Mamografi faydalı mı zararlı mı?

Sağladığı faydalar göz önüne alındığında bu kadar önemli bir testi faydalarını bir kenara bırakarak “zararlıdır!” diye damgalamak da, ciddi bir radyasyon yükü olan böyle bir incelemenin rastgele uygulanması da doğru değildir. Bilinçli kullanıldığında mamografik incelemeler bugün meme kanserinin erken teşhisinde altın standart olma özelliğini sürdürüyor.

Haberin Devamı

50’sini geçen bir erkek için prostat kanseri ne kadar endişe verici bir sağlık problemi beklentisiyse aynı dönemdeki kadınlar için meme kanserinde de buna benzer bir durum var.
Meme kanseri kadın sağlığı bakımından kuşkusuz çok önemli bir konu. Bu nedenle meme kanserinde gerek elle yapılan değerlendirmeler, gerek doktor kontrolleri ve gerekse ultrasonografik incelemeler ile şimdilerde daha yaygın faydalanmaya başladığımız mamografiler son derece önemli tarama araçları.
Özellikle mamografilerin erken teşhiste altın standart olarak kabul edilmesi tezine ben de katılıyorum. Bütün mesele mamografi incelemelerinin kime, ne zaman ve ne sıklıkta yapılacağına karar vermekle ilgili. Ayrıca faydalarını abartıp zararlarını asgarileştirmek de yanlış bir düşünce biçimi.
Doğru olanı sanırım şu: Anne veya baba tarafında (sadece anne tarafında değil baba tarafında da meme kanseri olması önemlidir) meme kanseri hikayesi bulunan, özellikle birinci derece akrabalarında (anne, kız kardeş, teyze, hala) meme kanseri teşhis edilenlerin hastalık yönünden risk grubunda oldukları kabul edilip erken yaşlarda nasıl bir tarama programı oluşturulacağı konusunda karar verilmelidir.
Bunu yapabilecek en doğru kişilerse meme konusunda uzmanlaşmış doktorlardır. Ben daha çok meme cerrahisi uzmanlarına ve taramalarda deneyim kazanmış radyologlara (radyoloji uzmanlarına) güvenirim. Böyle bir durum söz konusu olduğunda bu kişilerin en geç 40’lı yaşlardan hemen sonra bir şekilde tarama programlarının başlatılması zaruridir.
Diğer taraftan herhangi bir kadına hangi yaştan itibaren ne sıklıkta mamografi yapılacağının da kararının kişisel değerlendirmelerle verilmesi en doğru olanıdır.
Mamografi incelemelerinin bir yıllık mı, yoksa iki yıllık aralıklarla mı yapılacağı kişinin risk derecesine, mevcut sağlık durumuna ve yaşına göre
planlanmalıdır.
Başlıktaki sorunun cevabına gelince: Sağladığı faydalar göz önüne alındığında bu kadar önemli bir testi faydalarını bir kenara bırakarak “zararlıdır!” diye damgalamak da, ciddi bir radyasyon yükü olan böyle bir incelemenin rastgele uygulanması da doğru değildir.
Bilinçli kullanıldığında mamografik incelemeler bugün de meme kanserinin erken teşhisinde altın standart olma özelliğini sürdürüyor.

Haberin Devamı

PSA yüksekse prostat kanserli mi?

Haberin Devamı

PSA taramalarının prostat kanserini daha erken yakalama bakımından önemli bir avantaj sağladığı doğru. PSA’nın açılımı Prostat Spesifik Antijendir. Prostat hücreleri kanserleştiklerinde bu antijeni daha fazla üretmeye başlıyorlar.
Neticede kandaki PSA seviyeleri artıyor. Gel gelelim PSA sadece prostatın kanserleşmesi halinde değil, iltihaplandığı durumlarda da yükselebiliyor.
Ayrıca parmakla yapılan prostat muayeneleri, prostat masajları, hatta prostat üzerine bası yapan oturma pozisyonları (bisiklete binme, ata binme) gibi durumlarda bile kana geçen PSA normalden daha fazla olabiliyor.
Özetle kanda tespit edilen her PSA yüksekliği o kişide mutlaka bir prostat kanserinin var olduğu anlamına gelmiyor. Sapasağlam insanlarda bile geçici PSA yükseklikleri olabiliyor.
Mühim bir nokta da şu: PSA normalken de prostatta kanser gelişebiliyor. PSA düzeyleri 4’ten yüksek olan erkeklerde prostat kanseri ihtimalinin daha yüksek olduğu da doğru. Ne var ki PSA’ları 1 ve 2 arasında olan erkeklerde de prostat kanseri tespit edilebilmiştir. Hatta PSA düzeyleri birden küçük olan erkeklerin bile prostat biyopsilerinde prostat kanseri
saptanabiliyor.
Özeti şu: Erkekler ne PSA’m yüksek diye korkmalı, ne de PSA’m normal diye yan gelip yatmalıdır. PSA testlerinin de belirli bir güvenlik sınırı vardır ve tek başına PSA değerlendirmeleriyle prostat kanseri taramaları yapmak hatalıdır. Doğru olanı bir üroloji uzmanına teslim olmak gibi görünüyor.
Ürologlar işi asla sadece PSA’ya emanet etmiyor, altın standart kabul ettikleri parmakla muayene ve diğer görüntüleme yöntemlerini de (ultrasonografi, MRI) devreye soktuktan sonra karar veriyorlar.
(Prof. Dr. Mesut Çetinkaya/Prostat Gerçeği eserinden yararlanılmıştır.)

