Paylaş
DİYET konusu daima gündemde, diyet kitapları her zaman “çok satanlar” listesindedir. Dr. Atkins, diyetisyen Montignag ve Dukan, Zone diyetini geliştiren Dr. Sears, kitaplarıyla kısa sürede tanındılar. Önerdikleri diyetleri binlerce, milyonlarca insan hevesle uyguladı. Farklı ve özel beslenme tavsiyeleri olan onlarca diyet kitabı bizde de yayınlandı. Son yayınlananı ve ciddi bir okur kitlesi bulanı ise Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’ın yazdığı “Karatay Diyeti” isimli kitap oldu. Karatay Hoca’yı yürekten kutluyorum. Kitaptaki önerilerden katıldığım, katılmadığım kısımlar var, genel anlamıyla Karatay Hoca’nın yüksek proteinli ve bir bol kolesterollü beslenme planını tavsiye ettiği kesin.
Kolesterol konusu isyan ettirdi
Benim kafamı karıştıran nokta, bir kardiyoloji uzmanı olan Karatay hocanın kolesterol konusundaki düşünceleri oldu. Kardiyologlarla konuşunca gördüm ki, çoğu neredeyse isyan halindeler! Kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu da KARATAY DİYETİ’ni eleştiren kalp uzmanlarından biri. Kişisel görüşlerimi bir başka yazıya erteliyor, sözü Dr. Kınıkoğlu’na bırakıyorum.
- Karatay Diyeti’ni okuduktan sonra kolesterol ilacı yutmayı, diyet yapmayı bırakan hastalar olduğunu duyuyorum. Bir kardiyolog gözüyle Karatay Diyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?
Karatay Diyeti yanlışları doğrularından fazla olan bir diyettir. Kısa vadede kilo verdirdiği için yüz güldürür buna karşılık uzun vadede kalp krizi ve felç riskini artırır. Bir kalp hastasına her gün iki yumurta, 4-5 kalem pirzola yemesini, bonfileden, dana biftekten korkmamasını söylemek olacak iş değil. Millet olarak büyük küçük hepimiz “yiyerek sağlıklı kalmanın” peşinde olduğumuz ve de diyet yapmamak için bahane aradığımız için bu tip yemeli önerilere bayılıyoruz, oysa sağlık yemekten değil “az yemek” den gelir.
- Bazı hastalar Karatay Diyeti’nden çok memnun olduklarını söylüyorlar?
Bu çok normal... Diyet protein ağırlıklı olduğu için kilo veriyorlar, bu durum hoşlarına gidiyor. Bu arada vücutlarındaki inflamasyonun arttığının, damarlarının biraz daha tıkandığının farkında değiller. Eğer bir imkân olsa da diyeti yapanları beş on yıl süreyle takip etsek ölüm oranının yüksek olduğu ortaya çıkar. Bunu ben söylemiyorum protein ağırlıklı beslenme rejimleri üzerinde araştırmalar yapan onlarca saygın bilim adamı söylüyor.
- Ben Karatay Diyeti’ni ana hatlarıyla Atkins diyetine benzetiyorum.
Çok haklısınız. Her iki diyette de hayvansal protein alımı teşvik edilirken beyaz un, şeker ve nişasta tüketimi kısıtlanmıştır. Kitabıyla ünlü olan Dr. Atkins’in kendisi de maalesef kalp hastalığından vefat etmiştir. Hayvansal proteini teşvik eden diyetleri savunanlar bu konuda yapılmış kısa süreli araştırmalardan örnekler vererek yüksek proteinli beslenmenin zararlı olmadığını iddia ederler. Buna karşılık uzun süreyle uygulanan diyetin sonuçları tam bir hayal kırıklığıdır, İsviçre’de yapılan ve on yıl süren Atkins diyeti uygulamasında hem genel ölüm oranında hem de kalp damar hastalıklarından ölüm oranında artış görülmüştür.
Kolesterol abartılsa bile bir masal değil
- Canan Hoca, vücudun yapı taşlarından birisi olarak kolesterolün hiçbir zararı olmadığını, kolesterol yüksekliğinin ilaç firmaları tarafından uydurulmuş bir masal olduğunu söylüyor. Sizce de kolesterol bir masal mı?
