Kalbimiz tehlikede mi

Kalp uzmanlarımızın açıklamalarına bakılırsa, “Kalbimiz tehlikede mi?” sorusunu maalesef “evet” diye yanıtlamak zorundayım. Kalp sağlığından sorumlu uzmanlar, yani kardiyologlara göre biz Türkler, Avrupalı yaşıtlarımıza göre 10 yıl daha erken kalp krizi geçiriyoruz.

Haberin Devamı

Bilginin kaynağı çok önemli ve güvenilir kişiler. Biri Avrupa Ateroskleroz Derneği gelecek dönem başkanı Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu.
Dr. Tokgözoğlu benim yakından izlediğim, ateroskleroz alanındaki çalışmaları nedeniyle de dikkatle takip ve takdir ettiğim kalp uzmanlarımızdan biri.
Geçenlerde Hürriyet’te Mesude Erşan’a önemli açıklamalar yapmış.
Özellikle damar sertliği riski ve buna bağlı kalp krizlerinin bizde beklenenden çok daha erken yaşlarda başladığını, netice olarak da kalp krizlerinin Avrupa’ya oranla ortalama 10 yıl daha erken görüldüğünü açıklamış.
Türk Kardiyoloji Derneği lipid çalışma grubu başkanı Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu da aynı görüşleri paylaşıyor. Dr. Kayıkçıoğlu’na göre, kalp krizi yaş ortalaması Avrupa’da 60-65 arası. Bizde bu rakam 50-55’e düşüyor. Peki bunun sebebi ne?
Merak ediyorsanız aşağıdaki kutuyu daha bir dikkatle okumanızda fayda var. Özellikle ailenizde 60 yaş altında kalp krizi geçirenlerin sayısı fazlaysa kutuyu çok daha dikkatli inceleyin.
Hipertansiyon, şeker hastalığı, bel kalınlığı ile birlikte olan kilo fazlalığı vb problemleriniz varsa dikkat seviyenizi iki katına çıkarın.

 

Haberin Devamı

İYİ BİLGİ

Kalp krizi neden erken yaşta olur?

1- Fazla miktarda unlu ve şekerli yiyecek, içecek tüketmekten
2- Tansiyon yüksekliğini ciddiye almamaktan
3- İnsülin direnci problemini görmezden gelmekten
4- Bel çevresini genişletmekten ve göbekli, fazla kilolu biri olmaktan
5- Sigara içmekten
6- Alkol tüketimini abartmaktan
7- Yoğun ve kontrolsüz stresten
8- Genetik/ailevi kolesterol yüksekliğinden ve iyi kolesterol azlığı, trigliserid fazlalığından
9- Hareketsizlikten, tembel ve inaktif bir yaşam tarzında ısrar etmekten
10- Aşırı stres, yorgunluk, endişe, uykusuzluk gibi yaygın ve bildik problemlerden

OKUR SORUSU

Hindistancevizi şekeri sağlıklı mı?

Gün geçmiyor ki şeker konusunda sizden yeni sorular gelmesin. Bu ara sık gönderdiğiniz sorulardan biri de hindistancevizi şekeri ile ilgili. Konuyu yanıtlamak için bilgi toplama görevini çalışma arkadaşım aile hekimi Dr. Murat Keklikoğlu’na verdim. Murat Hoca’nın özetlediği bilgilerin özeti şu...
Hindistancevizi palmiyesi ağacının şekerli öz suyundan elde edilen bu şekerin bildiğimiz beyaz şeker ya da yüksek fruktozlu mısır şurubundan kalori bakımından ciddi bir farkı yok. Tek farkı onlar gibi sadece “boş kalori” sağlamaması. İçinde az da olsa demir, çinko, kalsiyum, potasyum, kısa zincir yağ asitleri, polifenoller ve antioksidanlar gibi sağlığa yararlı katkılar barındırması.
Hindistancevizi şekerinin bir avantajı da içindeki inülin lifi. İnülin, hindistancevizi şekerinin glisemik indeksini, yani kana karışma hızını düşürüyor. Bu da az bir avantaj değil. Ama bu, onun sağlıklı bir şeker olduğu anlamına gelmiyor.
Özetle anlaşılan o ki hindistancevizi şekeri ile beyaz şeker arasında çok ciddi bir fark yok. Ama yine de bu yeni şekerin daha az fruktoz, daha az glisemik yük ve daha çok sağlıklı madde içerdiğini bir kenara not edebilir, “kötünün iyisi” diyebilirsiniz.

