Paylaş
Nedeni de şu: Kampanyada kolesterol sorunu, hipertansiyon ve kilo fazlalığı-obezite sorununun önemi sık sık vurgulanırken en az onlar kadar önemli diğer bazı risk faktörlerinin üzerinde yeteri kadar durulmuyor.
Yüksek kolesterol düzeyinin kalp damar hastalıklarına yol açabileceği doğru. Özellikle kötü kolesterol yüksekliği ve buna eşlik eden iyi kolesterol azlığı erken yaşlarda başlamış ve ileri düzeylerde ise risk artıyor. Hipertansiyonlu ve fazla kilolu biri olmanın da etkili birer risk faktörleri olduğu tartışılamaz.
Hipertansiyon ve fazla kiloluluk, kalbe ve dolaşım sistemine getirdiği yüklerin yanında yol açtığı metabolik sorunlar (mesela hiperinsülinemi) nedeniyle de riskimizi artırıyor.
HER RiSK ÖNEMLİ, BAZILARI DAHA ÖNEMLİ
Koroner arter hastalıklarıyla ilişkili ve en az yukarıda yazdıklarım kadar önemli olduğu onaylanmış başka problemler de var. Bu problemlerin çoğu ortadan kaldırılabiliyor.
Mesela egzersiz azlığı ciddi bir risk. Sigara konusuna hiç değinmiyorum, çünkü bir risk sıralaması yaparsanız sigarayı birinci sıraya yerleştirmek lazım!
Ayrıca bir risk faktörü var ki onu asla göz ardı etmemek lazım: Kan şekeri yüksekliği. Kan şekeri yüksekliğini değerlendirirken de yalnız açlık şekerinin normal bulunmasıyla yetinmemek, tokluk şekerini de öğrenmek gerekiyor. Stresle baş edememe durumu da yukarıdaki faktörler arasında muhtemelen ilk beşe girebilecek bir öneme sahip.
STRES VE ÖFKE KONTROLÜNE DİKKAT
Stres de kalp, damar hastalığı riskini yükseltiyor. Çalışmalar, kronik stresin yağ hücrelerinde insülinin yağ biriktirici etkisini kolaylaştırdığını, kandaki yağ ve şeker miktarını yükselttiğini, şeker hastalığına yakalanma riskini ve aterosklerozu hızlandırdığını gösteriyor.
Risk listesine uyku bozuklularını, fazla alkol tüketimini, özellikle sigara içenlerde doğum kontrol hapı kullanımını, kronik depresyonu da eklemekte fayda var.
Koroner kalp hastalıkları önlenebilen, en azından yavaşlatılabilen ve/veya etkileri hafifletilebilen sağlık sorunlarıdır. Sorunun çözümü yalnızca kolesterol düşürücü ilaçlar kullanmak, stend veya by-pass’a başvurmak ile sınırlı değildir. Diğer faktörlerin de dikkate alınması şart. Bu yararların önemini gösteren yüzlerce çalışma var.
Safra kesesinde polip
Safra kesesi polipleri, genelde kesenin iç duvarından kese boşluğuna doğru uzanım gösteren lezyonlardır. Çoğunlukla ultrason incelemesi sırasında veya ameliyatta fark edilirler. Bu tür poliplerin çoğu kolesterol birikimleri ya da iltihap sonucunda oluşurlar.
Bunların bir kısmı ağrıya sebep olabilir. Özellikle kolesterol poliplerinde kopan bir parça kese veya safra kanalını tıkayabilir. Buna bağlı sarılık veya pankreas iltihabı gelişebilir.
Çapı 2 cm’den büyük olan polipler hemen her zaman kötü huyludur. Yapılan bir çalışmada 1 cm’den büyük poliplerde kanser insidansı yüzde 43-77 olarak bulunmuştur.
Polipin tek olması, geniş tabanlı olması, büyüme eğiliminde olması kanser açısından uyarıcıdır. Kolesterol poliplerinin yüzde 97’si 1 cm’in altındadır.
Safra kesesinde polip olanlarda eğer belirti de varsa ameliyat düşünülmelidir. Belirti yok ancak boyutu 1 cm’den büyükse, yine ameliyat edilmelidir. 1 cm’den küçük olmasına rağmen risk faktörleri varsa (50 yaşın üstünde olmak, kesede poliple birlikte taş varlığı) yine ameliyat önerilir.
Risk faktörleri yok ve polip 1 cm’den küçükse, altı ayda bir ultrason ile takip edilip lezyonda büyüme olursa ameliyat önerilir.
Paylaş