Makarna mı ekmek mi?

Makarna eğer durum buğdayından yapılmışsa, beyaz fırın ekmeğine oranla daha sağlıklı bir yiyecektir. Ayrıca soğuk makarna, sıcak makarnadan daha az insülin-şeker patlamasına yol açıyor.

Haberin Devamı

Makarnanın glisemik yükü ekmekten daha düşük. Ortalama 35-50 arası. Nedeni makarnanın (gerçek makarnanın) sert durum buğdayından yapılması. Durum buğdayının unu normal una göre daha yoğun, diğer unlardan daha fazla/yoğun protein içeriyor.

“Tam durum buğdayı”ndan yapılan “gerçek” makarnaların posa/lif yapılanması da çok güçlü. Bu nedenle makarna eğer durum buğdayından yapılmışsa, beyaz fırın ekmeğine oranla daha sağlıklı bir yiyecektir.
İsterseniz biraz daha ilerleyelim. Makarnanın soğuk mu, sıcak mı yendiği de önemli. Soğuk makarna, sıcak makarnadan daha az insülin-şeker patlamalarına yol açıyor, makarnayı soğuk yemek daha doğru gibi görünüyor. Tekrar tekrar soğutulup ısıtıldığında ise makarnanın glisemik yükü (yani kilo aldırıcı etkisi) biraz daha azalıyor.
Sert pişirilmiş, dişe gelen (al dante) makarnaların da fazla pişirilenlerden daha düşük glisemik yükü var. Ayrıca makarnanın şekli de mühim deniyor. Mesela spagetti, diğer makarnalara göre daha elastik ve daha az sindirilebilir bulunuyor. Bu nedenle spagettinin glisemik yükü daha düşük sayılıyor.
Makarnaya protein eklemek de mühim bir avantaj, protein eklenmiş makarnanın glisemik yükü azalıyor. Belki de bu nedenle makarnayı –ve benzeri gıdaları- kıyma, yoğurt ya da peynir ekleyerek tüketmek daha iyi.

Haberin Devamı


OKUR SORUSU

KALSİYUM OSTEOPOROZA ÇARE Mİ?
Yeni bilgiler geldikçe eskilerin hükmü kalmıyor, daha doğrusu “değişiklik” kaçınılmaz oluyor. Zannediyorum bu gidişle “osteoporozu önlemek için kalsiyum yutmak” veya “osteoporozu önlemenin tek çaresinin kalsiyum desteği yutmak olduğunu sanmak” bilgisi de bu kaderi paylaşacak.
Zira yeni verilere bakılırsa osteoporozu önlemek için tek çare kalsiyum değil. Hatta “kalsiyumun rolü fazlaca abartılıyor” gibi bir durum bile var. Benim de düşüncem bu yönde.
Ben de kalsiyumun, özellikle süt veya destek hapları ile kazanılan kalsiyumun, ciddi bir iş gördüğünden kuşku duymaya başladım. Kemik bütünlüğü sürecini sadece kalsiyuma havale etmek bana göre de pek doğru görünmüyor.
Süreci etkileyen daha birçok şey var. Mesela D vitamini. Mesela K2 vitamini. Mesela glikozaminoglukanlar. Mesela boron. Mesela proteinler. Özellikle de özel bazı aminoasitler. Listeyi daha da uzatmak mümkün.
Böyle düşündüğümüzde daha bol ve sık süt içerek kemikleri koruma fikrinin de pek doğru olmadığı anlaşılıyor. Bazı gözlemler de bu bilgiyi doğruluyor. Örneğin Meksikalı hanımlar komşuları Amerikalılardan çok daha az süt içiyorlar ama çok daha sağlam kemiklere sahipler. Çinliler hemen hemen hiç süt, hatta süt ürünü kullanmıyorlar ama osteoporozla başları pek derde girmiyor.
Kısacası kemikleri koruma işini sadece süte ve kalsiyum desteklerine havale etmemek lazım. Yoğun kalsiyum içeren sebzelere (lahana grubu, ıspanak vb.), fasulyegillere de ağırlık vermekte fayda var.
Ayrıca osteoporozdan korunma ya da tedavide yüksek dozda kalsiyum desteği kullanma konusunu sorgulamamızın zamanı geldi. Aşırı kalsiyum almanın kemiklere ek bir faydası olmuyor. Üstelik damarlara, böbreğe zarar da verilebiliyor.
Yine aşırı kalsiyum alımıyla prostat ve yumurtalık kanserleri arasında bir bağlantı olduğunu düşündüren kanıtlar var.

