Paylaş
Sağlıklı bir kalp, her koşulda kendisinin ve diğer dokuların kan ihtiyacını karşılayabilen müthiş bir makine gibidir.
O kalbi besleyen koroner damarlardan geçen kanın miktarı ise gereken ihtiyaca bağlıdır.
Beden, egzersiz esnasında daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğu için koroner arterler genişleyerek ihtiyaç duyulan oksijeni ve besin maddelerini kalp kasına ulaştırır.
Bu değişim koştuğunuzda, korkup heyecanlandığınızda ya da strese girdiğinizde anında devreye girer.
Ne var ki yaşlanma ya da başka nedenlerle oluşan koroner arter aterosklerozu nedeniyle damarlar sertleşip daralabilir, bazen damarların içi plak adı verilen sert pıhtılarla dolabilir ya da bu plaklardan kopan parçalar daha ilerideki bir damarı “pat” diye tıkayabilir. Tüm bunlar, koroner arterlerin kalp kasına ihtiyaç duyduğu oksijeni verme yeteneğini azaltır.
Bu durum “koroner arter hastalığı” olarak tanımlanır.
Kalp krizi dediğimiz durum (miyokard enfarktüsü) da bu olumsuz gelişmenin muhtemel ve en kötü sonuçlarındandır.
Önlenebilir mi?
Şu mühim bilginin altını bir çizelim: Çok özel birkaç durum dışında kalp krizlerinin her türlüsü önlenebilir. Yeter ki siz risk düzeyinizi bilip önlem için erken harekete geçin. Yeter ki doktorlarınızın önerilerini dikkatle dinleyip uygulayın. Bilgili ve kararlı bir hasta olun.
Şunu da unutmayın: Kalp krizi sadece erkeklerin ve yaşlıların sorunu değildir. Gençler ve kadınların da kalp krizi geçirme ihtimalleri var. Dahası erkeklerle kadınların, gençlerle yaşlıların kalp krizi geçirme olasılığı bakımından aralarında ciddi bir fark da söz konusu değil.
Şu notu da düşelim: Bazı insanlar kalp krizi geçirmeye diğerlerinden daha fazla meyillidir. Muhtemel bir krize zemin hazırlayan nedenlerin neredeyse tamamı net ve açık olarak bilinmektedir.
İyi haber ise şudur: Kalp krizine götüren risk faktörlerinin çok azı kontrolünüzün dışındadır, önemli bir kısmı kontrol altına alınabilir şeylerdir.
Bu kriz çok önemli
Pazartesi Hürriyet’te yayınlanan “kalp krizi” ile ilgili özet bilgilerin kalan bölümlerini bugüne bıraktık. Yetişkin ölümlerinin neredeyse yarısının kalp kökenli olduğu düşünülürse, bu bilgilerin hayati önemi olduğunu söyleyebiliriz. Detaylar için buyurun...
Kimlerde risk var?
Türkiye hâlâ kalp krizleri bakımından yüksek riskli ülkelerden biri. Bunun birinci nedeni ise sigara kullanımının yaygınlığı. Obezite probleminin yaygınlaşmasının, metabolik sendrom/insülin direnci ile boğuşanların sayısının artmasının da bunda payı olduğu kesin.
Diğerlerine gelince... Ailesinde erken yaşlarda (50 yaş ve altı) kalp krizi geçirenlerin, HDL kolesterolü düşük (35 ve altı), trigliseridi yüksek (300 ve üstü), bel çevresi geniş (erkeklerde 100, kadınlarda 88 cm’den fazlası), göbeği büyük olanların, insülin direnci, gizli şeker veya şeker hastalığı bulunanların, hipertansiyonluların, stres havuzuna düşenler ve kronik uykusuzların, ağır derecede depresyon sorunu yaşayanların kalp damar hastalıklarına yakalanma risklerinin biraz daha yüksek olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Egzersiz kalbe ilaçtır
Egzersiz kalbin 1 numaralı ilacıdır. Düzenli egzersiz yapmazsanız kalbiniz işlerini doğru dürüst yapmaz, yapamaz.
Nedeni şu: En fazla yumruk kadar bir büyüklüğü olan o harika kas yumağı her gün ortalama 96 km’yi bulan kan damarları yoluyla 7 bin 500 litre civarında kanı bedenimize pompalıyor.
Kısacası yükü de yaptığı iş de müthiş!
Net bir bilgi: Kalbiniz 24 saatin her bir dakikasında 30 kiloluk bir ağırlığı 30 cm yukarı kaldırıp indirmeye eşdeğer akıl almaz bir işi de aksatmadan, tıkır tıkır başarıyor.
Unutmayın: Kalbiniz son derece güçlü, harika marifetleri ve mükemmel bir uyum yeteneği olan minik bir kas topudur. Her kas gibi o da “Kullanılan gelişir, kullanılmayan kaybedilir” prensibi ile çalışır.
Düzenli egzersiz gelişmenin anahtarıdır. Kalp kaslarınız düzenli egzersizle büyür, gelişir, daha da verimli hale gelir. Daha az oksijenle daha çok enerji üretir, daha fazla iş yapabilir.
Özeti şudur: Bizim “Ayakta kal hayatta kal” mottomuz her yaşta geçerlidir. Düzenli fiziksel aktivite kalbe destek vermek demektir.
Bu ağrılar sizi çok korkutmasın
- Göğsünüzdeki ağrıyan yeri parmağınızın ucuyla gösterebiliyorsanız ya da ağrının sadece ‘el ayası’ kadar bir alanda sınırlı kaldığını hissediyorsanız...
- O ağrı bıçak ya da iğne ucu batar gibi bir hisle birlikteyse...
- O noktasal ağrı ile birlikte her iki elinizde uyuşma da varsa...
- Ağrı esnasında ağzınıza acı su geliyorsa ya da sağlık geçmişinizde gastrit, reflü, safrakesesi taşı gibi sorunlar varsa...
- Ağrı kollarınızı yukarı kaldırırken, gövdenizi sağa sola çevirirken belirginleşiyorsa bu tip ağrıların bir “kalp krizi”ne işaret ediyor olması çok düşük bir ihtimaldir. Ama bu gibi ağrılarda da tekrarlamalar söz konusu ise uzman bir doktor ile (mümkünse kardiyoloji uzmanı ile) görüşmeniz iyi olur.
Paylaş