Adı ister “dikkatsizlik” ya da “unutkanlık”, isterseniz “dalgınlık” olsun, “dağınıklık” sorunu bazen ciddi boyutlara varabiliyor. Sorun kadınlardan çok erkeklerde görülüyor. Erkeğin işi, yaşı ve yoğunluğu ilerledikçe boyutu büyüyor!
Benim dalgınlık ve dağınıklık halim evde de, işte de meşhurdur. Eşim Mihriban sık sık bu konuda “tedavi olma” düzeyine geldiğimi, işin uzmanı bir meslektaşımla konuşmam gerektiğini söyler. O evden çıkarken “telefonumu, cüzdanımı ve gözlüğümü yanıma alıp almadığımı” her sabah sıkı sıkıya kontrol etse bile ben haftada en az iki-üç kez bunlardan birini evde unuturum. Bu sorun aslında benim gibi milyonlarca insanı ilgilendiriyor. Problem oldukça yaygın. Sorun en çok da erkeklerde görülüyor. Özellikle son yıllarda yaygınlaştığı biliniyor. New York Times gazetesinde sağlık yazarı Tara Parker-Pope geçenlerde bu konuyu yazdı. Yazar bu durumun dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğundan kaynaklanabileceğini söylüyor. Yazara göre sorun eğer tedavi edilmezse, evliliği tehdit edecek boyutlara bile varabiliyor. Amerika’da yaşayan Bayan Melisa Orlov da Mihriban Hanım’ın yaşadığı soruna benzer sorunlar -belki biraz daha fazlasını- yaşamaya başlayınca konuyla ilgilenmeye karar vermiş. Konunun önde gelen araştırmacılarından Ned Hallowell ile evliliğini mahveden bu sorunu incelemeye başlamış. Hatta biraz daha ileri gitmiş, “dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun evliliğe etkisi” isimli bir kitap bile yazmış. Kitap bir ay sonra Amerika’da yayınlanacak. Kitabı ilk satın alanlardan biri de ben olacağım. Bende “hiperaktivite” sorununun olmadığına eminim ama “dikkat eksikliği” konusunda aynı cesareti gösteremeyeceğim! Uzmanlara göre “dikkat eksikliği bozukluğu” olanlar, yaptıkları hataların, kırdıkları potların farkında bile olmuyorlar. Eşlerinin sinirden patlayacak hale gelmesine belki de bu nedenle anlam bile veremiyorlar. Bu insanların “yapılacaklar listesi” sürekli büyüyor, dağınık ev, dağınık çamaşırlar, unutulan eşyalar, ödenmeyen faturalar, çocukların okullarına ilişkin sorunlar, eksik tutulan kayıtlar gittikçe sıklaşmaya başlıyor. Sorunun çözümünde ilaçlardan çok davranışsal terapi ve başa çıkma stratejilerinden yararlanılıyor. Eğer siz de evinizde böyle bir eşle yaşıyorsanız, ona kızmak yerine tedavisi için bir psikoloğa yönlendirmeyi düşünmenizde fayda var. Ben nasıl bir yol izleyeceğime, kitabı okuduktan sonra karar vereceğim.
Gece krampları neden oluşur?
Kramp, bir kasın ya da kas grubunun ani, istemsiz ve ağrılı kasılmasıdır. Yaşlılarda ve gebelerde sık görülen gece krampları, özellikle baldırları tutar, en çok uykuya dalarken veya sabaha karşı ortaya çıkar. Arada sırada olması çok önemsenmeyebilir ama sıklaşması, nedene yönelik araştırma yapmak ve uygun tedavi planını oluşturmak için doktor kontrolünü gerektirebilir. En sık şu durumlarda görülür: Dolaşım sorunları: Venöz (toplar damar) yetmezlik Metabolik nedenler: Gebelik, bazı ilaçlar (diüretik, kortizon, laksatif, anti depresör), kalsiyum, potasyum, magnezyum eksikliği yaratan durumlar Oksijen yetersizliği: Arterit, solunum yetmezliği, aşırı fizik aktivite. Kasılmaya devam eden ve yeterince oksijenlenemeyen kaslarda daha fazla laktik asit oluşur. Bu durum kasların daha da sertleşmesine ve ağrının şiddetlenmesine yol açar. Kalsiyumun serbestleşmesi de engellendiğinden kramp şiddetlenir. Romatizma: Artroz, siyatik sinir tutulmaları Nörolojik sorunlar: Polinevrit (diabetik, alkolik, böbrek yetmezliği), Parkinson Hastalığı veya omurilik ya da beyin hasarı yaratan durumlar... NE YAPMALI? Yapılacak ilk iş, o kası ya da kas grubunu esnetmeye çalışmaktır. Soğuk zeminde yalın ayak, parmak ucunda yürümek iyi gelebilir. Krampın oluştuğu bacağı uzatıp gevşetmeye çalışmak yararlı olur. Duvardan 1 m uzakta, ayakta durup topukları yerden ayırmadan elleri duvara uzatmak ve bu pozisyonda 10 saniye kalmak da iyi bir yöntemdir. Bol miktarda sıvı, süt ürünleri ve meyve tüketilmelidir. Böylece potasyum, magnezyum ve kalsiyum açığı kapatılmalıdır. Kas yorgunluğunu artıran ve toksinlerin uzaklaştırılmasını yavaşlatan sigara, alkol, çay ve kahve tüketimi azaltılmalıdır. - Çok soğuk (soğuk suda yüzmek gibi) ya da çok sıcak ve nemli ortamlardan uzak durulmalıdır. - Çok uzun ve yoğun fiziksel aktivitelerden kaçınmalıdır. - Fiziksel aktivite öncesi ısınma hareketleri yapmak unutulmamalıdır. İlaçlar: - Bir tane etkin ilaç bilinmektedir; Kinin. Yan etkileri nedeniyle kullanımı konusunda tartışmalar vardır. Mutlaka doktor önerisi ve kontrolü ile kullanılmalıdır. - Destek amacıyla magnezyum, potasyum, kalsiyum içeren tabletler alınabilir. - Homeopatik tedavide kramp olduğu anda Cuprum Metallicum 5CH granülleri dilaltında eritilerek kullanılabilir. Önce her 15 dakikada bir, daha sonra yarım saat ve bir saat arayla olacak şekilde seyrekleştirilerek kullanılabilir. DR. EVREN ALTINEL