Haberin Devamı


HATIRLATMA


EKLEMLERİNİZE İYİ BAKIN

Sağlam eklemlere sahip olmak her yaş için önemlidir ama yaşlılıkta eklemler her zamankinden biraz daha çok özen gerektirir. Çünkü yaşlılığın kendisi, her doku ve organ gibi eklemlerinizi de eskitir.
Yaşınız ilerledikçe eklem yapısını oluşturan kemikler, destek veren bağlar, kaslar, eklemin iç yüzünü oluşturan kıkırdak yapılar, sinovia adı verilen kayganlaştırıcı yüzeyler, hatta eklemin içindeki sıvının miktarı ve yapısı, gençlikteki gücünden çok şey kaybeder. Eğer bunların üzerine bir de sizin kişisel hatalarınız eklenirse, 50’li yaşlara bile varmadan en azından diz ve kalça eklemleriniz isyan bayrağını çeker.
Peki ne yapmalısınız? Önce eklemlere zarar vermemenin, onları korumanın yollarını bilmelisiniz.
Ayakkabı seçimlerinizi dikkatli yapmalısınız. Eklemleri travmalardan, kazalardan korumalısınız. Onları zorlayacak hareketlerden kaçınmalısınız.
Eğer varsa fazla kilolarınızdan kurtulmalı, eklemlerinizi rahatlatmalısınız. Eklem yapılarını besleyen yiyecek ve içeceklerden (sakatatlar, kelle paça, et suyu) vazgeçmemelisiniz.
Ve tabii ki eklemlerde oluşan en ufak sorunları bile ciddiye alıp problemi mümkün olduğu kadar erken dönemde çözümlemelisiniz.

Haberin Devamı


OKUR SORUSU

HAŞİMATO HASTASIYIM, B12 VİTAMİNİM NEDEN DÜŞÜK?
Haşimato hastalarının en az yüzde 10’unda B12 vitamini seviyeleri de düşük bulunuyor. Sorun bağışıklık sistemindeki “ortak arıza” ile ilgili.
Haşimatoya sebep olan bağışıklık bozukluğu, B12 emilimini engelleyen bazı sorunlar da yaratabiliyor. Mesele tiroit bezine saldırıp Haşimato hastalığını oluşturan bağışıklık sapkını antikorların benzerleri, midede B12 emilimi için üretilmesi zorunlu maddeyi imal eden hücrelere de saldırabiliyor.
Bu nedenle de tecrübeli hekimler Haşimato hastalarının kontrol programına B12 analizlerini de mutlaka ekliyor.


AKLINIZDA OLSUN

YAZIN TARÇINA DAHA ÇOK YER AÇIN!
Tarçın sadece lezzetli bir baharat değil, aynı zamanda doğal bir ilaç gibidir ve birçok yönden sağlığa inanılmaz destekler verir: İçindeki çok özel maddeler sayesinde antimikrobik özelliklere sahiptir.
Bakteri, mantar oluşumunu engeller. Ayrıca kanın incelmesine de destek olur. İltihap baskılayıcı etkisi de önemli bir sağlık desteğidir.
Ama yazın tarçına biraz daha fazla yüklenmek gerekir. Zira bize göre tarçın en lezzetli ve faydalı yaz desteklerinden biridir. Zira insüline verilen cevabı iyileştirerek insülin direnci ile mücadelede ve kan şekerini desteklemede tarçın mükemmel görevler yüklenir.
Bu son özelliği sayesinde kan-yağ dengesini de iyileştirir. Yaz tatlılarınıza veya yemeklerinize daha fazla tarçın eklemenin bir yolunu bulun.

Haberin Devamı


BİR NOT

KROM DESTEĞİ İŞE YARIYOR MU?
Kıymetini yeteri kadar bilmediğimiz minerallerden biri de kromdur. Sağlığımız için zorunlu pek çok kimyasal süreçte görevli birçok enzimin aktivasyon için kroma ihtiyacı var.
Özellikle insülin direnci olanların ve şeker hastalarının kromun faydaları konusunda daha fazla bilgilenmesi lazım. Krom kanda glikoz dengesini sağlayan sistemin bir parçası gibidir. Bu özelliği sayesinde insülinin kan şekerini kas hücrelerine aktarmasını kolaylaştırır. İnsülin ekonomisi sağlar. İnsülin etkinliğini geliştirir. Neticede insülin direncini azaltmaya yardımcı olur.
Eğer yeteri kadar kroma sahipseniz tatlı krizleriniz pek olmaz. Gereksiz yere kilo alma tehlikesinden de uzak kalırsınız. Yumurta, kırmızı et, tavuk, ciğer, deniz ürünleri, buğday rüşeymi, yeşil biber ve ıspanak ilk akla gelen krom kaynaklarıdır.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları