Neden bazıları daha altmışına gelmeden farklı hastalıklara yenik düşüp hayatını kaybederken bazıları neredeyse yüz yıldan fazla yaşıyor? Neden bazıları kolay kolay hastalanmazken diğerleri her ayın 3-5 gününü yatakta geçiriyor?
Neden hastalandığımıza dair soruların cevabını verebilirsek iyi ve uzun bir hayata ilişkin birçok soruyu yanıtlamış olacağız. Palavracı alternatif tıp uygulamacılarına sorarsanız, bu soruların yanıtı var. Ne ki kanıta dayalı modern tıp ve geleneğe dayalı tamamlayıcı tıp bu sorulara hala net yanıtlar veremiyor. Size şimdilik şu kadarını söyleyebilirim: Bu sorulara cevap bulmak için daha en az 30-40 yıl beklemeniz, dişinizi biraz daha sıkmanız gerekiyor. Kısacası şimdilik çaresiziz... Hepimiz zaman zaman denetimimiz dışında nedenlerle hasta olabilir, hatta ölebiliriz. Bizim inancımıza göre hastalık, ki çok doğru bir yaklaşımdır, sağlığın zekâtı, ölüm ise Allah’ın emridir. Sağlığınıza ne kadar dikkat ederseniz edin sizin dışınızdaki belirleyiciler herhangi bir anda ve hiç de beklemediğiniz bir zamanda sağlığınıza çelme atıp, sorun yaratabilir. Kısacası uzun ve sağlıklı bir ömür sürmenin garantili bir iksiri veya ilacı yoktur. O da hayatın kendisi gibi uzun ve ince bir yolculuktur. Eğer “yılmak yok, yola devam!” diyorsanız adına kısaca “iyi hayat” dediğimiz yolculuğa her şeyden evvel inanarak devam etmelisiniz. Anlatmak istediğim şey şudur: İyi bir hayat sürmek, sağlıklı kalmak, uzun yaşamak, yani “iyi hayat” için genetik yatkınlık önemli. Tansiyonunuzun, kolesterolünüzün, kan şekerinizin, trigliseridinizin, kilonuzun da önemi büyük. Ne yiyip içtiğiniz, nasıl uyuduğunuz, ne oranda aktif bir hayat sürdüğünüz de önemli belirleyiciler. Soluduğunuz hava, içtiğiniz su bile birer belirleyici... Ama en az bunlar kadar nasıl yaşadığınız, çevremizdekilere, olup bitenlere hangi duygularla yaklaştığınız, ruh beden ilişkisini ne kadar önemsediğiniz, daha da önemlisi ruhunuzu beslemeye dikkat edip etmediğiniz de en az onlar kadar önemli. İyi hayat için sadece yemeye, içmeye, uyumaya, egzersize odaklanmanız yetmez. İyi hayatın iksiri sizde, beyninizdedir.
Bağışlamak unutmaktır
Bağışlamak daha yeni ve daha güçlü ilişkiler kurmanın, eski ilişkileri yeniden canlandırmanın kolay bir yolu. Bağışladıkça hafifleyeceğinizi, gelişeceğinizi, yaşamınızı boyuna uzatamasanız bile enine büyütüp genişleteceğinizi aklınızdan hiç çıkarmayın. “Bağışlamak unutmaktır” cümlesini her gün görebileceğiniz bir yere büyük harflerle yazın. Uzun yaşam uzmanları bağışlamanın ruhu rahatlattığını, stresi azalttığını, sevgi ve uyumu kolaylaştırdığını ama her şeyden önemlisi manevi hayata güç kattığını söylüyorlar.
İyimserlik etkilidir
Hayata daima pembe gözlüklerle bakmak zor olsa da denemekte fayda var. İyimser insanlar kesinlikle daha mutlular. İyimserlerde kalp krizlerinin, tansiyon yükselmelerinin, hatta kanserlerin beklenenden daha az görüldüğünü kanıtlayan güçlü bilimsel verilere sahibiz. İyimser olmayı sakın işi oluruna bırakmak, her şeyi olduğu gibi kabul etmek ya da boyun eğmek gibi yorumlamayın. İyimserliğin sonradan kazanılabilen bir güç olduğunu da bir kenara not alın.
İlişkileriniz güçlü mü?
İnsanlarla daha yakın ilişkiler kurabilen, özellikle dost, arkadaş çevresini geniş tutmayı, aile ilişkilerini sağlamlaştırmayı becerebilenlerin, sokulgan, girişken, sıcak kişilerin daha sağlıklı ve uzun bir ömür sürdükleri kesin. İlişkileriniz güçlendikçe güven duygularınız güçlenecek endişe, korku ve telaşınız azalacaktır. İlişkileriniz güçlendikçe hayatınız daha keyifli ve huzurlu olmaya başlayacaktır. İlişkileriniz geliştikçe aidiyet duygularınız sağlamlaşacaktır.