Sağlıklı akciğer sağlığın anahtarıdır
Akciğerin fonksiyonlarını eksiksiz olarak yerine getirmesi, dokularınıza yeterli kadar oksijen taşınıp vücudunuzun karbonhidrattan temizlenmesi için hayati bir zorunluluktur. Ne var ki, çoğumuz göğüs kafesimizin tamamını dolduran ve gaz değişim yüzeyi bir futbol sahasından büyük olan bu önemli organa gerekli ilgiyi göstermiyoruz. Onu kirli havadan, enfeksiyondan ve sigara dumanından korumuyoruz. Akciğerler yaklaşık 18 yaş civarında olgunlaşıp en güçlü seviyesine ulaşır. Yaşlandıkça da gücü azalır. Sigara içenlerde, pasif sigara içicisi olanlarda, kirli hava veya tozlu ortamlarda bulunanlarda güç kaybı daha hızlıdır. Tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarının, özellikle devamlı hale gelen bronşit, astım, amfizem gibi hastalıkların akciğer fonksiyonlarındaki azalmayı hızlandırdığı biliniyor. Sağlıklı bir akciğerin, genel sağlığınızın en önemli belirleyicilerinden biri olduğunu unutmayın. Eğer eskisine oranla daha çabuk yorulduğunuzu, daha kısa mesafelerde sık nefes aldığınızı, çarpıntı gibi şikâyetlerin başladığını fark ediyorsanız, bir haftadan uzun süren öksürük, balgam, hırıltılı solunum gibi şikâyetleriniz varsa, özellikle öksürükle beraber kanamalar varsa, akciğerlerinizin hasta olabileceğiniz anımsayın ve bir göğüs hastalıkları uzmanından yardım alın.
Menopoza giriş sıkıntılıdır
Menopoza girmeden 8-10 yıl kadar öncesinde başlayabilen perimenopoz döneminde, yumurtalıklar giderek daha az östrojen salgılamaya başlar. Genellikle bu dönem 40’lı yaşlarda başlar ama 30’lu yaşlarda da başlayabildiği belirlenmiştir. Bu dönem yumurtalıkların yumurta üretmeye son verdiği menopoz dönemine kadar sürer. Perimenopozun son 1-2 yılında östrojen azalması hız kazanır. Bu dönemde birçok kadın adetten kesilmese de menopoz belirtileri göstermeye başlar. Perimenopozun ortalama süresi 4 yıldır ama bazı kadınlar sadece birkaç ay da yaşayabilirler. Adetlerin kesilmesinden 1 yıl sonrasında perimenopoz dönemi de biter. Perimenopoz döneminde ihtimal çok azalmakla birlikte bazen gebelik oluşabilir. perimenopoz döneminde düzensiz adet kanamaları oluşabilir. Bu durum, doktora başvurmayı gerektirir. Yine bu dönemde hormon testleri fayda sağlamaz, doktor belirtilere göre perimenopoz teşhisi koyabilir. Belirtiler şunlar olabilir: * Sıcak basmaları * Meme hassasiyeti ve gerginliği * Adet öncesi geriliminde artış * Yorgunluk * Düzensiz adetler * Vajinal kuruluk, ilişkide acıma * Sık idrara gitme, idrar tutamama * Uykusuzluk * Mizaç değişiklikleri Dr. Erhan CANKAT
İştah kaybı önemli bir işaret
İştah kaybı, çoğu kez gözden kaçan önemli bir “sağlıksızlık” işareti. Ciddi bir hastalığın işareti olabileceği gibi, kullanılan ilaçların yan etkisi sonucu da ortaya çıkabiliyor. İştahsızlık, yeterli ve dengeli beslenmeyenlerde, özellikle vitamin noksanlıklarında ve demir eksiklerinde ortaya çıkıyor. Birkaç haftadan fazla süren, özellikle bulantı ve kilo kaybı ile birlikte olan iştah kayıpları, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği, kanser ve iltihabi bir hastalığın belirtisi de olabiliyor. İştah kaybı ve bulantı sorununuz varsa, özellikle bulantı problemini çözmek için daha hafif yiyecekleri tercih etmelisiniz. Yoğurt, haşlanmış patates, yağsız pirinç, yağsız peynirle yapılmış tostlar, haşlanmış beyaz tavuk eti ve sebze (bakliyat-tahıl karışımı) çorbalarından faydalanmanız mümkün.
Testosteronun fazlası tehlikeli olabiliyor
Testosteron, prostat bezi üzerinde uyarıcı etkisi olan bir hormondur. Testosteron seviyesi yüksek olanlar veya testosteron tedavisi görenlerin prostat kanserine yakalanma olasılığı, testosteron seviyesi düşük olan erkeklerden daha yüksektir. Aşırı şişmanlık, yağ oranı yüksek bir beslenme planı, aile mirasında prostat kanseri fazlalılığı ve yaşlanma da prostat kanseri için birer risk unsuru olarak belirtilmektedir.