Paylaş
Kararı verirken her kişi için özel bir tanımlama yapılmalı, risk faktörleri gözden geçirildikten sonra ilaca başlamaya karar verilmelidir.
Bu konuda sık sık yapılan iki hatadan da söz etmekte fayda var.
Maalesef çoğu hekim çok hafif düzeyde bir kolesterol yüksekliği saptadığında bile süratle ilaç tedavisine başlıyor. Oysa iyi kolesterolü yüksek olan, diyabeti ve diğer kalp damar hastalıkları riski bulunmayan sağlıklı birinde hemen ilaca başlamanın hiçbir anlamı yok.
Diğer taraftan hastaların da sık yaptığı bir hata var. Çoğu hasta gerekli olduğu zaman bile kolesterol ilaçlarını kullanma konusunda direnç gösteriyor. Öyle ki hayati sorunları olduğunu düşündüğümüz hastalarda bile bazen bu dirençle karşılaşabiliyoruz. Bu da en az birincisi kadar önemli bir tehlike.
BENİM ÖNERİM
Herhangi bir hastada kolesterol düşürücü bir ilaçla tedaviye başlama kararı verirken onu çoklu risk analizlerinden geçirmek, genetik mirası, kişisel sağlık hikâyesi, alışkanlıkları ve mevcut sağlık durumu hakkında etraflı olarak bilgilenmek ve bundan sonra ilaca başlamak ya da başlamamak konusunda karar vermek gerekiyor.
Ailesinde erken yaşta kalp ölümleri bulunan, uzun süredir şeker hastalığı nedeniyle tedavi gören, tansiyonu yüksek olan, geçmişinde kalp krizi, felç atağı bulunan, sağlık hikâyesinde bypass ameliyatı, stent uygulaması, istemik ataklar saptanan, aşırı kilolu/obez olan, iyi kolesterolü çok düşük ya da çok yüksek belirlenen, trigliserid yüksekliği problemi bulunan, sigara içen/içmeyen her hasta için risk farklı bir şekilde değerlendirilmeli, reçeteye anti kolesterol bir ilaç yazılıp yazılmama kararı bunlara göre verilmelidir.
BİRAZ ARAŞTIRIN
Önemli bir nokta da şu: Kolesterol ilacına başlamanın yaşı yoktur. 14-15 yaş sonrasındaki herkesin eğer ciddi bir sağlık riski söz konusuysa gerektiğinde kolesterol ilacına başlaması mümkündür.
Bu nedenle “ben daha gencim” ya da “henüz orta yaşlı biriyim, bu ilaçlara neden erken başlayayım?” diye düşünmemeli ama ciddi bir risk analizinden geçmeden size önerilen bir kolesterol hapına “sorgulamasız bir itaatkârlık içinde” hemen başlamamalısınız.
Bir noktayı daha hatırlatalım: Kolesterol hapı kullanıyorum diye yağlı etleri, yoğurtları, peynirleri, tereyağını fütursuzca tüketmeye, sigaranızı tüttürüp kilo sorununuzu keyifle sürdürmeye çalışmanız da yanlıştır.
Kolesterol ilaçları kullansanız bile kolesterolü azaltma konusunda yapılan beslenme ve aktivite önerilerine dikkatle uymaya devam etmelisiniz.
Yorgunluk tipleri var mı?
Üç tip yorgunluktan bahsedebiliriz: Bedensel veya fiziksel yorgunluk, ruhsal ya da psikolojik yorgunluk ve motivasyonel yorgunluk.
Fiziksel yorgunluk hali, ağır bir çabayı, yoğun egzersizi, gereğinden fazla bir bedensel aktiviteyi izleyerek oluşan yorgunluktur.
Ruhsal yorgunluk, konsantrasyon eksikliği ve belirli bir aktiviteye odaklanma noksanlığından kaynaklanır. Aşırı duyarsızlık sonucu oluşan stres, depresyonun ruhsal kaynaklı enerjisizliği, yorgunluğun sık görülen sebepleridir.
Kişisel yetenek ve sınırlarınızı bilmeden ya da önemsemeden kapasitenizi zorlarsanız, çöküntü ve depresyon kaçınılmazdır.
Kendinizi fazla zorlar, gereğinden ağır bedensel ve ruhsal yüklerin altına girerseniz bedeninizi ya da ruhsal gücünüzü fazlaca örselerseniz, yorulmanız doğaldır.
Kafein kilo kontrolüne yardım edebilir mi?
Kafeinin metabolizmayı hızlandırıp kilo kontrolüne destek olabileceğini gösteren bulgular var. Ama ne var ki kafeinin bu olumlu etkisi çok yüksek dozlarda alındığı zaman ortaya çıkıyor. Metabolizma hızını etkileyebilmesi için kafeinin muhtemelen 350mg’dan fazla tüketilmesi gerekiyor.
Bu yüksek dozların ise sağlığa zararlı olduğu biliniyor. Kafeinin günde 200-250mg’dan fazla alınması çarpıntı, kan basıncı artışı, uykusuzluk, sinirlilik gibi sağlık sorunlarına neden oluyor. Sonuç olarak kafeinin kilo kaybını destekleyen bir besin unsuru olarak kullanılması şimdilik pek doğru ve mantıklı görülmüyor.
Paylaş