Herkes kanser olabilir!

Dr. Mehmet Öz’ün 50 yaş check-up’ı yapılırken bağırsağında “kolon kanseri riski” ile ilişkili erken dönem bulguların saptanması dünyada şaşkınlık yarattı.

Sevgili arkadaşım Mehmet Öz bile “Neden ben” diye sordu. Unutmayalım, herkes kanser olabilir ve o bize erken teşhisin ne kadar önemli olduğu konusunda bir ders verdi.

SAĞLIKLI yaşam konusunda yazdığı kitaplar verdiği konferanslar, yaptığı televizyon programlarıyla tanınan Dr. Mehmet Öz’ün geçen hafta elli yaş check-up’ı yapılırken bağırsağında “kolon kanseri riski” ile ilişkili ciddi ama erken dönem bulguların saptanması herkes de benzer tepki yarattı: “Eğer sağlıklı yaşam kanserden korunmada işe yarıyorsa dünyada kansere yakalanacak en son kişi Mehmet Öz olmalıydı.” Konuyla ilgili olarak bizde ve dünyada çok şey yazıldı. Ben en doğru yaklaşımı Amerikan CBS televizyonunun internet sitesinde Jonhattan LaPook’un makalesinde gördüm. LaPook makalesinde “eğer aşırı derecede sigara alkol tüketir, sağlıksız beslenmede ısrar eder ve egzersiz yapmamayı sürdürürseniz kansere yakalanma ihtimalinizin kesinlikle daha yüksek olduğunu” vurguluyor ve “Dr. Öz kendine bu kadar iyi bakmasaydı belki de bugün çok daha kötü durumda olur” diyordu.
Bir hastamın öyküsü...
Mehmet Öz’ün başına gelenler bana annesi ve teyzesinde meme kanseri olduğu için yüksek riskli hasta grubunda bulunan, bu nedenle de kırkından sonra hayatını sağlıklı ve kaliteli yaşam anlayışına uygun hale getirmeye çalışan bir hanım hastamın yaşadıklarını hatırlattı. Hanımefendi düzenli olarak mamografilerini yaptırıyor beslenmesine, uykusuna, egzersizine olabilecek en iyi dikkati göstermeye çalışıyordu. Antioksidanlardan zengin besinleri yemeye özen gösteriyor, mümkün olduğu kadar organik besinlerden faydalanmaya çalışıyor, hormon eklenmiş gıdalardan uzak duruyordu. Hayatında hiç ama hiç hormon kullanmamıştı. Ne var ki kırk dokuzuncu yaş periyodundaki mamografisinde “çok erken dönem” bir meme kanserinin varlığı saptandı. O da Mehmet Öz gibi aynı tepkilerle “Neden ben” sorularıyla başlayan “bıkkınlık ve yıkkınlık” dolu cümlelerle derin bir üzüntü içinde şiddetli bir gerginlik yaşadı. Öyle ya! Kırkından sonra iyi yaşayarak meme kanseri ile ilgili risklerin belki bir bölümünü kontrol altına alabilmişti. Kırk yaş öncesinde nasıl bir hayatı olduğunu ise çok iyi bilmiyorum. Benim o hastama söylediklerimle LaPook’un yazdıkları aynıydı: “Eğer kendine bu kadar iyi bakmasaydı belki bugün çok daha kötü durumda olacaktı. Ayrıca sağlığıyla ilgili gelişmeleri dikkatle izlemeyip düzenli mamografi yaptırmasaydı hastalığı erken dönemde değil, ilerlemiş dönemde teşhis edilecek, işi zorlaşacaktı”. O hanım hasta küçük bir operasyon geçirdi kısa bir süre ilaç kullandı şimdi son derece sağlıklı.

Kaliteli bir yaşam için

? İyi bir genetik miras.
? Sürekli bir sağlık bakımı.
? İyi bir eğitim.
? Güvenli, olumlu ilişkiler.
? Temiz ve sağlıklı bir çevre.
? Güvenli ve paylaşımcı bir sosyal örgütlenme.
? Ekonomik yeterlilik: Finansal güç ve güvence.
? Olumlu yaklaşım ve düşünce tarzı, yapıcı tutumlar geliştirme.
? Düzenli bir bedensel aktivite alışkanlığı.
? Daha çok gülümsemek.
? Daha çok sevmek, sevilmek.
? Genç düşünmek, genç giyinmek, genç görünmek ve genç konuşmak.
? Endişe, korku, hiddet ve öfkeden uzaklaşmak.
? Daha çok paylaşmak.
? Dengeli ve yeterli beslenmek, daha az kalori ve hayvansal yağ tüketmek.
? Daha az alkol, kafein, tatlandırıcı ve sigarasız bir yaşam.
? Kaliteli ve iyi bir uyku.
? Çalışma ve dinlenmede denge kurmak, tatil yapmak.
? İyi bir şans.

Haşmet Babaoğlu’na katılıyorum ama...

YAŞAMIN özünün sağlık olmadığı doğrudur. Sevgili Haşmet Babaoğlu’na yürekten katılıyorum: “Hastalıklar yalnızca yanlış beslenmemizin tembelliğimizin yaşam tarzı tercihlerimizin bir suça dönüşmesi nedeniyle metabolizmamızın bize kestiği cezalar” da değildir. Ama sağlığa uygun şeyler yapmaya devam etmenin sağlığı korumanın ve geliştirmenin garantisi olduğu kaliteli hayatın önemli belirleyicilerinden biri olduğu da kuşkusuzdur. Tabii ki önemli olan tek şey sadece sağlıklı yaşamak ya da uzun bir yaşam sürmek değildir. Önemli olan kaliteli bir hayat sürdürebilmek hayattan keyif alabilmek, hayatı her şeyiyle fakat ölçüyü elden bırakmadan iyi ve güzel yaşayabilmektir. Bunun için sağlık birinci şarttır. Ama hayat çabanızda mutlaka refah da, huzur da olmalıdır.

Toksik fikirlerden dövüşlerden kaçın

BENİM tavsiyem şu: Sakın siz de sevgili Pakize Suda’nın düştüğü “şaşkınlık ve bedbahtlık” durumuna düşmeyin. Sağlıklı beslenmenin fos çıktığını aklınıza bile getirmeyin. Hele hele beyaz şekere beyaz una doymuş yağlara margarinlere ve diğer yanlış yiyeceklere asla itibar etmeyin. İyi hayatın yalnızca iyi beslenmekten ibaret olduğunu da zannetmeyin. Bedeniniz kadar ruhunuzu da iyi, güzel, hoş, keyifli, coşkulu, şefkatli şeylerle besleyin. Toksik düşüncelerden, niyetlerden, kavgalardan, dövüşlerden uzak durmaya gayret edin!
Kaderinize gülümseyin
Bir noktayı daha aklınızdan lütfen hiç çıkarmayın. Her şeyi ne kadar doğru yaparsanız yapın “kader” mutlak belirleyicidir, “kaderinize gülemiyorsanız (en azından gülümseyemiyorsanız) espriyi anlamamışsınız” demektir. Ve şunu asla unutmayın: Herkes kanser olabilir. Mehmet Öz bile... Sevgili Mehmet’e geçmiş olsun. Bu defa da pek çok insana “erken teşhis”in ne kadar önemli bir şey olduğunu göstererek iyi, güzel, etkili bir ders verdi, belki biraz üzüldü ama aynı zamanda örnek de oldu.
Yazarın Tüm Yazıları