Paylaş
En önemli nedenleri ise hareketsizlik ve yanlış beslenmek. Özellikle posadan fakir gıdalara ağırlık veren ve oturarak iş görenlerin riski daha yüksek. Sebze, meyve, bakliyat ve tam tahıl ağırlıklı beslenmediğiniz zaman, hele bir de masabaşı iş yapıyor, günün önemli bir bölümünü sandalyenize yapışık geçiriyorsanız kabızlık kaçınılmaz bir son gibi.
Uzmanlar günde bir kere tuvalete gitmenin normal olduğunu söylüyor, iki veya üç defa yapılan tuvalet ziyaretlerinin de normal sayılması gerektiğini belirtip, günde üç defadan daha sık tuvalete gitmek durumunda kalıyorsanız “bu sınırları zorlamak anlamına gelir” diyorlar.
“Ne zaman kabızsınız?” sorusunun ise net ve açık bir cevabı yok. Ortak kanaate göre haftadan ikiden fazla tuvalete gitmiyorsanız bu “bağırsaklarınızın içini iyi boşaltamadığına” işaret ediyor.
Ama bunun tıbbi bir sorun sayılabilmesi için de şöyle bir şart var: Haftada ikiden fazla tuvalete gitmeme probleminiz son altı ay içinde en az üç aylık zaman zarfında aralıksız devam etmiş olmalı. İşte ancak o zaman sizde de bir “kabızlık” sorununun varlığından bahsedilebiliyor.
Roma Hukuku (!) ne diyor
“Hocam elimizde kalem, hesap kitap mı yapacağız?” demeyin. Uzmanlar o kadar kararsızlar ki, kabızlık kriterlerinde anlaşabilmek için Roma’da bir kongre bile yapmışlar. Yüzlerce mide bağırsak hastalıkları uzmanının bir araya geldiği Roma’daki o toplantıda ortak bazı kararlar almışlar.
O kararlara göre “kime hangi koşullarda, ne zaman?” kabız diyebileceğimizi belirleyip adına da Roma Kriterleri demişler. Kısacası kabızlık konusu da bir tür “Roma Hukuku” ile güvence altına alınmış.
Roma bildirgesine göre “ıkınma, sert ve topak şeklinde dışkılama, tuvalette uzun zaman geçirme, bağırsakları tam boşaltamama, kişinin tuvalete çıkabilmek için ek yardımlara ihtiyaç duyması gibi hallerin mevcudiyeti ve bu şikâyetlerin en az üç ay devam etmesi halinde kabızlık bir sorundur” tanımı yapılmış.
Söz kabızlıktan açılmışken önemli bazı noktaları yeniden hatırlatalım: Kabızlık önemli bazı hastalıkların ilk işareti de olabiliyor.
Mesela sinsice ilerleyen bir kalınbağırsak tümöründe tek belirti yokken ortaya çıkan bir kabızlık sorunu olabiliyor.
Uzun süren kabızlıklar hemoroid dâhil başka sorunlara da yol açabiliyor.
Kabızlıkla beraber bağırsak kanaması, hemoroid, makat bölgesinde ağrı, iştahsızlık, kilo kaybı, karın ağrısı, bulantı, kusma ve kansızlık gibi belirtiler de varsa yukarıdaki Roma kriterlerine uyum sağlamayı beklemeden bir uzmanla hemen görüşmenizde fayda var.
KESİP SAKLAYIN
Bağırsakları çalıştıran 10 öneri
1- Düzenli beslenin, öğün aralarını uzun tutmamaya çalışın.
2- Daha çok hareket edin, aktif bir hayat sürün.
3- Mümkün olduğu kadar sebze ağırlıklı beslenin ve mümkünse sebzeleri çiğ yemeye gayret edin. Sebzeler aşırı gaz yapıyorsa buharda ve suda haşlayabilirsiniz.
4- Meyvelerden faydalanın ve mümkünse kabuğuyla birlikte yemeye bakın. Kuru meyveler (incir ve siyah erik) kabızlıkla mücadelede işe yarıyor.
5- Yoğurdunuza, çorbanıza keten tohumu ilave etmeyi deneyin. 1 çay kaşığı ile başlayıp bir yemek kaşığına kadar çıkabilirsiniz. 1 yemek kaşığını geçmeyin. Taze (yeni) öğütülmüş keten tohumu daha etkili olabilir. Keten tohumunu doğrudan (toz veya tam olarak) da bol su ile birlikte yutabilirsiniz. Bol su ile içmeyi lütfen unutmayın, yemek borunuzda tıkanma yapabilir.
6- Probiyotik zengini yoğurtlar veya kefirden istifade edin. Bu amaçla üretilen probiyotik ilave edilmiş yoğurtlardan da yararlanabilirsiniz.
7- Fasulye, nohut, mercimek ve benzeri (bakliyat) besinleri ihmal etmeyin.
8- Günde bir öğünde doğal yoğurtla karıştırılmış buğday kepeği iyi bir fikir olabilir. Önce dörtte bir çay bardağı ile başlayın.
İlk etapta yarım, sonra da tam çay bardağına kadar artırabilirsiniz.
9- Çorbalar ve yemeklere de kepek ekleyebilirsiniz.
10- Aç karnına su içerek güne başlamak, papatya çayından istifade etmek, probiyotik ve psilyum içeren desteklerden faydalanmak da iyi fikirlerdir.
BİR UYARI
Kortizon fobisini abartmayın
Kortizon içeren ilaçların gereksiz yere sık sık veya uzun süre kullanılmaları sağlığımıza ciddi zararlar verebiliyor. Böyle olduğu için de biz doktorlar hastalarımızı ve kamuoyunu kortizon içeren ilaçları kullanmamaları konusunda sık sık uyarıyoruz.
Ne var ki, bu uyarının aşırı bir “kortizon fobisi” oluşturduğu, ciddi bir “kortizon korkusu” yeşerttiği de anlaşılıyor.
Kortizonun bazı hastalıkların tedavisinde özellikle bazı acil durumları geçiştirmede çok ama çok önemli faydalar sağlayabileceğini de biliyoruz.
Size verilen, önerilen her ilacı sorgulayın ama bu sorgulamayı yaparken işi abartmayın. Doktorunuz eğer “mutlaka kullanmanız lazım” diyorsa ona güvenin ve kortizonlu ilaçları kullanmaktan çekinin ama korkmayın.
BİR ÖRNEK
Sistitten korunmak için...
- Sebze ve meyveleri bolca tüketmek ve diyetlerini C vitamini takviyesi ile desteklemek akılcı bir stratejidir. C vitamininin etken maddesi olan askorbik asit, idrarın asidik özelliğini artırarak mikropları öldürür. Ayrıca yaban mersini, kızılcık, üzüm, pancar gibi bol miktarda antosiyanin içeren kırmızı mucizelerin de mesaneye koliform basillerinin tutunmasını önlediğini bilmenizde fayda var. Cranberry içeren desteklerden de yararlanabilirsiniz.
- Genital bölge hijyeni, el, diş ve ağız hijyeni kadar önemlidir. Günde en az bir, mümkünse iki defa genital bölgenizi PH derecesi uygun bir ürünle temizleyin. Sakın parfümlü deodorantlar sıkmaya kalkışmayın.
- Naylon iç çamaşırlarından, daracık jean pantolonlar giymekten kaçının. Günde en az bir defa iç çamaşırınızı değiştirin ve pamuklu külotları tercih edin.
- İdrarınızı uzun süre tutmayın, bu mikropların mesane duvarıyla daha uzun süre temas etmesi anlamına gelir.
Paylaş