Paylaş
Hemen her an dik durmayı başarmak kolay bir iş değil ama yine de bedeni buna zorlayıp dik durma alışkanlığını kazanmak lazım.
Dik durma meselesinin önemini yıllar önce bir televizyon sohbetinde ilk kez Ayla Algan’dan işitmiştim. Ayla hanım müthiş bir öngörü ile “Bizde menopoza giren kadınlar nedense sırtlarını öne eğip dik duruş fakiri haline geliyor. Bu nedenle de yorgun, bitkin, isteksiz, keyifsiz, mutsuz bir görünüm sergiliyor, depresyona bile girebiliyor” demiş ve ardından da eklemişti:
“Ben buna ‘menopoz duruşu’ diyorum!”
Ayla hanımın
haklılığını geçtiğimiz
günlerde Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesi’nin çalışması net ve açık olarak doğruladı.
Bu araştırmanın sonuçları diyor ki: Dik durmak özgüveni artırıyor. Geçmişe değil, geleceğe bakmayı sağlıyor. Pozitif duygusal yapılanmayı destekliyor ve depresyona engel oluyor.
Zira güven veriyor, olumlu düşünce kalıplarını harekete geçirip korku ve endişelerimizden sıyrılmamızı sağlıyor.
Netice şu: Özellikle menopoza giren kadınların ve hepimizin dik durmayı, bunu kalıcı bir alışkanlık haline getirmeyi öğrenmesi lazım.
Diyet mi, egzersiz mi?
Her yıl olduğu gibi bu yıl da cemreler ardı ardına düşmeye başlayınca kış kilolarımız bize batmaya başladı.
Kısacası kilo mevsimi açıldı.
Bu açılışla birlikte de “Diyet mi, egzersiz mi?” tartışmaları yeniden başladı. Yanıtım şu:
Ne diyet, ne egzersiz tek başına kilo problemini çözebilir. Birini yapıp diğerini ihmal ederek kalıcı bir kilo yönetimi gerçekleştiremezsiniz.
Çaresi ikisini bir arada, birlikte yapmanız ve kalıcı bir alışkanlık haline gelmesini sağlamanızdır.
Vazgeçilmez beşlinizde neler olmalı?
Eğer aşağıdaki beşliyi günlük yaşamınızın bir parçası yapabilirseniz korkmayın. Kolay kolay hastalanmaz, hastalansanız bile çabucak iyileşirsiniz.
Çünkü şu net ve açık: Hayatınızdan yanlış malzemeleri çıkarıp yerine doğruları koyduğunuz, bedeninize yeteri kadar temiz enerji ve doğal malzemeler yüklediğinizde bedeniniz önceki hatalarınızı kolayca affeder. Kırılıp dökülenini, paslanıp kirlenenini, yıpranıp yaşlananını yeniler. Metabolizmanızdaki her süreç doğal mecrasında ilerler.
İşte o ilk beşli...
◊ Doğru ve akıllı beslenmeye gayret edin.
◊ Güzel ve olumlu şeyler düşünüp iyi beklentiler içinde olun.
◊ Uykunuzdan da, dinlenmenizden de taviz vermeyin.
◊ “Günde en az 5 bin adım yürünecek” kuralını ihmal etmeyin.
◊ Sünger değil, teflon olun, stresten uzak durun.
Kalp hastalığı riskini azaltıyor telomerin uzunluğunu artırıyor
İki ayrı çalışma, D vitamini eksikliğini düzeltmenin ne kadar mühim bir konu olduğunu bize yeniden öğretti.
Çalışmalardan biri eksik
D vitaminini yerine koymanın HDL kolesterol üzerinden koroner arter hastalığı riskini azaltabileceğini kanıtladı.
Diğer araştırmada ise yeterli miktarda D vitaminine sahip olmanın telomerlerin kısalmasını geciktirebileceği gösterildi.
Journal of Nutrition dergisinde yayınlanan bu çalışmaya göre D vitamininiz yeterliyse telomerinizin kısalma süreci yavaşlıyor.
Telomerlerin daha yavaş kısalması ise ömrün uzaması ile eş anlamlı.
Özeti şudur:
Uzun ömrün sırrı da, kalbimizin sağlığı da bir şekilde D vitamini seviyemizle bağlantılı. D vitamininizi 50-100 aralığında tutmaya özen gösterin.
Metabolizma 40’ından sonra neden yavaşlar?
Erkeklerde de, kadınlarda da 40’lı yaş virajı dönülünce metabolizma yavaşlamaya ve yağ birikimi çoğalmaya başlar. Neticede göbekler büyür, bel ve kalçalar genişler.
Sorunun nedeni ortaktır: Hormon azlığı!
40’lı, özellikle 50’li yaşlardan sonra kadınların östrojeni biter. Erkeklerin testosteronu ise dibe vurur.
Bu iki değişim de insülinin artmasına ve insülin cevapsızlığına yol açar.
Netice şudur: Kilo kazanımı ve elma tipi şişmanlama.
Metilasyon için bize ne lazım?
Bedenimizde müthiş bir metabolik organizasyon var ve organizasyon eğer müdahale edilmez de kendi haline bırakılırsa, kire, pasa boğulmaz da temiz kalırsa, yeterli ve kaliteli yakıtı da bulduğu sürece gıkını bile çıkarmadan neredeyse 100 yıl tıkır tıkır çalışır.
Bedenimiz bu gücünü en çok da özel bazı detoks sistemlerine borçludur ve “metilasyon” bu mühim arınma, temizlenme, hafifleme, detoks süreçlerinden biridir.
Metilasyon döngüsü aksayan bir beden birçok hastalığa gebedir.
Metilasyon sürecinin aksamadan işlemesi için hammadde olarak bedene sürekli ve düzenli folat, B12 vitamini, B6 vitamini, metionin, kolin, same gibi hammaddeleri kazandırmamız lazım.
Kazandırmazsak ne mi olur? Önce enerji metabolizmamız bozulur.
Hücrelerimizin enerji üretim merkezleri mitokondrilerde bazı işler aksamaya başlar. Netice halsizlik, yorgunluk, değil elini, kolunu, parmağını bile kıpırdatacak enerjiyi bulamamaktır.
Sorun sadece enerji kaybıyla da sınırlı kalmaz. Sinir sistemimiz, özellikle de sinir kılıflarımızda bozuşmalar başlar. Sonrası gelsin yanma ve uyuşmalar, gitsin karıncalanmalar...
Süreçten beynimiz de olumsuz etkilenecek, bir süre sonra bellek fonksiyonumuzda aksamaların eşlik ettiği depresif bir ruhsal yapılanma gelişecektir.
Özeti şudur: Vücudumuza yiyip içtiklerimizle yeteri kadar B12, folat, B6, kolin kazandırmamız lazım.
Paylaş