Kolesterolün zararlı etkisinin ilaç firmaları tarafından abartıldığını kabul ediyorum ancak kolesterol kesinlikle bir masal değildir. Dr. Karatay, kolesterolün hücre çeperinde, kıymetli hormonların sentezinde kullanıldığını söyleyerek, “bu kadar önemli fonksiyonları olan bir madde nasıl olur da zararlı olur” diyor. Oysa vücudumuzda “azının yararlı”, “çoğunun zararlı” olduğu pek çok madde var. Örneğin şeker de aynı kolesterol gibi vücudumuzda çok önemli işlevleri olan, enerji veren bir maddedir. Buna karşılık hiçbirimiz şekerimizin 300’e çıkmasını istemeyiz. Kolesterol de aynen böyledir, makul seviyede hayat için elzemdir, ancak yüksek kolesterol damarların tıkanmasını kolaylaştırır. Sonuç olarak “kolesterol hücrelerimiz için faydalıdır, o halde fazlasının da zararı yoktur” demenin bir mantığı yoktur. Popülist bir yaklaşımdır. İnsanların hoşuna gitmesi doğru olduğu anlamına gelmez. Kolesterol zararsızdır diyen Canan Hoca’nın “ailesel hiperkolesterolemi” nedeniyle çocuk yaşlarında damarları tıkanan, 15 yaşında baypas olan, 18 yaşında kalp krizi geçiren hastalar için ne diyeceğini duymak isterdim. Kolesterol yüksekliğinin hiç bir önemi yoksa çocuk yaşta kalp krizi geçiren bu hastaları nasıl açıklayacağız?
İlaç firmalarına kalırsa hapı yuttuk
- Kolesterol ilaçlarının bazı yan tesirleri olduğu bir gerçek. Bu ilaçlar gereğinden fazla kullanılmıyor mu?
Çok haklısın. İlaç firmalarına kalırsa kolesterolü 200 üzerinde olan herkesin ilaç yutması gerekir. Oysa diyetle kolesterolü düşen veya iyi huylu dediğimiz HDL kolesterolü yüksek olan insanların ilaç kullanmasına gerek yoktur. Kolesterolün kalp damarlarını tıkayıcı rolünde bir abartma yapılsa da şurası bir gerçek ki bu güne kadar yapılan binlerce çalışma kolesterol yüksekliğinin, HDL -koruyucu kolesterol- düşüklüğünün kalp damar hastalığının sebeplerinden biri olduğunu göstermiştir. Total kolesterol miktarını 35-40 mg düşürmek kalp damar hastalığı riskini orta yaş grubunda yarı yarıya, 50-69 yaş grubunda üçte bir ve 70-89 yaş grubunda altıda bir oranında azaltıyor.
- Yüksek kolesterolün damarların tıkanmasında etkili olmadığını gösteren çalışmalar da var.
Bu çalışmaların çoğu aşırı yüksek kolesterolle yüksek kolesterollü insanları kıyaslayan araştırmalardır. Sadece “çok kötü”yle “kötü”yü kıyasladıkları için sonuçlar yanıltıcı oluyor.
4-5 kalem pirzola yenir mi?
- Sizin ete karşı çıkmanızın nedeni nedir?
Karatay Diyeti “Her gün 4-5 kalem pirzola, biftek, bonfile, yetmedi iki yumurta yiyebilirsiniz” diyor. Günümüzde yaşayan 247 primat türü var. Biz insanlar, akrabalarımız içinde en acımasız olanı, en çok öldüreni ve en çok et yiyeniyiz. Kalbi bir kenara bırakalım, tüm dünyada hayvansal proteinin kanseri tetiklediğini gösteren yüzlerce ciddi çalışma var. Buna rağmen et tüketiminin bu derece teşvik edilmesini doğru bulmuyorum. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan ve bu sene American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir araştırmada günde 100 gram (yaklaşık bir porsiyon) kırmızı et (örneğin biftek veya hamburger) yiyen kişilerde tip II diyabet gelişme riskinin yüzde 20 arttığı gösterildi. Etin şeker üzerindeki bu olumsuz etkisinin yüksek demir içeriğine bağlı olduğu düşünülüyor. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş et yiyenlerde Tip II şeker hastalığı çıkma riski yüzde 51’e ulaşıyor. Biz doktorların büyük emeklerle yapılan bu bilimsel çalışmalarını tümünü görmezden gelme gibi bir lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.
Paylaş