durun. Şekersiz sakız çiğneyerek tükürük salgınızı artırmaya çalışın. "Xylitol" ihtiva eden çikletler ağız içinde bakteri çoğalmasını azaltmaktadır, faydalanabilirsiniz. Sık sık su için. Yeşil çayı daha sık tüketin. Yeşil çay kokuya neden olan maddeleri üreten bakterilerin çoğalmasını azaltıyor. Ağız kokunuzu geçici olarak engellemek nane, maydanoz gibi doğal desteklerden faydalanabilirsiniz.