Kanseri yenme şansımız hızla artıyor! Yeni bulunan ilaçlar, radyoterapi ve cerrahide ulaşılan başarılara her geçen gün yenileri ekleniyor. Bütün bunlar doğru ama o ilk kural hiç ama hiç değişmiyor, değişmeyecek: Kanserde erken teşhis çok önemli. Erken teşhis hayat kurtarıyor. Kanser taramalarında kullanılan tarama testleri büyük farklar, müthiş şanslar yaratabiliyor. İşte sık görülen bu kanserlerin erken tanısında kullanımı önerilen testler ve kullanım zamanları, sıklıkları...
Mamografik taramalar meme kanserinin erken tanısında çok değerli. Özellikle "dijital mamografi" cihazları ile yapılan taramalar son derece hassas. Kadınların 20’li yaşlardan başlayarak en az 3 yılda bir doktor tarafından meme muayenesinden geçirilmesi, her kadının kırk yaşından başlayarak yılda bir kez mamografi çektirmesi öneriliyor. Ayda bir kez elinizle yapacağınız kontrollerin de büyük yararı var.
Kadınlar için meme kanseri ne kadar tehlikeli ise prostat kanseri de erkekler için öyledir. 50 yaş üzeri erkeklerin her yıl parmakla prostat muayenesi yaptırmaları gerekiyor. Prostat Spesifik Antisen testinin de (PSA) yılda bir kez düzenli olarak tekrarlanması öneriliyor. Prostat muayanesinde veya PSA analizlerinde kuşku varsa ultrasonografi ve magnetik rezonans ile görüntülemeden de yararlanmak gerekiyor. Kesin tanı kuşkulu vakalarda kolay ve tehlikesiz bir yöntem haline gelen biyopsi ile konuluyor.
Kalın bağırsak ve prostat kanserleri (kolorektal kanserler) kadın ve erkek ayrımı yapmıyor! 50 yaşına adım atan herkesin yılda bir kez dışkıda gizli kan testi, 3-5 yılda bir kez rektosigmoidoskopik ve kolonoskopik tetkik yaptırmaları gerekiyor.
Akciğer kanserinin erken tanısında da, akciğer radyografileri hálá ilk akla gelen incelemedir. Kuşkulu durumlarda bilgisayarlı tomografi ve pet gibi ileri tanı yöntemlerinden de yararlanılıyor. Bronkoskopik inceleme, bronş sıvısında hücre tetkiki ve bronskoskopi yardımı ile yapılan biyopsiler de tanıya giden yolda kullanılan diğer yöntemlerdir.
Rahim ağzı kanserlerinde düzenli pap smear testi ile erken tanı konulabiliyor. Kadınların 21 yaşından sonra ya da ilk cinsel ilişkilerinden 3 yıl sonra başlayarak her yıl bir kez düzenli olarak "pap smear testi" yaptırmaları öneriliyor. 30 yaşından sonra, önceki 3 smear testi normal çıkan kadınların, testi 2-3 yıl ara ile yaptırmaları da mümkün gibi görünüyor. 70 yaşından sonra art arda 3 smear testi normal bulunan veya son 10 yılda tüm smear testleri normal olanların bu taramayı bırakmaları mümkün.
BİR BİLGİ
SINAVLAR ÖNCESİ GENÇLERE NE VERELİM?
TÜCCARLAR KÖRÜKLÜYOR
Çocukları, kolej veya üniversite sınavlarına hazırlanan ailelerin aklında onlara verebilecekleri en uygun besin desteklerinin hangileri olduğu sorusu hep var! Çocuklarınızı yeterli, dengeli besliyorsanız onlara herhangi bir vitamin, mineral ya da besin desteği vermeniz gerekmediğini belirtelim. Kız çocuklarının ergenlik çağında demir eksikliğine daha eğilimli oldukları, kızların da erkeklerin de sağlıklı büyüme ve gelişme için özellikle kalsiyum ve protein ihtiyacı içinde olduklarını hatırlatalım. Anne-babaların besinlerle çocuklarının sınav başarılarını artırma arzusu özellikle vitamin-mineral ve besin desteği üretici ve satıcıları tarafından -ne yazık ki- körükleniyor, yönetiliyor!
GİNKGO BİLOBA EFSANESİ
Ginko bilobanın bellek kaybına azaltıcı etkisi olduğu biliniyor. Ginkgo bilobanın gençlere ve çocuklara öğrenmeyi veya ezberi kolaylaştırmak amacıyla verilmesi gereksiz, faydasız hatta yanlıştır. Herhangi bir bilimsel desteği olmayan bu uygulamanın çocuklarınıza zarar vermesi bile mümkündür. Ginkgo biloba kanın pıhtılaşmasını azaltabilen, uyarıcı etkiler, uyku kaçırmaları yapabilen bir bitkidir. Ginkgo biloba özütlerinin çocuklarınızın öğrenmelerini artırdığı, ezberlemelerini kolaylaştırdığı ya da zekalarını keskinleştirdiği yönünde herhangi bir bilimsel kanıt yoktur.
