Paylaş
HAYAT keyifli bir yolculuk olsa da orta yaş sonrasına kalan bölümünde bazı sorunlar olabiliyor ama siz bazı şeyleri hoş görebilirseniz eğer bu dönemi de huzur içinde geçirmeniz, farklı ve etkileyici keyifler demleyebilmeniz mümkün.Diğer taraftan ortalama hayat süresi de uzuyor. Bazı yanlışları ısrarla tekrarlamayı sürdürsek bile bilimsel, sosyal ve ekonomik gelişmeler bizi önceki nesilden daha uzun yaşatmakta kararlı görünüyor. Bazı iddialar dikkate alınacak olursa 50 yıl kadar sonra doğan çocuklar için 150 yıllık bir ömür “çantada keklik” bile sayılabilir! Biz mi şanslıyız onlar mı işte orası pek belli değil...
ÇARELER ARTIYOR
İyi haber bilimsel gelişmelerin bizi sadece uzun bir yaşamla baş başa bırakmamaları, çıkabilecek sağlık problemlerine karşı da yeni çareler üretmeleri. Yaşlanmayla ilgili pek çok sorun zaten çözüm sürecine girmiş durumda. “Yaşlıyım ama gözüm görmüyor” diyenlerin çoğu katarakt ameliyatları, “Kulağım duymuyor” diyenlerin bir kısmı işitme cihazları, “Kalbim tekliyor” diye üzülenlerin bir bölümü baypas ameliyatları, “Cinsel hayatım bitiyor mu?” diye telaşlananların neredeyse tamamı viagra ve benzeri gibi haplarla sorunlarına çare bulabiliyor.
NE YAPMALI?
Bu iyi haberlere rağmen yaşlılık sorunları yine de eksik değil, yaşlanmanın bize zorla da olsa dayattığı bazı değişimler hâlâ var. Zaten bu nedenle de bu köşede, size sık sık iyi yaşlanmanın birinci kuralının “Yaşlanmayı kabullenmek”, uzun ömür saplantısından uzak durup “Yok oluşa inanmak” ve geride “Hoş bir seda bırakmaya kararlı biri” olmaktan geçtiğini hatırlatıp duruyorum. Çünkü çok iyi biliyorum ki yaşlanmak durdurulamaz –ama belki yavaşlatılabilir- ve ilerleyici bir süreçtir. Ve yine çok iyi biliyorum ki eğer yaşlanmayla barışık kalabilir, zarafetle, bilgece ve güzelce yaşlanmayı becerebilirsek işimiz daha kolay olacaktır.
BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN
Kısacası yaşlanmanın etkileri kadar, yaşlılığa nasıl baktığınız da önemlidir. Siz onu ille de bir yıpranma, mutlaka bir yoksunluk, bir azalma, vazgeçilmez bir yalnızlık ve bir kural olarak, daha sık hastalanma olarak görüp kabullenirseniz, daha da önemlisi onun sıradanlıkları, olmazsa olmazları, hoşluklar saymanız gereken bazı değişimlerine razı gelmez de direnirseniz işiniz zorlaşacaktır.
Bu yazıda yaşlandıkça ortaya çıkabilen bazı sorunlara bir kez daha değinmek istedim. Bu sorunları yeniden gündeme getirirken de size yaşlanmanın iyi, güzel ve eğlenceli taraflarının da olabileceğini bir kez daha hatırlatmayı düşündüm.
BENİM ÖNERİM
Gençlikte önlem alın
ŞUNU lütfen unutmayın: Eğer gençlik ve orta yaş döneminizde gerekli önlemleri alabilirseniz yaşlanınca başınıza gelmesinden korktuğunuz şeylerin çoğu sizin kapınıza pek uğramaz. İnsan bedeni iyi bakılır, vaktinde onarılır, zamanı gelince gözden geçirilip güçlendirilir, uygun ve temiz yakıtlarla beslenip yeteri kadar harekete geçirilirse, hele bir de iç dünyası yeterince desteklenip manevi yanı kâfi derecede güçlendirilirse, sizi uzun yıllar ve tık bile demeden hizmet edebilecek şekilde yaratılmıştır. Yeter ki siz onun kıymetini bilin ve yaşlanmanın biraz da hoş görmek olduğunu unutmamaya gayret edin.
SORUN 1
NEDEN YAŞLANDIKÇA DAHA AZ İŞİTİRİZ?
YAŞLANDIKÇA sorulanı duyamayıp değişik yanıtlar vermek ya da söyleneni yineletmek sıklaşır. Bu eksilmeyi yaşayanı hayli üzen ve geren durum 65 yaşından sonra ilerler. Her yıl işitme yetisi ortalama 1 desibel azalır. Gözlerimizin giderek yakını daha az görmesi gibi “malzeme eskimesi”ne bağlı bir sorundur. Havada titreşimler halinde bulunan seslerin bir elektrik uyaranı olarak beyne aktarılmasından sorumlu sinir hücrelerinin sayısı azalır. Doğduğumuz zaman “sınırlı sayıda üretilmiş” olarak depoladığımız bu hücreler yenilenme kapasitesine sahip değildir. O nedenle bu değerli birikime özen göstermek, daha genç yaşlardan itibaren kulaklıkla yüksek tonda müzik dinlemekten ve konserlerde sahneye yakın olayım derken işitme sağlığına uymayan yerde (özellikle de hoparlör önünde!) bulunmaktan kaçınmak gerekir.
SORUN 2
GÖRMEMİZ YAŞLANDIKÇA NEDEN ZORLAŞIR?
ESKİLER “Gözüne perde inmiş” derlerdi. Tıp dilinde katarakt adını alan bu sorun göz bebeğimizin arkasında bulunan, fotoğraf makinasının lensi gibi görüntüye netlik ayarı yapabilen merceğin şeffaflığını yitirmesinden kaynaklanır. En sık görülen katarakt tipi de yaşa bağlı olan “senil” katarakttır. Genellikle 65 yaşından sonra görülen katarakt, her iki cinsi de aynı oranda etkiler. Sıklıkla iki gözde de görülür. Göz bebeğinin rengi siyahtan griye, hatta kirli beyaza doğru döner. Şeker hastalarında, ailesinde katarakt sorunu bulunanlarda, güneş ışınlarına daha fazla maruz kalanlarda, radyoterapi görmüş olanlarda, meyve ve sebzeden yoksul beslenenlerde, sigara içen, aşırı alkol tüketenlerde katarakt olasılığı daha fazladır. Glokom (göz tansiyonu) ya da yaşa bağlı makuler dejeneresans (sarı nokta) da ileri yaşların çok önemli görme sorunlarıdır.
SORUN 3
YAŞLANDIKÇA BELLEK NEDEN ZAYIFLAR?
BELLEĞİN doğru çalışabilmesi için birinci aşama, o bilgi üzerinde dikkati toplama ve yoğunlaşmadır. Yaşlanan insanların zaman içinde, bilgi kaydında zorlanmalarının başlıca nedeni, yaşlandıkça belirginleşen “konsantre olma”, “odaklaşamama” zaafıdır. Depresif hastalarda ortaya çıkan bellek problemlerinin arkasında da bu konsantrasyon kaybının önemli etkisi vardır. Yaşlanan insanlarda ortaya çıkan depresyon eğiliminin de dikkati yoğunlaştırma zafiyetine katkısı olduğu bilinmektedir.
SORUN 4
NEDEN YAŞLILARIN BAŞI DAHA SIK DÖNER?
YAKLAŞIK yedi kişiden biri, yaşamının bir anında baş dönmesi hisseder. Yaşlılarda ateroskleroz (damar sertliği), hipertansiyon (kan basıncı yüksekliği), hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) baş dönmesine yol açabilir. Beyni besleyen damarların tıkanması ya da yaşa bağlı cidarlarının hassaslaşmasında bağlı çatlamalar yüzünden kanama olması da ilk önce baş dönmesi belirtisini verebilir.
Bazen yaşlıların “baş döndürücü uzunlukta” ilaç listeleri olur. Bu ilaçların yan etkileri ya da aralarındaki etkileşimleri de buna neden olabilir. Yalnızlık, iç sıkıntısı da baş dönmesi yapabilir. Bunu gidermek daha kolaydır: “Herkesin yaşlandığını, kimsenin genç kalamayacağını” bilen yakınlarının olması yeter.
SORUN 5
YAŞLANDIKÇA NEDEN CİLT KURUR?
YILLAR geçtikçe cildimiz daha kuru ve daha gevşek olur. Kolajen ve elastin eksikliği dokunun kendini bırakmasının baş nedenidir. Kuruluğun nedeni de cildin üst tabakası olan epidermin yaşlandıkça nemi saklayıp koruma becerisini yitirmeye başlamasıdır. Fazla güneşlenmek, sigara ve alkol de su kaybını körükler. Kaşıntı da yaşlılarda sık rastlanan bir cilt yakınmasıdır. Özellikle kol ve bacaklarda yer alan kuruluk, kabalaşma ve kepeklenme olur. Kış aylarında kaşıntı artar. Sıcak su ile yıkanılması da bu dönemde yakınmaları şiddetlendirir. Alerjik sorunları olanlarda, yünlü giysilerin kullanılması sorunu alevlendiren bir başka etmendir.
Hem bol su tüketmek, hem nemlendirici kullanmak, hem de güneşten korunmak cildimizin yılların geçiş hızına ayak uydurmasını sağlar.
Paylaş