Paylaş
Adına “batı tipi beslenme” de denilen fast food hızlı beslenme kültürü, düzenli kolajen kazanımımızı azalttı. Kolajen zengini iç organlardan (sakatat), kemikli etlerden eskisi kadar sık faydalanmamamız bu sorunun en önemli nedeni.
Pişirme yöntemlerimizin değişmesi, düşük ısıda uzun süre suda kaynatılan hayvansal besinlerin (etli-kemikli tencere yemekleri) yerini paket etlerin veya fast food yiyeceklerin, kızartmaların, ızgaraların ya da benzerlerinin alması bedenimize giren kolajen miktarını ciddi ölçüde sınırladı.
Kısacası tıpkı probiyotik bakteriler veya omega-3 yağ asitlerinde olduğu gibi ciddi bir “kolajen açlığı ya da kolajen eksikliği” sorunumuz var. Anneannenizin o yaşlı ama pamuksu, ipek gibi pırıl pırıl cildinin tek nedeni “güneşten iyi korunmuş olması” değildir.
Anneannenizin cildi kemikli etler ve paça çorbalarıyla kazandığı doğal kolajen nedeniyle de kırışıksız, canlı ve nemlidir.
Kahve karaciğeri korur mu?
“Kahve tüketimi”ni abartanlarda akciğer kanseri riskinin artabileceğini gösteren bir araştırmanın sonuçlarını geçen hafta yazdık. O araştırmada günde 2 fincandan fazla kahve tüketenlerde akciğer kanserine yakalanma riskinin -sigara içmeseler bile- yüzde 30’dan fazla artabileceğini düşündüren rakamlar vardı.
“Peki bu bilgi kesin mi” diye soran okurumuza yanıtım şu: Kesin değil! Bu bilginin farklı merkezlerde, farklı coğrafyalara, daha büyük gruplarla yapılan araştırmalarla da desteklenmesi lazım.
Ayrıca günde 1-2 fincan kahve içmenin sağlığa olumlu etkilerinin olduğunu, mesela karaciğerde yağlanma riskini ve karaciğer kanserine yakalanma ihtimalini azaltabileceğini gösteren araştırmalar bile var!
Netice şu: Kahvenin akciğer kanseri yapabileceğinden veya karaciğer için faydalı olabileceğinden söz etmek için henüz çok erken. Ayrıca bunu söylemek için kahve çekirdeğinin içindeki faydalı ya da zararlı unsurun bilinmesi lazım.
B12 eksiğiniz varsa
B12 en mühim vitamin eksikliklerinden biri, kan seviyesi ise asla 500’ün altına asla inmemeli. Peki bu nasıl başarılacak? İşte size kolay bazı çözümler...
◊ Daha sık ve çok hayvansal ürün, özellikle yumurta ve yoğurt yiyin.
◊ Daha az mide hapı, mümkünse asit pompasını felç eden ilaçlardan uzak bir yaşam sürün.
◊ Kaliteli B12 desteği (metil siyano kobalamin hapları) günde 800 mcg-1200 mcg kullanın.
◊ Mümkünse buruna sıkılan “nasal B12” destekleri ve/veya ağızdan emilen B12 oral spreylerden faydalanmaya çalışın.
◊ B12’nin kas içi ve damar içi uygulanan iğnelerden istifade etmeyi düşünün (doktor tavsiyesi ile).
◊ B12 azaltan ilaçları (metformin) kontrolsüz kullanmayın.
Neden C vitamini?
C vitamini sadece “bağışıklık güçlendirici” bir doğal destek değil. Onun daha pek çok marifeti var. İşte bazı örnekler...
◊ Kolajen üretimini destekliyor. Bu nedenle “cilt dostu vitaminler” listesinde ilk üç arasında (diğerleri hiyalüronik asit ve kolajen tip1 ve tip3) yer alıyor.
◊ Glutatyonu şarj ediyor. Bunun bir diğer anlamı da çok güçlü bir antioksidan, antikanser güç olması.
◊ Cildi güneşin zararlı etkilerinden koruyor.
◊ Kemik sağlığından saç ve tırnak sağlığına kadar pek çok dokunun bütünlüğü için C vitaminine ihtiyaç var.
◊ Damar sağlığını desteklediği de biliniyor.
Paylaş