Paylaş
Nedeni de hücrelerimizin yaşlanması, karşılaştığı iç ve dış etkenlerle yıpranıp yorulmasıdır.
Yaşlı, yorgun beden ve ruh doğuştan sahip olduğu önemli bir gücü, “kendiliğinden iyileşme” gücünü yeteri kadar kullanamaz.
İç ve dış zararlara gençliğindeki kadar diklenip dayanamaz.
Yaşlandıkça daha sık grip, nezle olmamız, ağrıdan, sızıdan, yorgunluk, uykusuzluk ve benzeri sorunlardan daha sık yakınmaya başlamamız, şeker, tansiyon, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalığı ya da kansere yakalanma riskimizin artması biraz da bundandır.
Bu olumsuz gidişi azıcık geciktirmek, biraz daha yavaşlatmak, hastalık yapıcı etkenlerin gücünü az da olsa hafifletmek de aslında bizim elimizdedir.
Bunu çoğumuz biliriz. Biliriz ama eksik biliriz. Hastalıklara karşı güçlenmeyi ya da sağlıklı yaşlanmayı düşünür, sorunu sadece yiyip içtiklerimizi değiştirmekle, sporla, egzersizle, tatiller, seyahatler ya da dinlencelerle çözebildiğimizi zannederiz ve tabii ki yanılırız!
RUHU BESLEMEK
Bunların hepsi etkili ve doğru önlemler, akılcı ve bilimsel seçimler, faydalı değişimlerdir. Ama bir şey var ki o olmadan asla yeterli olmaz, olamazlar. O da şu...
Bu değişimleri mutlaka “inanç dünyamızı zenginleştirip, manevi yaşamımızı güçlendirmekle” de desteklememiz gerekir.
Araştırmalar sadece faydalı şeyler yemenin, her gün yürümenin, her gün avuç dolusu vitamin ve benzeri destekleri yutmanın yetmediğini, ruhumuzu beslemenin de en az bunlar kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Kolesterolü normal, tansiyonu şekeri mükemmel de olsa her gün 8-10 km yürüyüp koşsa da, sinirli, öfkeli, kıskanç ya da depresif kişilerde kalp damar hastalıkları veya kanserlere beklenenden sık rastlanıyor.
SABAH AKŞAM HER GÜN YUTULACAK
Ancak zengin ve güçlü bir inanç sistemine sahip olunca elde edebileceğimiz “gerçek huzur” bizi kalp, kanser, ülser veya iltihaptan koruyan doğal bir iyileştirici bir ilaç ama bunun çoğumuz farkında bile değiliz.
Bu “huzur” hapları sabah-akşam her gün ama her gün yutulacak. Önce bu ilaç alınacak, sonra da diğerleri...
Sahip olduğumuz “kendiliğinden iyileşme” gücünü harekete geçiren en etkin ilaç huzurdur.
Anlatmak istediğim şey şu: İyi bir hayatı inşa etmenin en etkili yollarından biri “huzura odaklanmak”tır. “İnanç” ve “huzur” herkeste ve her yaşta tıpkı bir “iç doktor” ve “doğal iyileştirici” görevi yapmaktadır.
Unutmayın! Hayat bir enerjidir, ihtiyacı olan enerjiyi yalnız bedenden değil, beden ve ruhun dengeli ve keyifli işbirliğinden alır...
Kabullenin
YAPIN
Önemli bir sorun da iflah olmaz bir “yaşlanma düşmanı gibi davranma” yanlışıdır.
Yaşlılığı hayatın olması gereken bir bölümü gibi kabul etmek, onun ruhsal ve fiziksel değişimlerini kabullenmek, hatta kazanılmış bir servet gibi görebilmek önemlidir.
Abartılmış estetik girişimler, tekrarlanan kozmetik prosedürler, dalga geçilecek boyutlara ulaşan kas geliştirmeler, ölçüsünü yitirmiş antrenman, egzersiz tutkuları bedeni değilse bile ruhu mutlaka yorar.
Gençleştirmek bir yana erken yaşlandırır. Yaşlanmaktan değil, sağlıklı yaşlanamamaktan korkmak, iyi ve güzel, huzurlu ve keyifli yaşayamamaktan endişe etmek en doğru yaklaşımlar olarak gösteriliyor.
Duanın gücünden istifade edin
ÖNERİM
Bütün araştırmalar “duanın ruhsallık, yani inanç gücünün hayatı iyileştirip güzelleştirdiğini, ömrü uzattığını” doğruluyor. İlahi güçlere inanmak, olan biteni başka güçlerin varlığına bağlamak zayıflığınızı kabullenmenizi, yardım istemenizi kolaylaştırıyor. Kendinizi güvende hissetmenizi, endişe ve korkuyla daha kolay mücadele etmenizi sağlıyor. Dua etmek de başlı başına bir tedavi edici gibi görünüyor.
İnanç dünyası güçlü olanlarda psikosomatik hastalıklara, depresyon, panik bozukluk ve benzeri ruhsal sorunlara, bağışıklık bozukluklarına daha az rastlanıyor. Bu grupta yer alanların hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kanser gibi sağlık sorunlarıyla mücadele etmeleri, hastalandıkları zaman da daha çabuk iyileşmeleri dikkati çekici gözlemler.
Yetinmeyi bilin
UNUTMAYIN
Bize “mutsuzluk virüsü” bulaştıran sebeplerin biri de “tatminsizlik” duygusudur.
Mevcutla yetinmemek, olmak-olgunlaşmak yerine sahiplenmeye öncelik vermek, eskilerin deyimi ile “hırsı aklının önünde gitmek” sık sık yaptığımız bir yanlıştır.
Daima daha büyüğünü, en yenisini, hızlısını, güçlüsünü, çok farklısını istemek mutluluğun önündeki en büyük engellerdir.
Eğer hayattan zevk alacak kadar mutlu ve sağlıklı değilseniz, uzun yaşamak sanıldığı kadar keyifli bir şey olmayabilir.
Barış ilan edin
BİR NOT
Halinizden memnun musunuz, kendinizi beğeniyor musunuz, kısacası kendinizle barışık mısınız?”
Bu sorulara “evet” cevabı verebilmeniz çok önemli. Uzmanlar “kendi ile barışık olma” hâlinin sağlığı sürdürme ve hayat kalitesini yükseltmede önemli bir faktör olduğunu belirtiyor.
Ne istediğini bilen, “kendine cömert davranabilmeyi” başarabilen kişiler daha sağlıklı bir hayat sürüyor.
Kendinizi dinlemek, olum-suzluklarınızı törpülemek hayatınızı iyileştirebilecek etkili iç yolculuklar olarak gösteriliyor. Lütfen şu cümleyi de sık sık tekrarlayın: “Hoş bak kendine.”
Paylaş