 

Haberin Devamı

İYİ BİLGİ

Biotin ile tanıştınız mı?

Biotin, çok önemli bir B vitamini. Ne var ki çoğumuz onun varlığından bile haberdar değiliz. B vitaminleri sıralamasındaki yeri biraz gerilerde, B7 vitamini olarak tanınıyor. Ona Vitamin H adını verenler de yok değil. Biotin en çok da saç ve cilt desteği olarak tanınıyor. Bununla birlikte başka pek çok fonksiyonları olduğu kesin.
Önemli birçok metabolik sürecin, örneğin şeker ve yağ asitlerinin yer aldığı çok sayıda metabolik fonksiyonun sağlıklı işleyebilmesi için biotin gerekiyor.
İsterseniz özete geçelim...
* Karbonhidrat ve yağ metabolizması için biotin olmazsa olmaz maddelerden biri.
* Güçlü tırnaklar için biotine ihtiyaç var.
* Saç sağlığı söz konusu olduğunda da biotin hemen devreye giriyor.
* Cilt bütünlüğünü koruma ve cilt yaşlanmasını geciktirmede de biotin önemli görevler üstleniyor.
* Biotinin önemli bir karaciğer desteği ve bağışıklık takviyesi olduğunu kabul edenler de var.

 

Haberin Devamı

OKUR SORUSU

Kilosu az olanlar nasıl beslenmeli?

Bu köşenin okurlarını genelde kilo sorunu ile mücadelede işe yarayacak bilgilerle donatmaya çalışırız. Bu nedenle de zaman zaman tam tersi bir sorunla; “aşırı zayıflık hali” problemiyle boğuşanlardan serzeniş alırız. Yine böyle bir serzeniş var. İşte yanıtlarımız...
* Protein içeriği güçlü ara öğünler alın: Ara öğünlerde yoğurt, ayran, süt, peynir gibi protein yapısı güçlü besinler tüketin. Proteinden güçlü kuruyemişleri, fındığı, bademi, cevizi tercih edin.
* Pirinçten istifade edin: Pirinç yüksek nişasta içeriği, yoğun kalorisi, kolay hazmı nedeniyle “kilo kazanımına yol açan” gıdalardan biridir. Kilo azlığı probleminiz varsa beslenme planınızda pirince daha sık yer verebilirsiniz.
* Patates: Bu da yoğun bir nişasta kaynağı ama siz yine de kızarmışını değil haşlanmışını ya da süt ile hazırlanmış püresini tercih edin.
* Kuruyemişler: Kuruyemişin her türlüsü hem sağlıklı hem de yüksek kalorili. 100 gram fındık, ceviz, badem ya da yer fıstığı ortalama 600 kalori içeriyor. Ayrıca kuruyemişlerin içindeki proteinler ve yağlar da son derece sağlıklı. Üstelik tümü minerallerden ve vitaminlerden de zengin.
* Öğün atlamayın:
Öğün atlayanların ve düzenli aralıklarla gıda tüketmeyenlerin kilo ayarı bozuluyor.

 

Haberin Devamı

UNUTMAYIN 

Her gün 60 dakika yürümek şart mı?

Yürümeyi vazgeçilmez bir alışkanlık haline getirmemiz lazım. Bu kesin! Etkili bir sonuç alabilmek için ise ortalama 7 bin 500-10 bin adım atmamız, yani 45-60 dakika tempolu yürümemiz gerekiyor.
Eğer “Günlük işlerim nedeniyle bırakın 45-60 dakikayı, 30 dakikalık yürüyüşleri bile yapamıyorum” diyorsanız tavsiyem şu: Günde üç kez 10-15 dakika yürümeniz de yeterli.
Bu da mümkün olmazsa işinizi yürürken veya en azından ayakta yapmayı deneyin.
İşyerinizdeki sıradan aktiviteleri bile ayakta ve hareket halindeyken sürdürmeye gayret edin.
Ayrıca alışveriş merkezlerini, havaalanı bekleme alanlarını da yürüyüş yerleri haline getirmeye gayret edin.
Yürüyüşü günlük aktiviteleriniz içinde uygun bir yere yerleştirdiğiniz takdirde kısa yürüyüşlerle bile sıra dışı kazançlar elde edeceğinizi unutmayın.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları