Paylaş
Yüksek risk grubunda biriyseniz günde bir kez düşük doz (75-100 mg) Aspirin kullanıp kullanmama konusunu doktorunuzla konuşmanızda fayda var ama bu işi doktorunuzla konuşup onun fikrini almadan sakın yapmayın.
Zira mide ülseriniz ya da gastritiniz varsa ve siz her gün bir Aspirin yutarsanız midenizde kanamaya neden olabilirsiniz.
Ya da yüksek tansiyon probleminiz varsa ve siz düzenli Aspirin yutuyorsanız en ufak bir tansiyon yükselmesi sizde beyin kanamasına yol açabilir.
Özetle, masum gibi görünen Aspirin’de bile bazı riskler, tehlikeler söz konusu. Risk grubundakilerde Aspirin’le korunmak bir avantaj sağlayabilir belki ama dediğim gibi artıları ve eksileri değerlendirerek son kararı siz değil doktorunuz vermeli!
Diğer taraftan 40’lı, 50’li yaşlardan sonra gelişebilecek pıhtılaşmaları ve bunlara bağlı damarsal sorunları azaltmak için düzenli olarak her gün düşük dozda Aspirin kullanmanın sağlık için ne kadar gerekli olduğu konusundaki tartışmalar da hâlâ sürüyor.
Bir grup doktor Aspirin’i savunurken, diğer bir grup kullananlara ciddi bir faydasının olmadığını düşünüyor.
Ben de belli bir yaşı geçen herkesin her gün mutlaka Aspirin yutmasını doğru bulmayanlar arasındayım. Nedenlerini de yukarıda belirttim.
Ayrıca kalp ve damar sağlığı açısından herhangi bir problem yaşamamış olan ve düzenli olarak Aspirin kullananları yakından ilgilendirecek yeni bir araştırmadan da bahsetmek istiyorum.
Birkaç yıl önce yayınlanan bu çalışma, sağlıklı kişilerin düşük doz Aspirin kullanmalarının kalp krizi geçirme risklerini azaltmadığını gösteriyor.
Netice şu: Daha önce kalp krizi geçirdiyseniz, ciddi bir kalp damarı tıkanıklığı riskiniz varsa, beyin damarlarında tıkanıklığa bağlı felç riskiniz yüksekse doktorunuz uzun süreli düşük doz Aspirin kullanmanıza karar verebilir.
Ama her aklına gelenin Aspirin kullanması kesinlikle doğru değil! Kararı siz değil, doktorunuz vermeli, yoksa “Aspirin yutayım da korunayım” derken “Hapı yutabilirsiniz!”
Gizli kalorilere dikkat
Market alışverişlerinizi yaparken daha dikkatli, daha seçici olun.
Birçok gıda doymuş yağlar ve şeker içerir. Paketlerin üzerindeki yazıları, etiketleri okumak size hangilerinden uzak durmanız gerektiği konusunda ipucu verecektir.
Mesela, markette paketlenmiş şekilde satılan birçok tahıl ve ekmekte çok fazla miktarda yağ ve şeker bulunur. Konserve çorbalar için de aynı durum söz konusu.
Sağlıklı diye aldığınız konserve sebzelerin bile etiketlerini dikkatle okusanız, çoğunu aldığınız yere geri bırakırsınız.
Ayrıca ‘light’ diye satılan, yağsız, diyet yiyecekler şişmanlatmaz diye bir kural yok! Buna karşılık, özellikle yoğurt, peynir gibi yağ içeriği yüksek olan besinlerin diyet olanlarını tercih etmek akıllıca olacaktır.
İlaç kullanıyorsanız
* İlaç etkileşimlerini ciddiye alın! Kullandığınız ilaçları doktorla randevunuza gitmeden önce bir kâğıda yazın. Böylece herhangi bir yanlışlığa mahal vermemiş olursunuz.
* Doktorunuza her şeyi sorun. Verilen ilaçlarla, düzenli olarak aldığınız ilaçlar arasında etkileşim olup olmadığını mutlaka öğrenin.
* Doktorunuzla rahat konuşun. Biz doktorlar bazen çok detaylı bilgi verdiğimizi, her şeyi açıkça anlattığımızı düşünürüz.
Bazen de çok anlatmaktan hoşlanmayabiliriz ya da öyle çok tıbbi terim kullanırız ki, bunları hastaların anlaması pek mümkün olmaz. Hastalar da anlamadıklarını söylemeye, sorular sormaya çekinirler. Lütfen çekinmeyin, sorun! Bilgi edinme hakkınızı kullanın.
* Bilgili hasta olun. Doktorunuza, verilen ilaçları niçin kullanmanız gerektiğini sorun. Kullandığınız ilaçların hepsini söylediğinizden emin olun.
İçtiğiniz ilaç Aspirin ya da basit bir mide ilacı bile olsa doktorunuzu bilgilendirin. Hatta aldığınız vitamin ve bitkisel takviyeler varsa onlar da doktora söylenmelidir.
* Düşük dozları tercih edin. İlaç kullanmanız mutlaka gerekiyorsa tabii ki kullanın ama olabildiğince kısa süreliğine ve en düşük dozda olmasının yolunu arayın. Başkalarına ilaç tavsiye etmeyin.
Size başkalarının önerdiği ilaçları kullanmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Ve mümkün olduğunca doğal alternatifleri tercih etmeye çalışın.
Gazınız mı var? Nane, papatya, zencefil çayı içmeye ne dersiniz?
* “İlaçsız olmaz mı?” sorun! Bazı sorunları ilaçsız da çözebilirsiniz. Mesela hafif bir tansiyon sorununda kilo vermek ve tuzu azaltmak yeterli olabilir.
* Süreyi kısa tutun! Doktorunuza “bu ilacı en az ne süre ile yutmalıyım?” diye sormaktan çekinmeyin. Süre uzadıkça risk artar.
Şeker kalbi bozuyor
Diyabet salgını arttıkça kalp ve damar hastalıkları ve kalpten ölenler artıyor. İstatistiklere bakılırsa şeker hastalığı ile kalp ve damar hastalıkları arasındaki ilişkinin boyutları çok ürkütücü: Şeker hastalarında kalp yetersizliği, şeker hastası olmayanlara oranla tam beş kat daha fazla.
Yine şeker hastalarında kalp krizi ihtimali dört kat daha yüksek. Çalışmalar, kalp krizi geçiren şeker hastalarının, kalp krizi geçiren ama diyabet problemi olmayan hastalara kıyasla daha az yaşadığını da gösteriyor.
Ayrıca koroner by-pass ameliyatları ve stent uygulamasından sonraki tablo da iç açıcı değil. Şeker hastalarında koroner anjiyoplasti sonrasında damarın yeniden daralma ve yeni bir kalp krizi geçirme ihtimali de çok yüksek.
Eğer şeker hastasıysanız bu, kalp krizine daha erken yaşlarda yakalanma riskini de yükseltiyor.
Bu bilgileri sizleri korkutmak için vermiyorum. Amacım sizi uyarmak ve kan şekerinizi kontrol altına almak adına daha etkin adımlar atmanızı sağlamak.
Yine can sıkıcı bir bilgi daha: Şeker hastalarının sessiz enfarktüs geçirmeleri de oldukça sık rastlanan bir durum.
Sessiz enfarktüste hastanın alarma geçmesini sağlayan bir göğüs ağrısı olmuyor. Bu da krizin ölümcül olma riskini artırıyor.
Paylaş