Paylaş
Çünkü “enseyi karartma” eğilimimiz çok fazla ve bu durumun “genetik” (!) olabileceğini telkin eden işaretler son günlerde daha da belirginleşti! Ne var ki, kötümserlik -özellikle aşırısı- sağlık için çok ama çok önemli bir dezavantaj. Çünkü “kötümserlik insanları daha çok hasta ediyor ve daha erken öldürüyor”.
Diğer taraftan “optimizm”, yani “iyimserlik” veya “olumlu bakış”, “sağlıklı yaşamın” ve “iyi hayat”ın en önemli kavramlarından biri. Optimistik yaklaşım, “hayata pembe gözlüklerle bakalım” yaklaşımından çok farklı bir durum. Sorun sadece bardağın yarısını boş veya dolu görmekle sınırlı değil. Olup biteni görmezden gelmek, sorunları ertelemek veya “kafanızı kuma gömmek”le de ilgisi yok..
İyimserlik, özellikle “belirsizlik durumlarında ya da işlerin kötüye gittiği durumlarda daha sonrasının iyi olacağını düşünmek” veya “bu da geçer” deyip sessiz sedasız beklemek, iyi ve güzel duygularla inanç dünyasının zenginliğini bir araya getirmek hali olarak tanımlanıyor.
İYİMSERLER DAHA SAĞLAM
Araştırmalara göre iyimserler kötümserlere oranla daha sağlıklılar. Daha mutlu, huzurlu ve başarılılar. Bu insanlarda hipertansiyon ve/veya kalp damar hastalıklarına, kanserlere daha az rastlanıyor. Bu kişilerin bellek sorunları, cinsel yetersizlikler, uyku problemleri de daha seyrek oluyor.
Kötümserlik ise tam bir sağlık sabotajcısı. Özellikle gelecek kaygısı, şüphe ve güvensizlikle birlikteyse çok daha kötü sonuçları var kötümserliğin. “Gelecek kaygısı ve bugün için iyi hisler içinde olmamak” son derece tehlikeli bir ikili. Bu ikilinin yaratabileceği sağlık tehditleri kolesterolden de, şekerden de fazla.
NELER YAPIYOR?
Kötümserlik her şeyden evvel “tansiyonu” vuruyor. Birden patlayan hipertansiyon fırtınalarının çoğunun arkasında, korku, endişe, şüphe ve güvensizlik duygularının yarattığı, bilinmezliklerin köpürttüğü kötümserlik hali var.
Bu insanların çoğu zamanla şüpheci, kıskanç, hatta husumet dolu kişiler haline dönüşüveriyor. Kişilikleri, ruhsal yapıları değişiyor. Öfkeli, alıngan, kırılgan, tatminsiz, kavgacı bir kişilik tipi ortaya çıkıyor. Çünkü bu kişilerde beyin ve sinir sisteminden kalp ve damarlara giden sinyaller kalbin hızlanmasına, daha sert kasılmasına, damarların kasılıp kalmasına ve neticede sistemde basıncın artmasına neden oluyor.
Uzmanlar kötümser kişilerin kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, uyku problemi, kilo sorunları, bellek problemleri, cinsel güçsüzlük bakımından da tehdit altında olduğunu söylüyor.
Bugünlerde aklı başında herkes ülkemizin gidişatı hakkında az ya da çok endişe, korku, kötü duygular yaşıyor. İyimser olanların, geleceğe güvenle, umutla bakanların sayısı her geçen gün biraz daha azalıyor.
Daha sağlıklı kararlar verebilmemiz, olan bitene daha çok direnebilmemiz, birlik ve beraberliğimizi daha iyi koruyabilmemiz için enseyi karartmayalım, kötümser olmayalım.
Daha iyi bir hayat için kötümserlik genlerinin etkisini azaltmaya, iyimser yanımızı geliştirmeye çalışalım.
Bu yalnız kendi sağlığımız değil, toplumsal sağlığımız için de çok önemli bir nokta. Ve son bir hatırlatma:
İnançlı insanlara kötümserlik virüsünün bulaşma ihtimali artıyor, aklınızda olsun...
Aktivite yaparken kan şekerine dikkat!
Diyabet hastaları, hiperinsülinemi sorunu olanlar, insülin direnci nedeniyle ilaç kullananlar kan şekeri düşmelerine karşı duyarlıdırlar. Hem onları izleyen hekimler hem de yakın çevreleri tarafından spor konusunda uyarılırlar. Hipoglisemi sırasında, çizgili kaslardan farklı olarak beyin glikojen depolarından glukoz yapamadığı için baygınlık, baş dönmesi, göz kararması, kulaklarda uğuldama, ellerde titreme gibi nörolojik belirtiler oluşabilir. Bunları yaşamadan da egzersiz yapmak olasıdır. İşte birkaç öneri ve uyarı:
Egzersizden önce, egzersiz sırasında ve sonrasında kan şekeri ölçümleri yaparak durumu kontrol etmek
Beslenme programını ara öğünlerle desteklemek
Spora giderken ara öğün olarak tüketilebilecek gıdalar bulundurmak
Egzersiz için uygun zamanı belirlemek
İnsülin dozunu yüzde 30-50 azaltmak
Fiziksel aktivitenin kan şekeri üzerindeki uzun sürebilen etkisini unutmamak
İnsülin enjeksiyonu için kullanılan bölgelerin egzersiz sırasında sorun çıkarmamasına dikkat etmek
Yakın çevreyi hipoglisemi belirtileri açısından uyarmak.
Cinsel ilişki sonrası kanama
Adet dönemi dışında ilişki sırasında veya sonrasında vajinal kanama hiçbir zaman normal değildir, ancak çoğunlukla kanserle ilişkili de değildir. Kanamalar genellikle rahim ağzındaki bozuklukların tahrişi sonucunda oluşur. Sebepler şöyle sıralanabilir:
Rahim ağzı erozyonları, iltihapları veya hücre bozulmaları (displazi).
Rahim ağzı polipleri, kanserleri.
Rahim içi kanserleri, vajinal kanserler.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, vajinal enfeksiyonlar.
Myomlar.
Vajinal kuruluk (özellikle menopozda).
İlişkide zorlama sonucu sıyrıklar, yırtıklar.
Paylaş