Haberin Devamı

Yerfıstığı kalbi güçlendiriyor

Zenginliklerimizden biri de yerfıstığıdır. Anamur ve Osmaniye yerfıstığının en yaygın üretildiği bölgeler. Yerfıstığı sadece güçlü enerji içeriği ve doyurucu özelliği nedeniyle değil içindeki sağlık mucizeleri sebebiyle de mühim bir besin.
Çiğ olarak tüketilebileceği gibi kabuğuyla birlikte “fırınlanarak (kavrularak)” ya da yine kabuğuyla birlikte suda “haşlanarak” da tüketilebiliyor.
Tavsiyem, yerfıstığını sert kabuğundan ayırıp tavada tuzlayarak kızartmanızdır. Kavurma işlemi fıstığın üzerindeki kırmızı ince zarda bulunan antioksidanları ve içindeki diğer sağlığa faydalı maddeleri mahvediyor.
Bu nedenle kavrulmuşunu seviyorsanız kabuğuyla birlikte fırınlayıp yakmadan kavurunuz. Haşlanmışının değeri pek bilinmiyor, oysa haşlanmış yerfıstığının eşsiz bir aroması ve tadı var.
Ayrıca kavurmanın tersine haşlama yerfıstığının besin değerini ve antioksidan içeriğini daha da artırıyor.
Yerfıstığının ezmesi dip sos veya ekmeğe sürmek için de kullanılıyor. Bu şekilde kullanımda fındığa oranla çok daha ucuz olması müthiş bir avantaj.
Diğer taraftan yağı da değerli. Soğuk sıkım yerfıstığı yağı biraz ağır bir yağ, kokusu da oldukça rahatsız edici olabiliyor. Ama siz yine de yerfıstığı yağının tıpkı zeytinyağı gibi sağlıklı bir pişirme yağı olduğunu unutmayın. Önemli bir uyarı yerfıstığının “Aflatoksin” üreten “aspergillus flavus” mantar enfeksiyonuna duyarlı olması ve bu nedenle üzerinde afrotoksin yerleşebilmesidir.
Zaten bu sebeple de “saklama” koşullarına dikkat etmeniz lazım. Bilindiği gibi afrotoksin güçlü ve tehlikeli bir kanserojen, özellikle karaciğer kanseri riski yüksek bir maddedir.
Yerfıstığını kavurmak aflatoksin seviyelerinin azalmasına da yol açar.

Haberin Devamı

Her derde deva

- Kabak çekirdeklerinin kalorisi yüksektir. 100 gramı 560 kalori içerir. Lif, vitamin, mineral ve antioksidanlardan zengindir.
- Kalorisinin yüksek olması içeriğindeki yağlar ve proteinden kaynaklanır. Oleik asit gibi tekli doymamış yağ asitlerinden zengindir. Kalp hastalıklarına ve felç riskine karşı koruyucudur.
- İyi kalite protein içerir. 100 gram çekirdek 30 gram yani günlük alınması gereken proteinin neredeyse yarısını karşılar.
- Glutamat gamma-amino bütirik asit (GABA) sentezi için gereklidir. Beyindeki anti stres nörokimyasaldır. Kaygı, sinir hassasiyeti ve diğer nörotik durumların azalmasına yardımcıdır.
- Güçlü bir E vitamini kaynağıdır. Yağda eriyen bir antioksidan vitamindir.
- İyi bir B-kompleks vitamin kaynağıdır.
- Bakır, manganez, potasyum, kalsiyum, demir, magnezyum, çinko ve selenyum içerir.
- Araştırmalar DHEA hormonu bloke edici özelliği olduğunu belirtmiştir. Yüksek DHEA seviyeleri ganodal tümörlere yol açabilir. Bu yüzden çekirdekler prostat ve over kanseri riskini azaltmaktadır.
- Çekirdek yağındaki bazı fitokimyasal bileşiklerin diabetik nefropatiyi önlediği belirtilmiştir.
- Kabak çekirdeği ara öğün olarak tüketilebilir. Granola, bisküvi, ekmek, kurabiyelere de eklenebilir. Ayrıca tatlılarda, salatalarda kullanılabilir. Et ve sebze yemeklerini de zenginleştirir.
 DYT. Meryem Kürüm

 

Yazarın Tüm Yazıları