Hayır demeyi öğrenin
İyi bir hayat sürmeyi düşünüyorsanız “hayır” demeyi bilmelisiniz. Pek çoğumuz gerginliklerimizin temel kaynağının hayır demeyi bir türlü becerememekten, daha da önemlisi herkesi hoşnut etmeye çalışmaktan, önümüze gelen her sorumluluğu üstlenmekten kaynaklandığının farkında değiliz. “Hayır” diyememek aşırı sorumluluk yüklenip altında ezilecek yükü arttırmak anlamına gelmektedir. Taşıyabileceğinizden fazla yük yüklenmemeli, bir koltukta iki değil, bir karpuz taşımaya özen göstermelisiniz.
Hayatı basitleştirin
İyi bir hayatın küçük ama önemli belirleyicilerinden biri de hayatı olabildiğince basitleştirmektir. Basit bir hayat daha az sorunlu bir hayat demektir. Basit hayat hafifliktir. “Küçük güzeldir” deyimini ilke edinen, “az çoktur” deyimine yürekten inananların huzuru yakalaması ve mutlu anlarını çoğaltması ihtimali artar. Basitlik ve alçak gönüllülük gönül hoşluğu sağlar.
Duygusal detoks şart
Sık yaptığımız yanlışlardan biri de “toksin yükünü azaltmak” söz konusu olduğunda bu işi yalnızca bedensel toksinlerden arınmakla başarabileceğimizi zannetmemiz. Bağırsaklarımızın, karaciğer ve böbreklerimizin iyi çalışması tabiî ki faydalı, toksinleri azaltma bakımından tabiî ki önemlidir. Ne var ki bizi en çok üzen toksinlerin bedensel değil, duygusal toksinler olduğu da kesindir. “Yeni hayat” her gün hepimize yüzlerce olumsuz düşünce, duygu, gereksiz gerginlik, öfke, hiddet, endişe, korku, kaygı yüklüyor. Bunların her biri son derece zararlı birer toksin. Bu duygusal toksinler bilinçaltımızda biriktikçe bedensel fonksiyonlarımız yavaş yavaş bozulmaya, kalbimiz teklemeye, tansiyonumuz çıkmaya, uykumuz kaçmaya başlıyor. Geceleri terlemelerle uyanıp sabahları yorgun kalkıyoruz. Bu nedenle her gün düzenli olarak hiç olmazsa 5-10 dakikalık “ruhsal detoks seansları ” yapmayı ihmal etmemenizi öneririm. Bu seansları mutlaka iç farkındalıklarınızı geliştirme ve iç yolculuklara çıkma gibi de düşünmemelisiniz. Kalabalıklaşmak eşle, dostla, aileyle birlikte olmak, gülmek, eğlenmek ve sevdiğiniz insanlarla iyi ve güzel anlar paylaşmak da aynı etkiyi yaratacaktır. Kaygıyla başa çıkmanın en etkili yollarından birinin kafanızı boşaltmak olduğunu lütfen aklınızdan hiç çıkarmayın.
Cinsellik önemli
İyi bir hayatın belirleyicilerinden biri de sağlıklı cinsel hayattır. Sağlıklı cinsel hayatın beraberinde güçlü bir bağlılık da gerektirdiğini bilmelisiniz. Cinsel enerjiyi doğru kullanmayı ve onu eşiniz ya da partnerinizle en doğru şekilde paylaşmayı becerebilirseniz cinselliğin ömür uzatıcı etkisinden yararlanmanız kolaylaşacaktır.
Sevgi damar açıcıdır
Birkaç yıl önce okuduğum iyi hayata ilişkin bir kitapta rastladığım şu cümleyi asla unutmadım: “Sevgi damarlarınızı açabilir!” O cümleyi yazan şöyle devam ediyordu: “Koşulsuz sevmek ve başkalarının sevgisini kabul etmek yaşamınıza yalnızca anlam katmakla kalmaz, ayrıca sağlık da kazandırır”. Araştırmalar şefkat ve sevgi dolu bir bakımın ateroskleroz ve kalp krizi riskini azalttığını gösteriyor. Sevgiye odaklı bir hayatın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini örneğin kandaki immunoglobin A seviyesini yükselttiğini gösteren bulgular var. Yoksulluk ve fakirlik içinde yaşayan, ömrünü zorluklar, eksiklikler ve yoksulluk içinde geçiren ama yaşam süresi seksen yılın üzerinde olan pek çok insanın varlığı sizi şaşırtmasın. Bu insanların ortak yönü güçlü bir sevgi yoğunluğuna, yalın bir inanç yapılanmasına sahip olmaları. Sevgileri ve manevi inançlarıyla ölümcül hastalıklara direnen, hatta bazen bu hastalıkları yenmeyi başaran kişilerin varlığı şaşırtıcı değildir.