OMEGA-3 YARARLIDIR
Sınava hazırlanan genç erişkinler için bu yılın modası omega-3 destekleri. Omega-3 yağ asitlerinin, özellikle DHA’nın (DokozoHegzonoik Asid) beyin gelişimini desteklediği, öğrenmeyi ve dikkati yükselttiği, bilişsel fonksiyonları olumlu yönde etkilediği kuşkusuzdur. Bunun için çocuklarınıza doğal yoldan DHA kazandırmaya çalışmanız, haftada 2-3 kez balık veya ton balığı ile yapılmış salatalar, makarnalar, ceviz yedirmeniz daha doğru olur. Omega-3 yağ asitlerinin veya balık yağının zeka keskinliğini artırdığını düşünerek çocuklarınıza gereksiz yere omega-3 desteği vermemelisiniz.
İZİNSİZ GİNSENG OLMAZ
Öğrenmeyi artırdığı ve matematiksel problemleri çözmeyi olumlu yönde etkilediği bir çalışmada gösterilen tek bir bitki var: Ginseng! Ancak bu bitkinin standardize edilmemiş özütlerinin kullanılması halinde önemli yan etkileri olabilmektedir. Bu nedenle genç yetişkinlere doktorunuza danışmadan, onun onayını almadan, Ginseng ürünlerini de vermemelisiniz. Bir kez daha hatırlatalım; çocuklarınızın zekalarını olumlu yönde etkilemek, öğrenmelerini desteklemek amacıyla doğal da olsa besin desteği veya bitkisel ürün kullanmanızın bazen zararlı bir davranışa dönüşebileceğinizi lütfen hatırlayın.
NASIL YAŞIYORLAR?
İlhan ŞEŞEN (Sanatçı)
57 yaşındayım. 1.80 boyunda ve 75 kiloyum. Kırmızı et yemiyorum. Bunun dışında her türlü gıdadan tüketiyorum. Börek çok seviyorum. Elimden geldikçe üç öğün yemek yemeye çalışıyorum. Maalesef sigara ve alkol kullanıyorum. Vitamin takviyesi olarak Omega-3 alıyorum. Düzenli bir uykum olduğunu söyleyemem. Gece iki-üç gibi yatıyorum. Günümün anca 5-6 saatini uykuya ayırabiliyorum. Yürümeyi çok seviyorum. Her fırsatta mutlaka yürüyorum. Haftada 30 kilometre yürüyüş yapıyorum. Her işte olduğu gibi benim mesleğimde de stres mevcut. Ama bu stres sağlığımı olumsuz yönde etkilemiyor. Yaş ilerledikçe küçük rahatsızlıklar çıkıyor tabii. Ailemden gelen ırsi bir hastalık yok. Düzenli olarak her gün bir aspirin içiyorum.
PROF. DR. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU
Sayın İlhan Şeşen’in sigara ve alkol kullanması üzücü. Kısa bir süre içinde bırakacağını umuyorum. Bırakana kadar bu iki zararlının olumsuz etkilerini azaltmak için günde bin gram C vitamini (sabah akşam 500 mg), bir B vitamini karışımı (Bekozim, Bemiks, Apikopal, Neovitan) kullanmasını öneriyorum. Bu arada Omega-3 desteği kullanmaya devam edebilir. Yürüyüş alışkanlığının olması son derece sevindirici. Yürüyüş, özel bir ekipman gerektirmemesi, her zaman her kıyafetle yapılabilmesi ve son derece güvenli olması nedeniyle bizim çok önerdiğimiz bir aerobik egzersiz türüdür. Düzenli yürüyüş yapanlarda bellek kaybı, osteoporoz, kanser, koroner kalp hastalığı gibi yaşlılık sorunları, şeker hastalığı ve hipertansiyon daha az görünüyor. Haftada 5 gün, günde 45 dakika yürümek en ideali. Ama daha azını veya daha çoğunu da yapmak mümkün. Aspirin kullanımını sürdürmesinde yarar var. Ancak Omega-3 kullandığı için yüksek doz aspirin yerine düşük doz (100-300 mg) kullanması daha uygun olur diye düşünüyorum. Sayın İlhan Şeşen’in düzenli sağlık kontrollerini yaptırdığından pek emin değilim. Yılda bir kez sağlık riski değerlendirmesi almasına ve yaşam biçimini, vitamin-mineral seçimini buna göre yapmasında fayda var. Sayın İlhan Şeşen’e sağlığı, huzuru ve keyfi bol, stresi, endişesi, hüznü az bir yaşam diliyorum.